Çarşambaİstanbul’un her yerinde gökdelenler yapılıyor. Buralardaki en küçük iş yerlerinin aylık kirası bin dolarmış. Hem ülkenin iktisadî durumu çok bozuk, hem de bu kadar lüks ve pahalı işyeri nasıl açılıyor?

Üniversitede ticaret hukuku dalında öğretim görevlisi olan bir zat büyük ticarî müesseselerle, saati bin dolardan görüşme yapıyor, akıl veriyormuş.

Bazı ünlü ve büyük profesörler, yüzbin dolara, beşyüzbin dolara yazılı mütalaa veriyormuş.

Bazı “işlerin” halli için bir milyon dolar, beş milyon dolar gibi paralar harcanıyormuş.

Bu ne biçim bir ekonomidir ki, madalyonun bir tarafında feci batış ve çöküş sahneleri, öbür tarafında büyük paralar, büyük işler, büyük dalavereler, büyük dolaplar.

Hortumlamalar devam ediyor. Bazı su kaynakları kurudu, bazı musluklar eskisi kadar verimli değil ama hortumlama yine de devam ediyor. İşlerden yüzde on komisyon alınan yerler var. 500’e yapılacak iş 1000’e ihale ediliyor. Fazla beş yüz; komisyoncular, hortumcular, götürücüler tarafından paylaşılıyor. 500’e yapılacak bir işi 1000’e yaptırmak, bu da bir hırsızlık, yolsuzluk ve hainlik değil midir?

Tantan bu işlerin üzerine gittiği için azledildi, istifaya mecbur edildi. Tantan’ın elinde çok büyük dosyalar var. Bunları açıkladığı taktirde kıyamet kopacaktır. Tantan, siyasî geleceği konusunda iyi bir isabetli karar vermek zorundadır. Aksi taktirde harcanır.

Nazlı Ilıcak’ın, derin devletin yıldırımlarına hedef olması, sanırım netice itibariyle ülkenin ve milletin lehine olacaktır. Nazlı hanım kültürlü, mücadeleci, azimli, fütur getirmez bir karaktere sahiptir. Elinde büyük, çok büyük bir medya babası hakkında dosyalar bulunmaktadır. İleride bu bombaları patlatacaktır.

Birtakım gizli ve esrarlı güçler şeytanî ve cehennemî satrancı oynamaya devam ediyor. Siyasal İslâm ikiye veya üçe ayrılacaktır. Bazı Müslüman siyasetçilerle gizli görüşmeler yapılmıştır. ABD’de birtakım Türkiye’li İslâmcılar, güçlü Yahudilerle görüşmüşler, onlardan akıl ve fikir almışlardır.

Bazı İslâmcı şahısların, gazetelerin, zümrelerin Washington-Tel Aviv çizgisine oturdukları görülüyor. Amerika ve İsrail, Türkiye işlerine o kadar fazla burunlarını sokmuşlardır ki, siyasal İslâm’ın içine bile girmişlerdir.

İslâmî hizmet ve faaliyetler dürüstlük, temizlik, şeffaflık ister. Milyarlarca dolar kara para sahibi olan kimselerin İslâm’a hizmet etmeleri mümkün müdür?

İslâm’ın değişime ihtiyacı yoktur. Fakat Müslümanların vardır. Siyasal İslâm, içindeki işe yaramazları, haşaratı, pislikleri, dini imanı para olanları, yetersizleri, asalakları, yüzde on komisyoncularını, haram yiyicileri, münafıkları temizlemekle mükelleftir. Türkiye Müslümanlarının Ağa Han’lara ihtiyacı yoktur.

Hiç kimsenin İslâm adına siyaset yapmaya hakkı ve icazeti yoktur. Çünkü İslâm ulvîdir, siyaset ise süflîdir. Bir Müslüman elbette siyaset yapabilir, siyasî faaliyette bulunabilir. Ancak bunu İslâm adına değil, kendi adına, bağlı bulunduğu zümre adına yapabilir.

Yirminci asırda İslâm dünyasında, İslâm adına yapılan siyasetler başarılı olmamıştır. Pakistan’da Mevdudî’nin İslâmî hareketi, Arap dünyasında İhvan hareketi hep başarısız kalmıştır.

Din adına, Kur’ân adına ortaya çıkmak başlangıçta kolay, yaldızlı, ilk planda başarılı gibi görünse de, sonunda başarısızlığa mahkumdur.

Müslümanlar siyaset oyununu kurallarına göre oynamak zorundadır.

Bu devirde medya desteği olmadan siyaset yapmak çok zordur. Ülkemizde kanunî ve hukukî bakımdan basın hürriyeti var. Var da, lâfa geldi mi mangalda kül bırakmayan bazı İslâmcılar niçin Türkiye’nin en güçlü, en tesirli, en güzel gazetelerini çıkartamıyorlar?

Siyasette başarılı olmak, iktidarı almak sadece oy sayısıyla, tabanın desteklemesiyle mümkün olmuyor. Birtakım egemen, esrarlı, kararlı güçler, “Siz yüzde yirmi küsur değil, yüzde doksan oy alsanız, size yine ülke idaresi verilmeyecektir” diyorlar.

İçinde yaşadığımız Türkiye’nin, dünyanın birtakım siyasî, sosyal, kültürel, hukukî özellikleri, şartları konteksti vardır. Siyaset oyunu bunların kurallarına göre oynanmalıdır. Tabiî ki, hepsinin üzerinde de İslâm’ın evrensel ve mutlak değerleri bulunacaktır.

İslâm siyasetinin esasları nelerdir:

1. Mutlak dürüstlük ve doğruluk. Başka siyasetlerde eğrilik, yamukluk, hilekarlık olabilir ama İslâm siyasetinde asla olamaz.

2. Halkı aldatmamak, halka daima doğruları söylemek; doğrular söylenemiyorsa susmak. İslâm ile yalan bir araya gelmez.

3. Emanetleri ehil ve layık olanlara vermek. Yaranlara, yalakalara, dalkavuklara, bendelere, robotlara değil.

4. Siyaset ve İslâm’ı alet ederek halktan ve Müslümanlardan para toplayıp bunları zimmete geçirmemek.

5. Siyasette niyet İslâm’a, ülkeye, halka hizmettir. Niyet nefse hizmet olursa bâtıldır.

6. Siyasî hizmetlerin ve faaliyetlerin yürütülmesinde ehil ve layık olan kimse ve kurumlarla istişare etmek. İstişare (danışma) İslâm’ın dünya ve siyaset işlerinde temel prensibidir. Bu prensibi çiğneyenler başarılı olamaz.

Siyasetin konusu ve amacı Türkiye’dir. Öncelikle ülke, halk ve devlet olarak Türkiye’ye hizmet verilecektir. Bu hizmette başarılı olunursa dolaylı olarak İslâm’a da hizmet edilmiş olur. “Biz İslâm’a hizmet için ortaya çıktık…” yaygara ve sloganları genellikle ucuz bir edebiyattan başka bir şey değildir.

Müslüman halkın siyaset kültürü yoktur. Yaygın ve yanlış kanaat şudur: Partimizi destekleriz, ilk seçimleri biz kazanırız ve tek başımıza iktidar oluruz; ondan sonra ülkeyi kendi hedeflerimiz ve ideallerimize göre güzelce idare ederiz… Ne kadar hayalî bir senaryodur bu. Seçimlerde iktidarı kazansan bile birtakım gizli, esrarlı güçler onu sana vermezler. Bu birinci madde. İkinci madde ise şudur: Siyaset İslâm’ın içine karışan (Mutlaka karışacaklardır) birtakım yiyici, komisyoncu, samimiyetsiz, dini imanı para olan haşarat, iktidarın haram nimetlerinden ve rantlarından yararlanmak için bir sürü kötülük yapacak ve İslâmî siyaseti kirletecektir.

Bu memlekette büyük Müslüman düşünürler, aydınlar, fikir adamları varsa, onlardan birinin tezelden “Temiz İslâmî Siyaset” konusunda ciddî, güzel, aydınlatıcı bir kitap yazması gerekir. 28 Haziran 2001