Tarikat, Mürşid
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Cumartesi
1. Şeiatsız tarikat olmaz. Tarikata dâvet edilmez, dâvet İslâm’a ve Şeriat’a olur.
2. Tarikat bir nasip meselesidir. Bazı kimselere sadık rüyalarla intisab edeceği tarikat ve mürşid gösterilir. Nasibi olmayanları tarikata almak doğru olmaz.
3. Tarikatlar ve mürşidler, kendilerine bağlananlara öncelikle farzları ve müekked sünnetleri yerine getirmeleri hususunda nasihat ederler.
4. Kâmil mürşidler, müridlerinden maddî ve mânevî menfaatler istemezler ve bunlar kendilerine sunulsa da asla kabul etmezler. Kâmil mürşidler para toplamazlar, saltanatlı hayat sürmezler; riyaset, ün, alkış, iltifat istemezler.
5. Kâmil mürşidler, birtakım câhillere “Bizim şeyhimiz her şeyi bilir… Şeyhimizin bir sürü kerameti vardır… Şeyhimiz en büyüktür…” gibi propagandaları yaptırtmazlar, yapanlara engel olurlar.
6. Kâmil şeyhler müridlerine başta beş vakit namaz olmak üzere ilmihal kitaplarında yazılı olan temel ibadetleri eda ettirirler.
7. Kâmil mürşidler, Resûl-i Kibriya (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimizin ahlâkı, sünneti üzeredirler.
8. Tarikatlar kendilerine bağlananlara ledün ilmini, ahlakı, fazileti, nefsleri terbiye etmeyi, Şeriat’a ve Sünnet’e uymayı, kemal bulmayı tâlim ederler.
9. Tarikat ve tasavvuf hayatında kin, gurur, kibir, benlik, mal ve para hırsı, dünya şehvet ve ihtirasları olmaz. Nerede bunlar varsa, orada gerçek tarikat, gerçek tasavvuf, gerçek mürşid olmadığı anlaşılır.
10. Gerçek ve hakikî mürşidler müridlerinin ve muhiblerinin tarikat taassubuna kapılmalarına engel olurlar.
11. Tarikatta mürüvvet, kerem, afvetme, başkalarının ayıp ve günahlarını gizleme ve örtme, kötülüğe karşı iyilikle mukabele etme, bağışlama, hoşgörme esastır. Tarikatta unf, şiddet, gayz, öfke, merhametsizlik olmaz.
12. Gerçek tarikatlılar, hangi tarikata mensup olduklarını, hangi mürşide bağlı bulunduklarını açıklamazlar, topluluklarda “Ben Şeyh Falancaya mensubum, siz kime bağlısınız efendim?.. ” gibisinden hokkabazlıklar yapmazlar.
13. Bir tarikatın ve mürşidin değeri müridlerinin ve bağlılarının hallerinden anlaşılır. Odun girip odun kalmışlarsa o tarikatın ve mürşidin kıymeti yoktur. Tarikat ve mürşid odur ki, onlara ham ve nâkıs olarak intisab eden, aldığı terbiye ile olgunlaşa, pişe.
14. Müridlik ile dervişlik başka şeydir, muhiblik başka şey. Muhib olanlar kendilerini mürid ve derviş sanmasınlar. Dervişlik, müridlik çile ister, seyr-i süluk ister, cehid ister.
15. Tarikat ism ve resmden ibaret değildir.
16. Tarikat ve tasavvuf yolunun eşkiyası çoktur. Sahte şeyhlere, yalancı mürşidlere bağlananlar Mevlalarını ararken belalarını bulurlar. Dikkat edile, âgâh oluna.
17. Herkese tarikat ve tasavvuf terbiyesi, ledün ilmi verilmez. Hazret-i Ali kerremallahu vecheh efendimiz “Eşirraya ilim öğretmek, eşkıyaya silah temin etmek gibidir” buyurmuşlardır.
18. Kendisine bağlanan ahmakları, safları ve cahilleri dolandıran, din sömürüsü yapan, hattâ bazısı cinsel tâcizlerde bulunan adamlar şeyh değil, insî şeytanlardır.
19. Tarikatlar ticaret şirketi, holding değildir. Para saymaktan tesbih çekmeye vakit bulamayan sahtekârlar şeyh değil, şeyh müsveddesi ve karikatürüdür.
20. Hakikî şeyhler, kâmil mürşidler sadece elleri değil, ayakları öpülecek muhterem ve aziz kimselerdir. Onlar Resûlullah efendimizin mukaddes mirasının muhafızlarıdır. Onlar, Ümmet-i Muhammed’den nasibi olanları Şeriat, Tarikat, Hakikat nurlarıyla aydınlatırlar.
21. Tarikatları ve tasavvufu dejenere edenler İslâm’a, imana, Kur’ana, Şeriat’a en büyük hıyaneti yapmakta, en büyük zararı vermektedir. Bu gibi eşkıyayı bertaraf etmek emr-i mâruf ve nehy-i münker cümlesindendir.
22. Gerçek bir tarikat kendisini din ile özdeşleştirmez. Din bütündür, tarikat onun bir parçasıdır. Bütün parça içine sığdırılamaz.
23. Tarikatlar ve tasavvuf en büyük cihad müesseseleridir. Çünkü onlar kendilerine bağlananların nefslerini terbiye eder. Resûl-i Ekrem efendimiz, nefs ile yapılan mücadeleyi büyük cihad olarak vasıflandırmıştır.
24. Sûfî asık suratlı, abus vecheli, öfkeli, kırıcı, mağrur olmaz. O, kâinata ve insanlara tebessümle bakar. Tasavvuf müjdedir, tesellidir, iyi haberi yaymaktır.
25. Tasavvuf edeb demektir. Tarikatlar edeb mektepleridir. Edebi olmayanın tarikatı da olmaz.
26. Tasavvuf hayatında üç esas vardır: Az yemek, az uyumak, az konuşmak.
27. Yalan söylemek, emanete hıyanet etmek, vaad edip de vaadini yerine getirmemek gibi münafıklıklar gerçek sûfîde ve müridde asla olmaz.
28. Gerçek ve olgun mürid, kendi şeyhinin aleyhinde konuşan bir Müslümana düşmanlık etmez, en fazla “Nasipsiz!” diyebilir.
29. Bütün Müslümanların kendi tarikatına girmesini, kendi mürşidine bağlanmasını isteyen ve bu yolda çalışıp duran adamlar tasavvufu anlamamış ham kişilerdir. 16 Ocak 2000