Perşembe

 

Asırlarca önce mutasavvıf şair

“Şehre varsam, feryad ü figan kopartsam…”

demiş. Bu devirde artık feryad ü figan kopartan şairler kalmadı. Herkes demiyorum, hepimiz diyorum, günlük problemlerimizle meşgul oluyoruz. Sabah kalkılacak, kahvaltı, işe gidilecek, öğleyin yemek, yemekten sonra çay, akşam eve dönülecek yine yemek…Pazar günleri havalar açınca pikniklere gideceğiz. Bahçesi olan bahçeyle uğraşacak; çocukların derdi biter mi? Sonra sağlık meseleleri var. Hastalık da sıhhat kadar tabiî bir şey. Çok yiyip semirenlerimizin fazla kiloları var. Apartmanın toplantı günü hangi tarihteydi? Üst kattaki komşu ile bir türlü anlaşamıyoruz.

İşte biz küçük hadiselerle günlerimizi ziyan ederken memleketin durumu hiç de iyiye gitmiyor. Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini ve hakimiyetini sağlama bağlamak için, mevcut devletler parçalanacaktır. Irak’ta parçalanma başladı bile. ABD ve Siyonistler İran’ı, Türkiye’yi, Suriye’yi de parçalamak istiyor.

Parçalanmalar sancısız olmaz. Çok sıkıntılar çekilir. Her parçalanma büyük bir deprem gibidir.

Kürt nüfusu ülkenin her yerine çil yavrusu gibi dağılmış, bu durumda Türkiye’yi nasıl parçalayacaksın?

Bir de şu husus var:

Birileri “Türkiye bize yar olmayacaksa, bizim hakimiyet ve hegemonyamız altında kalmayacaksa, bütün olarak kalacağına batsın, parçalansın, daha iyidir…” diyen bir zihniyet var.

Papaz her zaman pilav yemez. Irak’ı işgal ettiler, parçaladılar; aynı senaryoyu Türkiye’de, İran’da sahneye koyabilirler mi?Belki de, Ortadoğu ülkelerini parçalayalım derken üçüncü dünya savaşını patlatmış olacaklar.

Biz sade vatandaşlar bu durumda neler yapabiliriz?

İlk iş gafleti bırakmaktır.

Ülkemizde güçlü strateji uzmanları vardır. Onları konuşturmamız, onlardan rapor almamız gerekir.

Vatan hainleri ülke çapında Türk-Kürt, Sünnî-Alevî, Lâik-Dinci, Şucu-Bucu gerginliği ve çatışması çıkartmak istiyorlar. Bu oyunlara, provokasyonlara gelmemeliyiz.

Medyadan öğrendiğimize göre ABDİran’ı Türkiye’den vuracakmış. Nasıl olur böyle bir rezalet? Bütün vatanseverler bu konuda yasal sınırlar içinde tepki göstermelidir.

Gerektiğinde büyükşehirlerin dışına intikal edebilmek için şimdiden tedbir alınmalıdır.

Sivil kuruluşlar, idaredeki bozukluklar ve kokuşma konusunda son derece enerjik hareket etmelidir.

Balkan Savaşı patlak vermeden önce 1912’de memleketin durumu bugünküne benziyordu.

Bazı rahat adamlar “Telâş etmeyiniz, hiç bir şey olmaz, devletimiz çok güçlüdür…” diyorlardı. Sonra ne oldu?Çatalca’ya kadar koskoca Rumeli’yi kaybettik. Galip devletler kendi aralarında ihtilâfa düşmemiş olsalardı, Edirne bile bizde kalmayacaktı.

Rahat olmayınız…Bir şey olmaz demeyiniz… Ülkemizin başına büyük çoraplar örülmektedir.

Büyük fırtınada siz ve çoluk çocuğunuz da perişan olabilirsiniz. Elinizden ne kadar geliyorsa tedbir alınız, uyanık olunuz.

Türk Edebiyatı Dergisi

Kurucusu merhum üstad Ahmet Kabaklı olan “TÜRK EDEBİYATI” dergisinin Mart 2006 sayısı (no. 389) geldi. Beşir Ayvazoğlu genel yayın müdürü olalıdan beri dergi hamle üzerine hamle yapıyor, her sayısı daha kaliteli oluyor. TürkEdebiyatı’nın bu sayısının ana konusu Türk Evi. Bazı başlıklarını bilginize sunuyorum:

(1) Üstad Mimar Turgut Cansever ile bir röportaj yapılmış. Başlığı: “Çözüm Türk Evinde.” Üstad, Türk ev mimarîsinin ilkeleri hayata geçirildiği takdirde, şehirleşmeyle ilgili birçok problemin çözüleceği fikrini savunuyor. Maalesef yakın tarihimizde Türklerin milliyetçi, gelenekçi, mâziye bağlı olduğunu iddia edenleri bile artık Türk evlerinde oturmuyor.

(2) M. Uğur Derman dostumuz, üstadı merhum Necmeddin Okyay ile ilgili olarak “Toygartepe’sindeki ev” başlıklı bir yazı kaleme almış. Necmeddin Okyay’ın asıl hizmeti cami hocalığı idi. Lâkin onun on parmağında on ayrı hüner vardı. Hattat, kemankeş, ebrûcu, mücellid ve gülcü… Evet, üstad evinin bahçesinde 400 çeşit gül yetiştirirdi. Bu yazıda Necmeddin Hocanın evine gelen hattatlardan bahs edilmekte, birkaç tarihî resim bulunmaktadır.

(3) Dergide, geçenlerde kayb ettiğimiz üstad Prof. Ali Alper Alparslan bey ile ilgili birkaç yazı bulunuyor. Ali bey çağımızın büyük hattatlarındandı. Bir şarkıcı ölür, bir türkücü ölür, büyük medya kıyamet kopartır, büyük yayın yapar, yas ilan eder ama ilim adamı, bir sanatkâr ölür, duyan olmaz.

(4) Halid Ziya Uşaklıgil ile ilgili “Evden Eve Halid Ziya” başlıklı yazı da okunmaya değer.

Dergi büyük boy 80 sayfa ve daha, okunmaya değer nice yazı ihtiva ediyor.

Anne ve babalara hitap ediyorum: Böyle değerli, faydalı, kaliteli edebiyat, fikir, sanat dergilerini çocuklarınıza alınız; okusunlar, aydınlansınlar.

Fiyatının 5 lira oluşuna mı aklınız takıldı? Bu devirde 5 lira nedir ki? Yol parasına, otomobil yakıtına, cep telefonu kontörüne nice beşer liralar veriyoruz.

(TÜRK EDEBİYATI dergisi 1985’te Tebliğler Dergisi’nde öğrencilere ve ilgililere tavsiye edilmiştir.Adres: Divanyolu C. No: 14 İstanbul, Tel: 0212/527 50 32).

Çeşitli Konular, Kitaplar

Büyük bir mahallî kuruluş, halka hizmet için lüks daireler yaptırıyormuş. Bir daire 80 milyara mal oluyormuş, 250 milyara satılıyormuş. Konulan kâr gerçekten fâhiştir.

Süleymaniye Kütüphanesi’ne gidecektim. Öğle yemeğini caminin karşısındaki lokantalardan birinde yiyeyim dedim. Eskiden burada biri eski ve meşhur iki kurufasulye dükkânı vardı. Şimdi sayıları çoğalmış. Yolunuz oralara düşerse bu lokantalardan birinde yemek yemenizi tavsiye ederim. Aralarında rekabet olduğu için yemekler hem kaliteli, hem de ucuz.

Süleymaniye’den dönüşte, Beyazıt’taki sahhaf hanlarından birine girdim, tanıdığım bir sahhaftan birkaç kita aldım: (1) Poetry of stone and faith: Mardin. (Büyük boy, resimli bir albüm). (2) The illustrated book of HERBS. Their medicinal and culinary uses. 250 tabiî-şifalı bitkiyi tanıtan resimli büyük bir albüm. (3) Classic Cars. Eski güzel otomobilleri tanıtan nefis bir albüm. Bunda yer alan şahane bir Bugatti otomobilinin resmini camlatıp asacağım. (4) Palace of gold and light. Treasures from te the Topkapı, İstanbul. ABD’de yapılmış bir sergi münasebetiyle çıkartılmış bir albüm-kitap. Başında Bill Clinton ile Süleyman Demirel’in önsözleri yer alıyor. Vaktiyle ne büyük bir sanata, medeniyete, mimarîye sahipmişiz. Şimdi ne hallere düşmüşüz. Bu gibi albümlere baktıkça hüzünleniyorum. (5) Birkaç adet Fransızca coğrafya dergisi (Natinoal Geografic, GEO) aldım. Coğrafya kıraatlerini çok seviyorum. (6) İngiltere’de çıkan HALI dergisinin 134’üncü sayısı. Bu derginin dünyada satış fiyatı 44 dolardır. Ben eski sayısına 5 lira verdim. (7) Genussvoll essen bei Bluthochdruck. Tansiyonu yüksek olanlar için yemek ve tatlı tarifeleri veren ve içinde nefis renkli resimler bulunan bir kitap. (8) Hamburg şehri hakkında üç dilde izahat veren resimli kitap. (KarinMader yayınevi). Avrupalıların eski evlerini nasıl titizlikle koruduklarını gördükçe halimizden utanıyorum. (9) Fıkh el-ed’iyyeti ve’l-ezkâr. Yazarı: Abdürrezzak bin Abdülmuhsin el-Bedr. Üçüncü kısım (Sahhaflarda kitaplar her zaman bütün ciltleri tam olarak bulunmuyor). Bu kitap Kuveyt’te yayınlanmış, gündüz ve gece okunacak dua ve zikirleri yazıyor. (10) Türkije Istanbul en het zuidwesten. Hollanda dili ile (Felemenkçe) 250 sayfalık nefis resimli bir kitap. Türkiye’yi ve İstanbul’u anlatıp tanıtıyor. Yabancıların gözleri ve objektifleri bizimkinden başka görüyor. Gallimard yayınevinin (Paris) neşr ettiği bir İstanbul ve civarı kitabında “Yeni Türk nesilleri dedelerinin mezar taşlarını okuyamıyor” diye yazılıydı. Biz ise bu cahilliğimizin farkında bile değiliz.

Artık yaşlanmışım, kitapları eve kadar zor taşıdım… 10 Mart 2006