Taşralı Militan Sabataycı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazar
Çok yüksek bir makamda bulunan bir zat, “Bu Müslümanlar ayrık otu gibidir, yargı yolu açık olduğu takdirde temizlenmelerine imkân yoktur…“ meâlinde lâflar etti, dinsiz basın da bunları manşetten verdi. Öğrendiğime göre bu kişi Sabataycıdır ve asıl Yahudi adı Hayim’dir. Bulunduğu makama Bayan Raşel’in tavassutu ile gelmiştir. Köken itibariyla Türk ve Müslüman olmayan resmî sifatli bir kimsenin Müslüman memurlar hakkinda böyle militanca konuşmasi dogru mudur? Elbette dogru degildir. Kendisi Sabatayci olabilir ama Sabataycilik konusunda militanlik yapmasi, Islâm ve Müslümanlar aleyhinde konuşmasi kesinlikle dogru degildir. Böyle bir militanlik medenî, terbiyeli, görgülü bir kimseye asla yakişmaz.
Konu hakkinda yeterli bilgisi olmayanlar Sabataycilarin sadece Istanbul ve Izmir’de yaşadiklarini sanir. 1924 mübadelesinden sonra Bafra, Uşak, Giresun, Samsun ve Sivas’ın bazı köylerine de Selanik’ten gelen Sabataycılar yerleştirilmiştir. Bunlar kendilerini Türk ve Müslüman gibi göstererek bulundukları muhitlere intibak etmişler ve çocuklarını okutarak yüksek makamlara sokmuşlardır. İşte şimdi, “Bu Müslümanlarla baş etmek kolay degildir“ şeklinde militanca laflar eden önemli bir kurumun başkani bunlardandir.
Bir Müslüman, “Devlet kadrolarına sızmış olan Sabataycılar ayıklanmalıdır“ dese kızılca kıyamet kopartırlar, Müslümanı antisemitizm yapmakla suçlarlar. Kendileri ise yıllardan beri İslâm ve Müslüman düşmanlığı yapıp durmaktadır.
Küçük, gizli, esrarlı fakat çok güçlü bir azınlığa mensup bazı kişilerin İslâm ve Müslümanlar konusunda bu kadar açıkça, pervasızca düşmanlık sergilemeleri hem kendileri, hem de ülke için son derece zararlıdır.
Hiçbir Sabataycının ve Musevinin İslâm’a ve Müslümanlara militanca saldırmaya hakkı yoktur. 1492’de İspanya’dan koğuldukları zaman onları bu memlekete İslâm padişahı Bâyezid-i Veli hazretleri kabul etmemiş midir? Ülkemize gelmişler, burada selâmet ve güven içinde yaşamışlar; kimliklerini, dinlerini, dillerini korumuşlar, zengin olmuşlardır. Osmanlının kendilerine yaptığı bunca iyiliklerin karşılığı düşmanlık mı olmalıdır?
Tekin Alp sahte ismi arkasına saklanarak “Kahr olsun Şeriat!“ diye İslâm düşmanlığı yapan Moiz Kohen bence nankörlüğün mücessem bir heykelidir.
Dinsiz İctihad dergisinde İslâm düşmanlığı yapan mürted bir yazara “Niçin İslâm’ı Müdafaa Ediyorum?“ başlikli bir makale ile cevap veren namuslu ve vicdanli Musevî âlimi Profesör Avram Galanti bütün Musevilere ve Sabataycilara örnek olmalidir.
Hazret-i Musa’nın getirdiği ilahî şeriatta yalancılık, emanete hıyanet, riba ile muhtaçları ve fakirleri soymak var mıdır? Asla yoktur. Lakin bugün bazı Yahudiler ve Sabataycılar (Bazı dedim, hepsini itham etmiyorum) evrensel ve ilahî emir ve yasakları çiğnemekten perva etmiyorlar.
Türkiye Musevileri ve Sabataycıları, büyük çoğunluk itibarıyla çok bozulmuşlardır. Kendi dinlerinin hükümlerine de riayet etmiyorlar. Lüks, israf, sefahat içinde yüzüyorlar. Cumartesi yasağı falan dinledikleri yoktur. Yeme içme konusundaki koşer kurallarını bir kenara itmişlerdir. Onlar bu halleriyle Musa aleyhisselama mı, yoksa altın buzağı putunu yapan mel’un Samiri’ye mi daha yakındırlar? Herkes elini vicdanına koysun ve öyle cevap versin.
Türkiye’de bazı Yahudilerin ve Sabataycıların kötü hallerini, dinsizliklerini yazsan, İsrail’deki ortodoks Yahudiler onları taşlar.
Herkesin dini kendinedir. Hiçbir Sabataycının İslâm’a ve Müslümanlara saldırmaya, hakaret ve zulm etmeye hakkı yoktur. “Bunlar ayrık otu gibidir, bunların kökünü kurutmak öyle kolay değildir“ gibi lâflar etmek hiçbir TC memuruna yakışmaz. Bu dünya etme bulma dünyasıdır. Bir gün gelir, sıra Sabataycıların başına patlar. Men dakka dukka…
Bazı valiler, kaymakamlar, polisler, öğretmenler, başka devlet memurları dindarmış, namaz kılıyorlarmış, hanımlarının başları örtülüymüş, içki içmiyorlarmış, başörtüsü yasağı konusunda gevşek davranıyorlarmış; öyleyse işlerinden atılmaları gerekirmiş… Yahu Türkiye sömürge midir? Böyle konuşanlar sömürgeci midir?
Hem demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, Avrupa Birliği diyorlar; hem de bunların zıddına bir sürü iş ediyorlar. Bu adamlar dengesiz midir, deli midir?
Şu memleket Müslümanlarının başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Kendi vatanlarında ikinci sınıf vatandaş, parya, zenci muamelesi görüyorlar. Müslümanları bu kötü duruma dinsizler değil, din sömürücüsü bazı İslâmcılar sokmuştur. Uzun yıllar boyunca delidana gibi İslâmcılık yaptılar; teenni, itidal, ihtiyat nedir bilmediler. Akıllarına geleni söylediler. Fincancı katırlarını ürküttüler, dinsizleri kışkırttılar ve sonunda on milyonlarca Müslümanın başını belâya soktular. Bir gün kendileri de belâlarını bulacaktır elbet.
Dini imanı para olan, nefs-i emmârelerine put gibi tapan, dünya hırs ve şehvetleri ile içleri cayır cayır yanan, mukaddesat rantı yiyen, düzenin haram kemiklerini yalayan din sömürücüsü adamlardan bu dine, bu mülk ü millete ne hayır gelir?
Milyonlarca Müslümanın olup bitenlerden haberi yok. Geçen gün safın biri ile yolda merhabalaştık, bana ne dedi biliyor musunuz? “Sabataycı dediğin zümre Masonlar mıdır?“ diye sordu!..
Müslüman medya Sabataycılık meselesine gereği gibi yer vermiyor. Bu konuda devamlı yayın yapılmalı, halk ve aydınlar uyarılmalı, aydınlatılmalıdır. Sabataycı militanlar dindar memurların atılmaları için açılmış olan kampanyayı destekliyor, yangına körükle gidiyorlar. Biz de, Sabataycı memurların atılması konusunda bir kampanya açamaz mıyız?
Yüksek makamlarda kaç Sabataycı var? Bunların listesine sahip tek Müslüman olduğunu sanmıyorum. Baronları göklerde uçuyor ya, onların en önemli meselesi ve gündemi budur.
50’li yıllarda islâmî hareket çok zayıftı ama Müslüman önderler, Müslüman gazete ve dergiler Sabataycılık konusunda devamlı yayın yapıyor, Selanikli gazeteci Ahmed Emin Yalman ile kıyasıya mücadele ediyorlardı.
Milyonlarca dolara sahip cemaatlere, baronlara müracaat edilse ve Sabataycılık konusunda ilmî araştırmalar ve yayınlar yapılacak, yardım eder misiniz denilse zırnık vermezler. Teklifte bulunana, “Biz paraya doymuyoruz, sende ne kadar varsa getir bize ver“ derler.
Türkiye Müslümanları Yahudilik ve Sabataycılık konusunda ne zaman bir ilmî araştırma merkezi ve arşivi kuracaklardır? Bu kafayla gidersek çıkmaz ayın son çarşambasına. 04 Eylül 2000