Cuma

Anlatacağım işi ancak aydın kesimin seçkinleri yapabilir. Aydınlar da derece derece, rütbe rütbedir. Sahteleri de vardır ve miktarları boldur. Küçük aydınlar vardır, orta aydınlar vardır, büyük aydınlar vardır, gerçek aydınlar vardır. Birkaç gerçek, büyük, seçkin aydın bir araya gelmeli, bir komite kurmalı ve hemen faaliyete başlamalıdır. Bu faaliyet iyiyi, doğruyu, güzeli desteklemek, teşvik etmek; kötü, yanlış, çirkini de kösteklemek ve kötülemek olmalıdır.

Cumhurbaşkanımız adalete, hukuka, hakkaniyete, hikmete uygun bir tavır mı sergiledi, bu komite hemen harekete geçmeli ve halkın Çankaya’ya yüzbinlerce destek mektubu, telgrafı, faksı göndermesini sağlamalıdır. Bu da yol göstermekle, kılavuzluk etmekle yapılabilir.

Böyle tebrik, teşvik, destek yazılarının birtakım şartları vardır:

1. Mutlaka isim, adres yazılacak ve imza konulacaktır.

2. Ciddî, edebli bir üslup ile kaleme alınacaktır.

3. Her bakımdan kaliteli olacaktır.

Bir politikacı, idareci, gazeteci, aydın kötü bir iş mi yaptı? O da çok seviyeli, ciddî, kaliteli yüzbinlerce, hattâ milyonlarca mektup, telgraf, faks ile protesto edilmelidir. Asla hakaret, küfür, bayağılık olmaksızın ve mutlaka isim, adres ve imzalı olarak.

Meselâ sayın cumhurbaşkanımıza şöyle bir metin postalanabilir:

“Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız, hukukun üstünlüğüne, gerçek demokrasiye, adalete, insafa, sağduyuya, bilgeliğe, millet kimliğine ve iradesine, temel insan haklarına uygun olan isabetli kararlarınız ve icraatlarınız bir vatandaş olarak beni son derece memnun etmekte, bahtiyar kılmaktadır. Size minnet, teşekkür, tebriklerimi sunuyorum. En derin saygılarımla…. İsim, adres, imza.”

İcraatını (yaptıklarını) beğenmediğimiz politikacıya da şöyle bir mektup gönderilebilir:

“Sayın ….. …… Hukuk, demokrasi, temel insan hakları, din ve vicdan hürriyeti konularında vahim yanlışlıklar sergiliyorsunuz. On iki yaşından küçük çocuklara din ve Kur’an dersi verilmesi yasağı bir insan hakları ihlâlidir. Başörtüsü konusundaki yasaklar da bütün medenî, ileri ve hukuklu ülkelerdeki uygulamanın tam tersinedir. Temel insan hakları; din, inanç, fikir hürriyeti gibi konularda başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde ne kadar engin bir serbestlik olduğunu görmüyor musunuz? Bu ülkede ezici çoğunluğu teşkil eden Müslüman halk sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, parya mıdır ki, evrensel hukuk ilkeleri onlara tanınmıyor? Bir vatandaş olarak sizi bu konularda protesto ediyor ve uyarıyorum. Saygılarımla. İsim, adres, imza.”

Halk kendi başına, kendi kafasıyla bu gibi metinleri kaleme alamaz. Meselâ dindar bir vatandaş şöyle bir metin yazabilir:

“Muhterem Cumhurbaşkanımız… Selamün aleyküm… Allah sizden râzı olsun… vs… vs…”

Yahut öfke ve infial duyduğu kişiye başka bir vatandaş söğüp sayabilir, hakaret edebilir. Tabiî ki, böyle bir şey çok yanlış, ayıp olur, büyük bir edebsizlik teşkil eder. Devlet büyüklerine karşı, onlar ne kadar ters işler yaparlarsa yapsınlar edeble, nezaketle, terbiye ile hitap etmek gerekir. Kem söz, kem akçe sahibine aittir.

Yurt içinde bu gibi tebrik, teşvik, teşekkür, destek faaliyetleri yapılırken; yurt dışına da, memleketimizdeki durumu anlatan çok güzel hazırlanmış, çok kaliteli İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça broşürler gönderilmelidir. Yabancı devlet adamlarına, yabancı medya mensuplarına, Türkiye’yi seven yabancı aydınlara gönderilecek böyle broşürlerin büyük faydası olacaktır. Bu gibi yayınlar ancak ve ancak çok kültürlü, çok becerikli, çok vasıflı kişiler ve uzmanlar tarafından yapılabilir.

İyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemek çalışmaları elbette bu anlattıklarımdan ibaret değildir. Daha yapılacak nice iş ve hizmet var.

Hapishanelerde fikir ve inançlarından dolayı eziyet ve çile çeken vatandaşlarımız bulunmaktadır. Mahkemelerde bu gibi konularda binlerce dosya bulunmaktadır. İnsanların dinleri, inançları, vicdanî kanaatleri, fikirleri yüzünden mahkemeye verilmesi, hapse atılması büyük bir ayıptır. Üstelik bu gibi davalar olağanüstü mahkemelerde görülmektedir.

Önemli bir devlet kuruluşunda memurluk yapan bazı Müslümanlar, namaz kıldıkları, hanımları başörtülü olduğu için yargı yolları tamamen kapalı olmak üzere işlerinden atılmakta, bütün geçmiş hakları yakılmakta, kendilerinin ve yakınlarının hayatları karartılmaktadır. Bu haksızlık ve zulüm de protesto edilmelidir. Bir memurun suçu, kabahati varsa elbette işinden çıkartılabilir, ancak bu iş kanunlara, nizamlara uygun olarak yapılmalı ve yargı yolu açık bırakılmalıdır. Kaldı ki, dindarlık, namaz kılmak, hanımının başının örtülü olması asla bir suç değildir. ABD ordusunda böyle Müslüman ve dindar subaylar ve astsubaylar vardır ve kendilerine hiçbir haksızlık ve baskı yapılmamaktadır.

Ülkemizde binlerce özel vakıf bulunuyor. Derneklerin sayısı da az değil. Bunlardan birkaçı bir araya gelmeli; içlerine her kesimden namuslu, şerefli, dürüst, pisliğe bulaşmamış birkaç aydın ve seçkin kişiyi de alarak bir komite kurmalı ve faaliyete geçmelidir.

Bu işi yapmak için para ve madde değil; akıl, beyin, zeka, hikmet, gayret, mürüvvet gerekmektedir.

Anlattığım işler yapılsa, ortaya medya kadar tesirli bir güç çıkacaktır.

Son hadiseler dolayısıyla Çankaya’ya bir milyon tebrik, destek, takdir, teşekkür mektubu; başka bir konuta da bir milyon teessüf, protesto, uyarı mektubu… Ne güzel olur… Peki bu işleri kimler yapacak? 19 Ağustos 2000