Cuma

 

Soru: Bir tarikata girmek istiyorum, bana bir tarikat, bir şeyh tavsiye eder misiniz?

CEVAP:

Tarikata öyle sellemehüsselam girilmez. Tarikata girmek bir “nasip” meselesidir. Hiçbir tarikat genel dâvet yapamaz. Genel dâvet imana ve İslâmadır.

Soru: Peki bir tarikata girmenin yolu, edebi, kuralı nedir?

CEVAP:

Nasibiniz varsa, size rüya ile bildirilir, gösterilir. Birinci ve esas yol budur.

Soru: Bir tarikatın hak tarikat, bir şeyhin hak şeyh olduğunu anlamak için nelere dikkat etmek gerekir?

CEVAP:

(1) Şeriata uygun olacak, Şeriata aykırı işleri ve hareketleri olmayacak. (2) Tarikat adına ve şeyh efendi için para toplanmayacak. (3) İman, İslâm, Kur’ân, Sünnet ve Şeriat için çalışacak. (4) Girenleri ve bağlananları iyi insan, iyi Müslüman, iyi vatandaş yapmak için çalışacak. (5) Ahlâka ve fazilete hizmet edecek.

Soru: Tarikatsız ebedî mutluluğa erişilir, Cennet’e girilir mi?

CEVAP:

Niyazi-i Mısrî böyle bir soruya evet diyor.

Soru: Tarikat faydalı mıdır?

CEVAP:

Çok faydalıdır. Ancak gerçek tarikat olması gerekir. Aksi taktirde fayda değil zarar verir.

Soru: Kaç türlü tarikatlı vardır?

CEVAP:

İki türlü. Birincisi: Seyr-i süluk yapan, çileye giren gerçek dervişler ve muhibler. Bunların sayısı çok azdır. İkincisi: Muhabbet intisabı olanlar. Bunların kendilerini derviş sanmaları yanlıştır. Ancak muhabbet intisabının da faydası vardır.

Soru: Tarikata giren bir Müslümanda neler görülür?

CEVAP:

Her geçen gün biraz daha olgunlaşır. İbadet vazifelerini yapar. Ahlâkı düzelir; faziletli ve edebli bir Müslüman olur. Dünya hırslarını ve nefsanî şehvetlerini frenler.

Soru: Adam on beş sene önce tarikata girmiş. Girdiğinde kütük imiş, on beş sene sonra bakıyorsunuz yine kütük. Buna ne demeli?

CEVAP:

Onun tarikattan nasibi yokmuş demeli.

Soru: Kaç türlü şeyh vardır?

CEVAP:

İki türlü: Gerçek şeyhler, sahte şeyhler veya şeyh taslakları.

Soru: Bunları birbirinden nasıl ayırt edebilirim?

CEVAP:

Gerçek şeyh Şeriata ve Sünnete uyar. Sahte şeyh uymaz. Gerçek şeyh ahlâk ve fazilet sahibidir, yalancı şeyh değildir. Gerçek şeyh doğru yola kılavuzluk eder, sahtesi sapıtır.

Soru: Tarikatla para toplamak niçin bağdaşmaz?

CEVAP:

Para kirlidir, kirletir. Para ile yapılacak işler ve hizmetler doğrudan doğruya tarikat tarafından yapılmaz; tarikat bünyesindeki zengin, varlıklı, işi bilen kimselere yaptırtılır.

Soru: Zengin şeyh olur mu?

CEVAP:

Aileden serveti varsa olabilir. Ancak her hâl ü kârda kanaat, fakr, tevâzu ile yaşaması gerekir.

Soru: Şeyhliğe fakir olarak başlamış. Ticaret falan da yapmamış, helalinden bir kazancı da olmamış. Lakin beş on sene sonra Karun gibi zengin olmuş… Bu zata ne demeli?

CEVAP:

Evliyauşşeytan demeli!

Soru: Tarikat bir gaye (amaç) mıdır?

CEVAP:

Değildir. Bir yoldur. Allah’a götürür.

Soru: Tarikatçi ne demektir?

CEVAP:

Tarikatçı ile tarikatlı kelimelerinin arasındaki farkı iyi bilmek gerekir. Gerçek tarikat mensubu asla tarikatçılık yapmaz. Tarikatlar ulvî kurumlardır. Futbol kulübü, siyasî parti gibi fanatiklik, çığırtkanlık, şarlatanlık yapmaya müsait olamazlar, müsaade veremezler.

Soru: Çeşit çeşit tarikatlar olduğunu görüyoruz. Bunların tek ve müşterek bir isimleri var mıdır?

CEVAP:

Vardır. Bütün gerçek tarikatların hepsi de “Tarikat-ı Muhammediye”dir. Nakşî, Rufaî, Kadirî, Mevlevî, Uşşakî, Cerrahî, Halvetî, Bayramî gibi isimler şube ismidir.

Soru: Resulullah Efendimizin tasavvufî tarafı var mıdır?

CEVAP:

Elbette vardır. Tarikatın ve tasavvufun kaynağı O’dur. O ilhamını Rabbülalemîn olan Yüce Allah’tan almıştır.

Soru: Tarikata giren bir kişi ilk olarak neler yapmalıdır?

CEVAP:

Birinci iş itikadını (inanca ait bilgilerini) tashih etmektir. Yani Allah’ın istediği şekilde Peygamber gibi, Ashab-ı Kiram gibi, Selef-i salihîn gibi inanmak. İkincisi: Başta beş vakit namaz olmak üzere bütün farz, vacib ve müekked sünnet ibadetleri eda etmek (yerine getirmek). Üçüncüsü: Şeyhin uygun göreceği miktarda nafile ibadetleri, zikir ve evradı yapmak. Dördüncüsü: Dünya hırs ve şehvetlerini azaltmak, frenlemek. Beşincisi: Ahlâklı, edebli, faziletli, mürüvvetli olmak.

Soru: İbadet etmeden tarikatlı olmak mümkün müdür?

CEVAP:

Değildir. Çünkü Kur’ân’ın sarih ve açık ayetiyle sabittir ki, Allah insanı, Kendisine ibadet, kulluk etsin diye yaratmıştır. En büyük insan olan Hazret-i Peygamber (Salat ve selam olsun O’na) ölünceye kadar ibadet etmiştir. On dört asırdır gelip geçmiş olan bütün büyük Müslümanlar ibadetlerinde kusur etmemişlerdir.

Soru: “Biz yakîn mertebesine eriştik. Bizden namaz oruç kalktı…” diyenler var…

CEVAP:

Yanılıyorlar, yanıltıyorlar. Kur’ân’daki yakîn ölüm mânasına gelmektedir.Yani “Sana yakîn-ölüm gelinceye kadar ibadet et” demektir. Peygamber, bütün insanlar içinde yakîne en fazla ermiş ve yaklaşmış kişidir. İbadet kalkacak olsaydı O’ndan kalkardı.

Soru: Tarikatlı, tasavvuf mensubu olmuş ama parayı, menfaati, dünyayı canı gibi seviyor. Para kazanmak için her haltı yiyor…

CEVAP:

Bu gibi kişiler sahte tarikatlılardır. Bunlara aldanmayınız. Onların namazları, oruçları, dış şekilleri sizi kandırmasın.

Soru: Bir tarikata mensup olan, öteki tarikatları ve şeyhleri kötüler mi?

CEVAP:

Kesinlikle kötülemez. Öteki şeyhlere, kendi şeyhine hürmet ettiği gibi hürmet eder, ellerinden öper. Yeter ki, gerçek şeyh olsunlar. “Bizim tarikatımız hak, öteki tarikatlar bâtıl… Bizim şeyhimiz en büyük, öbür şeyhler en küçük…” diyenler tarikatlı değildir.

Soru: Tek cümle ile tarikatı nasıl tarif edersiniz?

CEVAP:

İyi insan, iyi Müslüman yetiştirme mektebi ve ocağı diye tarif ederim.

Soru: Tarikat ve şeyh konusunda nasibim bildirilinceye kadar ne yapayım?

CEVAP:

İlmihal kitabında yazılı olan İslâmî vazifeleri yerine getir. Ahlâkını düzelt, dünya hırs ve şehvetlerini dizginle derim.

Soru: Bütün tarikatlarda geçerli olan ana kurallar nelerdir?

CEVAP:

(1) İbadetleri yerine getirmek. (2) Gerçek şeyhten alınmak şartıyla zikr etmek. (3) Ahlâk ve edeb sahibi olmak. (4) Kibir, gurur ve kendini beğenmekten kaçınmak. (5) İnsanlara ve canlılara şefkat ve merhametle yaklaşmak. (6) İyilik, hayır, hasenat yapmak.

Soru: Ben kemal (olgunluk) sahibiyim diyene ne lazım gelir?

CEVAP:

Bir kişinin olgun olmadığının birinci maddesi kendisini olgun sanmasıdır.

Soru: İnsanın en büyük düşmanı kimdir?

CEVAP:

Kendisidir, nefsidir.

Soru: Bir tarikatlı Müslüman, şeyh olsun, mürid olsun lükse, israfa, aşırı tüketime, aşırı konfora, para ve mal hırsına kapılabilir mi?

CEVAP:

Kapılamaz. Böyleleri tarikatın ve tasavvufun ism ve resminde kalmışlardır.

Soru: Hakikî şeyhler ve kâmil mürşidler keramet göstermekten hoşlanırlar mı?

CEVAP:

Hoşlanmazlar. Bazı büyükler, bir şeyhten keramet görülmesi, bir kadının ay halinin görülmesi gibidir demişlerdir. Gerçek şeyhler böyle bir şeyden memnun olmazlar.

Soru: En büyük keramet nedir?

CEVAP:

Şeriata ve Sünnete uymaktır. Kur’ân’ı kendisine düstur ve rehber olarak kabul etmektir. Mütevâzı olmaktır. Nefsini öldürmektir.

Soru: Peygamber “Nefsiniz bineğinizdir…” buyuruyor.

CEVAP:

Evet bineğimizdir. Ona, ibadetlerimizi ve Müslümanlık vazifelerimizi yapacak kadar bakmak gerekir. Ancak asla azdırmamak lazımdır. Nefs azar ve kudurursa, ne din kalır, ne tarikat.

Soru: Hangi tarikat üstündür?

CEVAP:

Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata hangisi en fazla bağlıysa, hangisi daha takvalı Müslüman yetiştiriyorsa, hangisi ahlâk ve fazilet yarışında önde koşuyorsa o üstündür.

Soru: Tarikat ve tasavvuf düşmanlarına ne dersiniz?

CEVAP:

Nasipsizler derim. 12 Şubat 2005