Tedbirli ve Hazır Olunuz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Salı
Yazılı ve sözlü
medyaya hiç aksetmiyor ama Ankara’da sessiz fırtınalar cereyan etmektedir. Birtakım güçler, klikler, lobiler harıl harıl çalışıyor. Hesaplar yapılıyor, trajik senaryolar hazırlanıyor.
Âniden çok önemli ve vahim gelişmeler olabilir. Yakın tarihimizde ülkemizde önemli hadiseler oldu. Bunların çoğu dış kışkırtmalarla meydana gelmiştir.
Demokrasi içinde çareler ve çözümler tükenmez. Lâkin bazı güçlü kişiler ve lobiler demokrasinin dışında çözümler arıyorlar.
Ülkemiz, halkımız, devletimiz uzun yıllar boyunca kanına iliğine kadar soyuldu. Son otuz yıl içinde 100 milyarlarca dolarımız birtakım haydutların kasalarına ve keselerine girdi.
Türkiye’nin bağımsızlığı her geçen gün biraz daha kısıtlanmakta, kemirilmektedir.
Yabancılara gayrimenkul (ev, arsa, villa, tarla, arazi vs.) satışı kırmızı çizgiyi çoktan aşmıştır. Yaşlı bir Norveçli veya Alman çift, güney şehirlerimizden birinde bir villa satın alacaklar ve âhir ömürlerini burada geçirecekler. Buna bir şey dediğimiz yoktur. Lâkin, Kars vilayetimizde Ermenistan sınırına yakın bölgenin yabancıların eline geçmesi, Hatay vilayetimizde akıl almaz bir tapu ve kadastro trafiğinin yaşanması, bunlar pek hayra alâmet gelişmeler değildir.
Birtakım gizli şer güçleri halkımızı kasıtlı olarak TürkKürt, Sünnî Alevî, Dinci Lâik, şucu bucu şeklinde düşman kamplara ayırmak istiyor. Bu gibi ayırımlar, kışkırtmalar, halkı birbirine düşman etmeler büyük bir hıyanettir.
Türkiye’de olup bitenler, Türkiye’nin geleceği, Türkiye’de demokrasinin sağlıklı bir şekilde işleyip halkın iradesinin geçerli olması sadece bir iç mesele değildir. Dünyanın büyük güçleri ülkemizle yakından ilgileniyorlar.İsrail için Türkiye çok ama çok önemlidir. ABD için de öyle…Türkiye’de hukukun, insan haklarının, millî iradenin hakim olması birtakım büyük güçlerin işine gelmiyor.
Yakın tarihimiz faili meçhul cinayetlerle doludur. Bunların katilleri bulunmadı… Her siyasî zorlama ve darbe hareketinden sonra birileri milyarca dolarlık kara servetler kazandılar…
Ülkemizdeki vahim ve yaygın kokuşmanın önü bir türlü alınamıyor. Kokuşma edebiyatla, lâfla önlenmez, aksiyonla, azimle, ahlâkla ve geçerli tedbirler almakla önlenir.
Türkiye’nin hiçbir derdi ve sıkıntısı olmasa, sadece bir tek şu YÖK problemi olsa, o bile bu memleketi sarsmaya, bozmaya yeterlidir.
Adalete vahim baskılar yapılmaktadır.
Kartelleşmiş, tekelleşmiş büyük medya bazı önemli hadise ve gerçekleri hiç gündeme getirmiyor. Bazı internet siteleri yazıyor ama onları bilen ve takip edenlerin sayısı çok az.
İsrail, ABD, AB, Papalık, Evangelist üç büyük kilise birtakım şahıslar ve cemaatler vasıtasıyla Müslümanların içine girmişlerdir.
İsveç hükümeti halkını uyarmış, bozulmayacak yiyeceklerden stok yapınız, gerektiğinde sığınabileceğiniz sığınaklarınız olsun… gibi tavsiyelerde bulunmuş. İsveç, beklenen yangına uzak bir ülke, biz ise çok yakınız. Yangın bize sıçrayabilir. Uluslararası şer güçleri Ortadoğu’da iki büyük, iki güçlü İslâm ülkesini birbiriyle çatıştırmak, savaştırmak istiyor…
Sizlere âcizâne tavsiyem şudur: Günlük hayatınızı yaşayınız. İşiniz neyse onunla meşgul olunuz, yiyiniz içiniz geziniz ama madalyonun arka tarafını da ihmal etmeyiniz. Olağanüstü durumlara hazır olunuz, çareler ve çözümler üretiniz, tedbirler alınız. Bunları yapmazsanız gafil avlanır ve çoluk çocuğunuzla çok müşkül ve perişan durumda kalırsınız. Benden söylemesi. Cenâb-ı Hak ülkemizi, milletimizi, devletimizi, Müslüman kardeşlerimizi ve bütün insanlığı yaklaşan felâketlerden korusun.
Millî Gazete’de yayınlanan
okuduklarım beni gerçekten çok üzdü. Bir şehirdeki Kur’an kursu hocasının ayda kırk dolar maaşı varmış, onu da alamıyormuş. Müftünün maaşı 80 dolarmış, o da bir zamandan beri alamıyormuş. Bereket arıcılık yapıyormuş da geçimini o yoldan temin ediyormuş. İmamların, din hocalarının maaşları zaten çok azmış, onu da muntazam
şekilde alamıyorlarmış.
Geçen sene
gitmiştim, orada da durum çok kötüydü. Köy imamlarına ayda onbeş dolar verilemiyordu. Çünkü para yoktu.
Türkiye’de milyonlarca Arnavut ve Gürcü kökenli Müslüman kardeşimiz yaşamaktadır. Onların Arnavutluğa ve Gürcistan’a dinî faaliyet ve hizmetler için her ay en az bir milyon dolar göndermeleri, bu paraların çok uygun ve etkili bir program dahilinde harcanması gerekmez mi?
Bırakın milyon doları, şu anda birkaç bin dolar bile gönderilemiyor.
Ülkemizde İslamî faaliyet ve hizmetler tamamen plansız, programsız, stratejisiz bir şekilde yapılıyor. Her sene, birtakım cemaatler ve dernekler yekûn olarak tahminimce doların milyarı ile para topluyor. Beride, Arnavutluk ve Gürcistan’da bir din hocasına, bir cami imamına ayda 40 dolar verilemiyor.
Arnavutluk ve Gürcistan’da misyonerler gece gündüz harıl harıl çalışıyor. onların elemanları en az bir üniversite bitirmiştir. Yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapmıştır. İki üç yabancı dil bilir. Bir imam veya Kur’ân hocası ayda kırk dolar alıyorsa onların maaşı bir dolardan az değildir. Çok güçlü teşkilatlara, derneklere bağlıdırlar.
Bizde filan veya falan cemaate gidersiniz, durumu anlatırsınız, “Arnavutluk ve Gürcistan’a ayda birkaç bin dolar lazımdır…” dersiniz. Bir kuruş alamazsınız. “Bizim kendi hizmetlerimiz vardır, onlardan başka işe karışmayız, yardım etmeyiz derler.
Türkiye’de
derneği kurmak mümkün değildir. Din derneği kurmaya izin yoktur. Yakın tarihte en azgın, en şiddetli, en amansız dinsizlik Arnavutluk’ta yaşanmıştır. 1966’da Cehennemlik diktatör Enver Hoca dini, imanı, ibadeti yasaklamıştır. Birkaç tarihi cami binası dışında bütün camileri yıktırmıştır. Ezan okumak, namaz kılmak, çocukları sünnet ettirmek, ölüleri yıkayıp kefenleyip cenaze namazı kılarak defn etmek, oruç tutmak, hacca gitmek hepsi yasaktı. Arnavutluk’ta korkunç tahribat oldu. Halkın yüzde 75’i Müslüman ama hiçbir ağırlıkları kalmadı. Kokuşma ve mafyacılık almış yürümüştür. O kardeş ülke, kuraklıktan ayrılıp şerha şerha olmuş toprakların rahmet beklediği gibi hizmet bekliyor.
Gürcistan da böyledir. Komünizm boyunduruğundan kurtulan diğer Müslüman ülkeler de. Kosova, Makedonya ve diğerleri. Bu hizmetlerin Türkiye’den gitmesi ve idare edilmesi gerekir.
Dinî dernek kurulamaması elbette büyük bir engeldir ama yine de hizmet edilebilir.
Türkiye’den gelen bir takım iyi insanlar kardeş ülkelerde hafızlık kursları açmışlar. Elbette bu da bir hizmettir ama önce halkın imanını kurtarmak için çalışmak lazım değil midir?
Arnavut ve Gürcü kökenli vatandaşlara sesleniyorum. Birkaç kişi bir araya geliniz ve arada bir birkaç bin dolar toplayıp, o ülkelere bir veya iki kişiyle elden göndererek bu parayı adaletli ve uygun şekilde dağıtınız. İmamlık ve din hocalığı yapan kimse bari ayda 40 dolar kazansın da çocuklarına ekmek alabilsin.
Ya Rabbi ne günlere kaldık!.. Ecdadımız vaktiyle, kanadı kırılıp da kışın sıcak ülkelere uçamayan göçmen kuşlara bakılması için vakıflar kurmuşlar… Biz ne hallere düşmüşüz…
Öyle dinî gruplar var ki, başlarındaki baronun reklamı için (müslümanlardan topladıkları hayır paralarını) avuç avuç, kürek kürek sarfediyorlar.
Ramazan yaklaşıyor. Böyleleri yine beş yıldızlı lüks otellerde papazlarla, hahamlarla, patriklerle neşeli, keyifli, görkemli, tantanalı lüks iftarlar yapacaklardır. Beride, Arnavutluk ve Gürcistan’da cami imamı, din dersi hocası ayda 30-40 dolar geçim parası bulamıyor. Vah vah… Eyvah ki eyvah… 28 Haziran 2006