Osmanlı devleti 1912 Balkan savaşını kazanmış olsaydı,

Rumeli ileride küçülse bile belki yarısı, belki üçte biri elimizde kalabilirdi.

Edirne nasıl bizde kaldıysa Selanik Kavala Manastır ve daha nice şehir ve bölge de kalabilirdi.

1914’te Almanların safında

Birinci Dünya Savaşına girmemiş, bitaraf kalabilmiş olsaydık imparatorluğun tasfiyesi 1918’de olduğu kadar kötü olmazdı.

Filistin

, özerk bir vilayet olarak

bütünün içinde kalmış olsaydı,

İsrail kurulamaz, Kudüs Müslümanların elinden çıkmazdı.

Birinci Cihan Harbi

(1914-18) ve İkinci Cihan Harbi yıllarında (1939-45)

İngilterenin ve Fransanın çok büyük birer imparatorluğu vardı.

Osmanlı devleti de bir

«Milletler Birliği»

olarak ayakta kalabilirdi.

1950’den sonra, tasfiye edilecekse, daha akıllıca ve daha realist şekilde tasfiye edilirdi.

Sömürgeci ve emperyalist devletler, kendi hasis menfaatleri uğrunda gerçekçi olmayan sınırlar çizdiler,

uzun müddet yaşaması mümkün olmayan

sun’î=yapay devletçikler oluşturdular ve cihan sulhunu dinamitlediler.

Üçüncü dünya savaşının Ortadoğu’da başlaması çok muhtemeldir. Güneyimizden top sesleri geliyor…

Bu savaş çoktan başlamıştır

ve yer yer şiddetle devam etmektedir ama

henüz devletler ve uluslar arası konvansiyonel bir savaş halini almamıştır.

Kısa zamanda Esed-Nuseyrî rejimini deviririz

planlarının akamete uğraması Türkiye için, faturası çok ağır bir büyük bir başarısızlık olmuştur.

Suriye iç savaşının şu andaki galibi İran’dır.

Askerî müdahale çok büyük bir savaşın fitili olabilir.

Savaşa Rusya ve ABD katılabilir.

Esed rejimi iyi ve hayırlı bir rejim değildi ama bugünkü duruma göre ehven-i şerreyn idi.

Irak’ı üçe bölen emperyalist strateji,

Esed rejimi düşerse Suriyede üniter devlet kurdurtmaz, ülkenin bölünmüşlüğünü sürdürür.

Güneyimizdeki İslâm Devleti

(Beğensek de beğenmesek de ismi budur),

Birinci Cihan harbinden sonra emperyalistler tarafından kimi yerleri cetvelle çizilen gülünç ve şeytanî sınırların geçersizliğini ilân etmiştir.

Bundan böyle Ortadoğu’da barış olsa

(Çok zor…)

eski sınırlar yerinde kalmayacak, yeni sınırlar çizilecektir.

İsrail uydusu Büyük Kürdistan bir realite olmuştur.

En büyük felaket, güneyimizde

Iraktan Akdeniz sahillerine kadar uzanan bir Kürt-İsrail koridoru

oluşmasıdır.

Çok gizli çok derin planlarda,

sekiz yıl süren İran-Irak savaşına benzer bir Türkiye-İran savaşı dosyası

bulunduğunu tahmin etmek için çok zeki ve çok bilgili olmak gerekmez.

İçimizdeki bir milyondan fazla Gizli Yahudi ve yine bir milyondan fazla Gizli Haçlı

ülkemizi parçalamak için doğrudan doğruya veya dolaylı olarak çalışıyor.

İç politika kazanları fokur fokur cehennemî şekilde kaynıyor.

Polemikler, ihtiraslar, kulisler, entrikalar, ayak oyunları… Cemaat-İktidar savaşı…

Azazilî planlarla, çoğunluğu oluşturan dominant faktör

Sünnî Müslümanlar

parçalanmış, birbirine düşürülmüştür.

Bazı şeytanî ve Deccalî gazeteler, tv’ler

şu en vahim günlerde bile alabildiğine müstehcen yayınlar, alabildiğine dezenformasyon yaparak halkı uyuşturmaya, sersemletmeye devam ediyor.

Şu hususu da, bir kere daha tekrarlanıyorum:

Türkiyenin parçalanması ve

İsrail güdümünde Büyük Kürdistan kurulması

en fazla Kürt halkına, Kürt Müslümanlara zarar verecektir.

Önümüzde bir kurtuluş yolu var ama Sünnî Müslümanların acınacak perişan durumu dolayısıyla uygulamaya konulabilir mi bilmiyorum.

Tek yol İslamın ilân edilmesi ve Ortadoğu Müslümanlarının birleşmesi yolunda harekete geçilmesidir.

Uçuk fikir değil mi? Hayır değil,

Dönmelere, Kriptolara, aliene olmuşlara, çeşitli ideolojilerle afyonlanmışlara göre uçuk fikir.

Gerçekte en gerçekçi tek kurtuluş ve toparlanma yoludur.

(İkinci Yazı) Müslümanlar Aldatılıyor

Birtakım adamlar Müslümanları aldatıyor, kandırıyor. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuş, o adamlar bizden değildir.

İslamî hizmet ve faaliyetlerin başında uyarma, aydınlatma, bilgilendirme gelir. Türkiye Müslümanları yeteri ve gereği gibi uyarılmıyor, aydınlatılmıyor, bilgilendirilmiyor.

Bu memlekette her yıl milyarlarca dolar hizmet parası toplanıyor ve harcanıyor ama halkın büyük kısmı din, Kur’an, ilmihal, ahlak konusunda eğitilmiyor.

Oruç tutmak oruca saygı göstermek konusunda yurt çapında uyarı faaliyetimiz var mıdır?

İmandan sonra dinin ikinci şartı olan beş vakit namaz ve cemaat konusunda yeterli hizmet yapılıyor mu?

Müslümanları birleştirmek, tek bir Ümmet yapmak, iman kardeşliği bağlarını güçlendirmek için çalışılıyor mu?

Herkes biz hizmet ediyoruz diyor ama ortada yapılması mutlaka gereken bazı zarurî hizmetlerin tozu yok, kokusu yok.

Türkiye Müslümanları birleşmeden, Ümmetleşmeden, râşid bir Emîre biat ve itaat etmeden kurtulacaklarını mı sanıyor?

Müslümanları aldatan, oyalayan, parçalayan, parçalanmış ve bölünmüş vaziyette tutanlara teessüfler olsun, yazıklar olsun!.. 29.06.2015