Tarihî Fâcialar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Cumartesi
İmralı’da Adnan Menderes’i asmışlardı. Ülkenin meşru başbakanının cesedi bir müddet sonra ipten indirilmiş, yerde bir külçe gibi duruyordu. Daha sonra Telefoncu Ayten ile maceraları ayyuka çıkacak olan bir ilgili, şehidin cansız vücuduna bakarak, “Bu…. bir kere asmak yetmez, bin kere asmalı” demişti. Bir başka adam da cesedi ayağıyla itmişti. Bu adamın çocukları bilahare Rum çeteciler tarafından öldürülmüş, cesetleri bir banyo teknesine konulmuştu.
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu asılmadan önce, “Mason olsaydım beni asmazlardı” gibisinden bir laf etmişti. Annesi Güzide Zorlu, oğlunun idamından sonra uzun yıllar yaşamıştı, her gün ölüp ölüp dirilerek.
Asılan diğer bakan, Maliye bakanı Hasan Polatkan ölümünden önce kendini kaybetmiş, idam sehpasına sürüklenerek götürülmüştü. Yaşlı annesi Eskişehir’de yaşıyordu. Zavallı kadıncağıza oğlunun ipe çekilerek öldürüldüğünü söyleyememişler,
diye bir yalan uydurmuşlar, zavallıcık ölünceye kadar bu yalanın tesellisi ile avunmuştu.
Sultanahmet Cezaevinde yattığım sırada orada,
ismini
olarak hatırladığım İran Azerbaycan’ından bir mahkûm vardı.
Mahkûmları adanın öbür tarafına göndermişler,
Bu adamcağız o faciaları hep görmüştü. Menderes asılmadan önce hava birdenbire kararmış, gökten bir kuş sürüsü geçiyormuş. Kuşlar birden yere doğru hızla alçalmışlar, canhıraş sesler çıkarmışlar. Darbecilerin
dedikleri eski başbakan boynuna yağlı ilmik geçirilince
diye yüksek sesle haykırmış.
Celal Bayar’ı da elleri arkasından bağlı olarak İmralı’ya getirmişler. Adam yaşlı, küçük su dökmek ihtiyacı onu iyice sıkıştırmış. Elleri serbest değil ki, bu ihtiyacın görebilsin. Oradaki bir mahkûma, “Siz benim evladım yaşındasınız, çok sıkıştım, ne olur pantolunumu çözün de ihtiyacımı göreyim” diye rica etmiş.
bey de,
olduğu için Yassıda’ya tıkılanlar içindeydi. Bir gün ada kumandanı ona kızmış ve
Nice zaman orada çile doldurduktan sonra çıkartılmış. Yakın tarihimiz
doludur.
60’lı yıllardaydı. Bergama’da bir Nurcu beraat etmiş, elkonulan kitaplarının kendisine iade edilmesine mahkemece karar verilmişti.
Allah rahmet eylesin.
Âtıf Hoca, şapka kanunun çıkmazdan önce küçük bir risale yayınlamıştı. Ceza kanunları makable şâmil olmaz, buna rağmen kendisinin idamına karar çıkmıştı zalim İstiklâl Mahkemesi’nden. Onu da, Ankara’da, Millet Meclisi’ne yakın bir yerde sabah ezanı okunurken asıvermişlerdi. Sehpada can çekişirken ezana icab ettiği söylenir.
Komünist önderlerini de, başta
olmak üzere Karadeniz’in karanlık sularına atarak boğdular. Romancı Sabahaddin Ali’yi,
diyerek kandırarak Trakya’da ıssız bir yerde öldürdüler.
sonra da Topal Osman’ı temizlediler.
Dersim isyanında onbinlerce sivil halkı Zeylan deresine doldurup yukarıdan ateş ederek kırdılar.
Milliyetçileri, türkçüleri yakalamışlar ve akla hayale gelmeyen eziyetler etmişlerdi.
diye
toplamışlar;
Selanik Dönmelerinin isimlerinin yanına da
işaretini koymuşlardı. Nice süper zengin o zulüm vergisini ödeyememiş,
. Çok zengin bir Ermeni’nin bütün servetini almışlar, adamcığız, kendi kurduğu imaretin çorbasına içmeye mecbur kalmış diye duymuştuk.
1946 seçimlerinde oylarını korudukları için Arslanköy ve Senirkent halkı kadın, ihtiyar zincire vurularak eziyete ve baskıya mâruz kalmıştı.
Bir kere birkaç Müslüman, Millet Meclisi’nin dinleyiciler locasında ezan okudukları için yakalanmışlar, emniyette saatlerce döğülmüşlerdi.
Namazdan sonra zavallı mü’min alınır götürülür,
Öyle ya suçu pek büyüktü. Hangi cesaretle
demişti.
Bursa’da Ulucami’de bir Müslüman Arapça ezan okuduğu için yer yerinden oynamış, gazeteler
manşetleri atmışlar, dehşetli zulümler ve işkenceler yapılmıştı.
Bir müddet orada çile doldurduktan sonra da nisbeten daha serbest bir cezaevine çıkartılmış. Ziyaretine giderdik…
Evet
Bazı zekâ özürlüler yaralar sarılacak, kötü günler geçecek, her şey düzelecek diye ümid ediyorlar.
Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra
Ekaterinburg’ta kızıl cellatlar tarafından öldürülüp cesetleri kuyulara atılan
, cam tabut içindeki mumyasının toprağa gömülmesi yolunda istekler ve çalışmalar var.
Belâ ve musibetin biri gider, biri gelir.
İbadet, taat, hayr u hasenat, tevbe istiğfar, sabır ve teyakkuz, zikr u tesbih, havf ve reca üzere olun. Allah bugünleri aratmasın. 06 Şubat 2000