Cuma

İddiaları şu:

Kur’ân’daki ve Sünnet’teki bazı kesin hükümleri tarihseldir, yani Peygamber zamanına aittir, bunlar artık geçerli değildir…
Kim çıkartmış bu iddiayı? Pakistanlı Fazlurrahman diye bir zat. Bu kişi, bozuk ve sapık fikir ve görüşleri yüzünden kendi ülkesinde barınamamış, Amerika’ya gitmiş. Chicago üniversitesinde profesör yapılmış, orada ölmüştür.

Bu Fazlurrahman’ın şimdi Türkiye’de ilâhiyatçı makulesi içinde hayli taraftarı var. Dergiler çıkartıyor, makaleler ve kitaplar yazıyor ve tarihsellik tezini işliyorlar.

Garip şey… Bin dört yüz yıllık İslâm tarihinde bunca müctehid imam çıkmış. Her asırda büyük fakihler, müfessirler, muhaddisler, ulema yetişmiş. Bunca evliyaullah gelip geçmiş… Bunların hiçbiri şimdiye kadar Kitabullah’ın ve Sünnet’in muhkem hükümlerinin tarihsel olduğunu iddia etmemiş; sadece şu mâlum ve mâhut Pakistanlı Fazlurrahman böyle bir iddiayı ortaya atmış ve bizim bir kısım ilâhiyatçılar anacaddeyi bırakmışlar, cumhur-i ulemanın yolunu terk etmişler; Fazlurrahman’ın peşine düşmüşler, daracık, karanlık çıkmaz bir sokağa girmişler.

Bu tarihsellik kimlerin işine geliyor?

İslâm’ın gelişmesinden, hızla yayılmasından endişe duyan gayr-i müslimlerin, bilhassa Siyonistlerin işine geliyor.

Papalığın işine geliyor.

Evangelistlerin ve diğer misyonerlerin işine geliyor.

İlerici, terakkiperver Masonların işine geliyor.

Lâikliği İslâm karşıtı olmak şeklinde anlayan, algılayan çağdaşların işine geliyor.

Sünnîsi, Şiîsi, Zeydîsi… hiçbir Müslüman hoca bu tarihsellik iddia ve tezini kabul etmiyor. Bunu İslâm’ın temellerini dinamitlemek, Müslümanları tuzağa düşürmek için bir hile, bir tuzak olarak kabul ediyor. Bizim birtakım ilâhiyatçılar ise harıl harıl, fırıl fırıl tarihsellik propagandası yapıyor.

Hatırlayacaksınız, bundan birkaç yıl önce Ankara’nın yüksek tepelerinden birinde ikamet buyuran kodaman bir zat

“Kur’ân’da üçyüz küsur ayetin bugün hükmü yoktur, çünkü onların yerine pozitif kanunlar yapılmıştır”

mealinde bir beyanda bulunmuştu ve bunu Hürriyet gazetesi sür-manşetten sevinçle vermişti. Daha sonra, dindar halkın reaksiyonu karşısında bu konunun devamını getirememişlerdi.

1923’te İsviçre’de Lozan müzakereleri sürerken, kapalı kapılar ardında, içlerinde Hahambaşı Hayim Naum’un da bulunduğu bir heyet Türkiye’de kabilse İslâm’ı kaldırmak, kaldırmak mümkün olmazsa reforme etmek, temelinden değiştirmek hususunda birtakım kararlar aldıkları, tavsiyelerde bulundukları, protokollar yaptıkları konusunda rivayetler vardır.

Son yıllarda ortaya atılan dinde reform, yenilikçilik, tarihsellik, Light Islam hareketinin temelleri Lozan’ın gizli protokollarına dayanmaktadır.

Amerika, kendi idaresinde, kendisine tâbi bir “Birleşmiş Ortadoğu” projesini gerçekleştirmek için çalışıyor. Bu maksatla oryantalistler, uzmanlar, araştırıcılar çalışıyor, çareler ve çözümler araştırıyor, stratejiler planlıyor. Türkiye’de Light Islam, tarihsel İslâm diye yeni bir din çıkartılacak, İslâm dünyasına model olarak gösterilecek, her yola baş vurularak bu model benimsetilecek, kabul ettirilecek ve dünyada bir Pax Americana-Judaica devri başlayacak.

Bu hayaller gerçekleşir mi? Böyle bir şey mümkün değildir. İslâm dininin hükümleri Kıyamet’e kadar değiştirilmeden bakî kalacaktır. Kitabımız Allah’ın koruması altındadır.

Tarihselciler, Fazlurrahman’cılar şu anda Şeriatın, fıkhın muamelâta ve ukubata ait bazı hükümlerini geçersiz ilân ediyorlar. İkinci merhalede namaz, oruç, hac için aynı şeyleri söyleyebilirler.

Diyebilirler ki: Beş vakit namaz Peygamber zamanına aittir. Bugünkü ileri dünyada mü’minlerin günde beş kez namaz kılacak vakitleri yoktur…

Oruç bugün için farz değildir…

Hacca gitmeye de artık lüzum yoktur…

Kimbilir daha neler planlıyorlar.

Eimme-i müctehidîn “Din bir bütündür, ahkâmı Kıyamet’e kadar bakî ve geçerlidir” demişler. Fukahanın birinci tabakasından yedinci tabakasına kadar hepsi de böyle demiş, böyle inanmış. Müfessirler, muhaddisler, akaid uleması, siyer uleması hep böyle demiş, böyle inanmış.

Ondört asırdır her çağda böyle evliyaullah, kutublar, gavslar, müceddidler, mürşid-i kâmiller gelip geçmiş. Hepsi de Şeriat’a, fıkha sahip çıkmış, İslâm’ın muhkem hükümlerinin hiçbirinin geçersizliğini iddia etmemiş.

Bir İmamı Rabbanî çıkmış,

“Şeriat’ın, fıkhın en küçük bir hükmü, en büyük keşif ve kerametlerden üstündür”

demiş.

Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufâî, Hasan eş-Şazelî, Muhammed Bahaüddin Şah Nakşıbend, Mevlânâ Celâlüddin Rûmî, Hacı Bayram-ı Velî, Şaban-ı Velî, Aziz Mahmud Hüdaî ve daha nice veliler ve salihler dinin bütünlüğüne, Kur’ân ve hadîsteki kesin hükümlerin Kıyamet’e kadar geçerli olduğuna inanmışlar.

Sonra zamanımızdaki birtakım Avrupa kostümlü, frenk gömlekli, kravatlı, matruş ilâhiyatçılar, “Hayır, dinin birtakım hükümleri bu devirde geçerli değildir. Onlar tarihseldir. Çünkü bizim önderimiz ve imamımız Pakistanlı Fazlurrahman böyle demiştir…” diye propaganda yapıyorlar.

Şimdi biz Müslümanlar hangi yolu seçeceğiz? Peygamberin vârisleri, vekilleri, halifeleri durumunda olan müctehid imamların, Selef-i Sâlihîn’in, fukahanın, müfessirlerin, muhaddislerin, evliyaullahın anacaddesinden mi gideceğiz, yoksa Fazlurrahman ve onun takipçisi reformcu, yenilikçi bazı ilâhiyatçıların karanlık, dar, çıkmaz sokağına mı gireceğiz?

İslâm dininin son hak din olduğuna inanan bir mü’min onda eksiklik bulunmadığını bilir ve kabul eder. Allah Kur’ân’da mü’minlere “Bugün dininizi tamamladım” buyuruyor. Reformcu ilâhiyatçılar ise dinimizin reforma, yeniliğe ihtiyacı olduğunu, bazı hükümlerinin bu devirde geçersiz olduğunu iddia ediyor. Hangilerine inanacağız?

Mısır’da, Pakistan’da, Hindistan’da, Şam’da, Sudan’da, Fas’ta ve diğer İslâm ülkelerinde din üniversiteleri var, sarıklı ulemâ ve müderrisler var. Onlara soralım:

-Kur’ân’ın ve Sünnet’in kesin hükümleri bu devirde geçerli midir, değil midir?.. diye ne cevap vereceklerdir?

-Hepsi de geçerlidir diyeceklerdir.

Doğrusu şu birtakım reformcu, yenilikçi, Fazlurrahmancı ilâhiyatçılar çok yanlış, çok bozuk, çok kötü bir yola girmişlerdir. Onlar kesinlikle İslâm âlimi değildir. Onlara Müslüman oryantalist denilebilir.

Osmanlı 600 küsur yıl hüküm sürmüştür. Bu altı asır zarfında, bugünkü reformcu ilâhiyatçılar gibi fikir ve görüşlere sahip bir tek sarıklı çıkmış mıdır?

Siyonistler, Papalık, Evangelist Hıristiyanlar, Masonlar, ateistler, şunlar veya bunlar İslâm dininin ilerlemesinden, taraftar kazanmasından tedirgin oluyormuş… Bundan bana ne… Onlar tedirgin olmasın diye dinimi değiştirecek, bozacak değilim ya.

Reformcuların, yenilikçilerin, tarihselcilerin dedikleri olursa ilâhî İslâm dini ortadan kalkar, onun yerine insan uydurması bir hümanizma gelir. Biz Müslümanlar nâzil olmuş, indirilmiş ilâhî İslâm dinine bağlıyız. İndirilmişi bırakıp da uydurulmuşa tâbi olamayız.

Allah,Kur’ân’ında

“Kısasta sizin için hayat vardır”

buyuruyor. Reformcu ilâhiyatçılar, Light Islam’cılar ise idam cezası ilkeldir, bu devirde cânileri, katilleri idam etmek doğru değildir diyor.

Allah yanılmaz, O ne bildirmişse, hangi hükümleri göndermişse doğrudur.

Müslümanları uyarıyorum: Dinde reform, dinde yenilik, tarihsellik tuzaklarına düşmeyin… Dinlerarası diyalog ve evrensel kardeşlik tuzak ve hilelerine düşmeyin. 05 Haziran 2004