Bu kadar kayıptan, bunca hasardan, acı tecrübelerden, bitip tükenmeyen uyarılardan sonra İstanbul muhtemel bir zelzeleye hazırlandı mı, gereken tedbirler alındı mı? Maalesef bu soruya müsbet cevap veremiyoruz.

Valiliğin teşebbüsüyle birtakım toplantılar yapıldı; ancak bunlarda (inşallah olmaz) felâketten sonra neler yapılacağı üzerinde duruldu. Bir ara yüz binlerce ceset torbası yaptırılıp dağıtıldı. Mezar yerleri hazırlatıldı. Bunlar da çare ve tedbir mi? Hastahaneler yıkılırsa nerelere sahra hastahaneleri kurulacak, enkazla tıkanan yollar nasıl açılacak? Helikopterler ve vapurlarla ulaşım nasıl sağlanacak? Bu kabil tedbirler…

Mahallî idareler İstanbul’un deprem haritasını çıkarttılar. Maşaallah bir ülke kadar büyük şehir. Hangi bölgenin zemini sağlam, hangisinin çürük? Yedi şiddetinde bir zelzelede nerelerde yıkım olur, nerelerde fazla olmaz, bunları tesbit ettiler. Fakat bu haritayı yayınlayamadılar. Çünkü çürük yerlerdeki binaların ve arsaların fiyatları çok düşecek, sağlam zeminli bölgelerde fiyatlar artacaktı. Birtakım spekülasyonlara meydan vermemek için harita gizli tutuldu. Bence bu, akıl kârı bir gizleme değil. Vatandaşın, evinin, mülkünün temelinin sağlam veya çürük olduğunu bilmesi daha iyi değil mi?

ABD’de yakınlarda, 6.8 şiddetinde bir zelzele oldu, heyecanlanıp kalp krizinden dolayı hayatını kaybeden bir kişi dışında ölüm vak’ası görülmedi. Çünkü orada kanunlara, nizamlara, talimatlara uyuluyor. Hesaplı kitaplı, sağlam yapılan binalar icabında beşik gibi sallanıyor, yana yatıyor, çatlıyor ama yıkılıp enkaz haline gelmiyor. Bizdeki durum ise tam tersinedir. Hırsızlık, ahlâksızlık, namussuzluk, hâinlik, alçaklık, vicdansızlık yaygın hale gelmiştir. Hilekârlık ruhlara işlemiştir. Zelzele bölgesinde yapılan çok katlı bir binanın demirinden, çimentosundan çalmak, vasıfsız malzeme kullanmak, deprem ile ilgili nizam ve talimatlara uymamak cinayet değil midir?

Büyük 17 Ağustos zelzelesinden bu güne ülkemiz toprakları kıpır kıpır oynuyor.

Hiç zelzele olmaz sanılan bölgelerde bile yer deprenmeleri oldu. Bütün uzmanlar İstanbul’da şiddetli bir zelzele olacağı hususunda halkı ve ilgilileri bilgilendirdi, uyardı. Halk bir ara çok heyecanlandı, sonra her işte olduğu gibi bu hususta da bir alışma, kanıksama, uyuşukluk, vurdumduymazlık meydana geldi.

Ülkemizin tepesinde kara felâket bulutları geziyor. Sakın beni felâket dellallığı yapmakla suçlamayın. 28 Şubat’tan bu yana kaç büyük felâket geçirdik? Zelzele felaketi, siyasî felâketler, sosyal felâketler, iktisadî felâketler. Bunların ardı arkası kesilmiyor, biteceği de yok. Aksine şiddetlerini artırarak devam ediyorlar.

İstanbul’da büyük bir zelzele olması ihtimali iki kaynaktan anlaşılıp sezilebilir. Birincisi maddî, ilmî, teknik kaynaklardır. Meselâ birtakım ilim adamlarımız, üniversite mensupları yeni bir sistem geliştirmişler ve zelzeleyi bir gün öncesinden tahmin edebiliyorlar. Son Afyon ve İstanbul zelzelelerini önceden bildiler.

Mânevî işaretler de var. Ateistler, rasyonelistler

(akılcılar; akıllılar değil),

pozitivistler bu mânevî delil, uyarı ve haberlere inanmazlar, söyleyenlere de çok kızarlar, ateş püskürürler. 17 Ağustos zelzelesi dinsizlikten, din düşmanlığından dolayı başımıza gelen bir cezadır diyenlere vaktiyle ne kadar kızıp köpürmüşlerdi. Böyle konuşanlar doğru söylüyorlardı ama eksikleri vardı, o zelzele sadece dinsizlikten değil, din sömürüsü yapan kötü Müslümanlar yüzünden de olmuştur demeleri gerekirdi.

Zelzeleye karşı alınacak tedbirler de iki planda mütelaa edilebilir. Allah’a, Peygamberlere, âhiret gününe, her şeyin Allah’ın yaratması ve dilemesi ile olduğuna inanan vatandaşlar için zelzeleye karşı alınacak tedbir ve çarelerden bazıları şunlardır:

1. Allah rızası için sadaka verir, fakirlere yardım yapar. Çünkü sadakalar belâları def eder. Dinsizler bunu anlamaz. Onların akıllarında bazı boyutlar eksiktir.

2. Dua ve ibadet eder. Felâketlerden korunmak için bazı dualar vardır. Muteber kitaplarda yazılıdır, onları okur. Ayrıca salâvat getirir. Allah’tan, Peygamberimizin yüzü suyu hürmetine şehrimizi, halkımızı felâketlerden koruması için yalvarır. Bu tedbiri de, bazı bozuk fırkalar kabul etmez. Onlar tevessül ve istigasenin bir kısmını şirk olarak görürler.

3. Felâketlerden korunmak için Müslüman bir toplumun emr-i mâruf ve nehy-i münker yapması gerekir. Bu da derece derecedir. Güç, iktidar, imkân sahipleri fiilen; hocalar, mürşidler, ehliyetli Müslüman aydınlar dil ve kalemle; halk tabakası da yürekten yapar. Bu üçüncüsü imanın asgarisidir. Hadîslerde, bir Müslüman topluluk emr-i mâruf ve nehy-i münker işini toptan terkederse Allah’ın azabı onların üzerine iner denilmiştir.

Zelzeleye karşı alınacak maddî tedbirler ise şunlardır:

A. Önce binanın bulunduğu semt ve toprak hakkında ilmî araştırma yapılır. Zemin çürük mü, o anlaşılır ve ona göre tedbir alınır.

B. Sonra binanın yapısı araştırılır. Çürükse, takviyesi (sağlamlaştırılması) için çalışmalar yapılılır. Tabiî bu da, ehil mühendisler ve teknisyenler vasıtasıyla olur.

C. İmkânı olanlar sağlam yerlere ve sağlam binalara göç ederler. Şehir dışında, bahçe içinde tek katlı bir bina, söylemeye hacet yok, depreme karşı dayanıklıdır ve içindekilerin başına çökmez. 17 Ağustos zelzelesinde tam ortasından fay hattı geçen tek katlı bir bina ikiye ayrılmış, fakat çökmemiştir.

Zelzeleye karşı alınacak başka tedbirler de var:

(a) Yatağının yanında, içinde biraz peksimet, bir şişe su, bir pilli cep feneri, ilk yardım malzemesi bulunan bir çanta veya torbayı hazır bulundurmak.

(b) Yıkılmayan, fakat hasara uğrayan binadan nasıl dışarı çıkılacağına dair planı olmak… vs.

Akıllı, tedbirli Müslümanlar hem Allah’a tevekkül ederler, hem de sebeplere tevessül ederek hazırlıklı olurlar. “Deveni bağla, ondan sonra tevekkül et” denilmiştir.

Üzerimizdeki kara felâket bulutları sadece zelzele ihtimalinden ibaret değildir. Kısa bir müddet sonra İstanbul Boğazı’ndan petrol yüklü büyük tankerler çok sık olarak geçmeye başlayacaktır. Böyle bir trafik için Boğaz’da maalesef gereken tedbirler alınmamıştır. Üsküdar’la Beşiktaş arasında iki büyük tanker çarpışsa ve denize dökülen neft ateş alsa ne yapacağız? Bizdeki gibi düzenlerde böyle felâketler için gerekli tedbirler alınır mı? 28 Mart 2001