Temizlik Şeffaflık
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Bu Kurumun son raporuna göre Türkiye’nin notu 10 üzerinden beş… Elli beşinci sırada…
Son
AKP zamanında not arttı, eskiden 3’tü, 4’e yükseldi, nihayet 5 oldu.
Lütfen herkes ezberlesin, en yüksek notu alan iki ülkedir.
On üzerinden beş almak Türkiyeye yaraşır mı?… Türkiyeyi kurtarır mı? Ne yaraşır, ne de kurtarır!..
Notu beş olan bir havayolları şirketinin uçağıyla yolculuk yapmak ister misiniz? Depreme karşı dayanıklılığı on üzerinden 5 olan bir binada yaşamak ister misiniz?
Türkiyede yolsuzluk yoktur diyebilir miyiz? Halk yolsuzluk olup olmadığını bilmiyor mu? Halkın durumu nedir? Türkiye şu üç unsurdan oluşan bir bütündür:
Sadece halkın temizlik ve şeffaflık, doğruluk dürüstlük notu nedir? O da 10 üzerinden 5 civarındadır.
Var elbette. Niçin ağlıyorlar?
bu konuda niçin dünya birincisi olmuş? Çünkü onlar dünya işlerini bizden daha iyi tanzim ediyor.
Eğitim sistemleri, üniversiteleri düzgün. Belediyeleri bizden düzgün.
Okullarda hem bilgi ve kültür öğretiliyor, hem de ahlâk ve karakter terbiyesi veriliyor.
Danimarkada işler ehil olanlara veriliyor.
Danimarkada din, inanç, fikir, görüş, medya hürriyeti var.
Danimarkada elli yıl içinde üç askerî darbe, bir de postmodern darbe yapılmamış. Danimarkanın fuzulî kurtarıcıları yok. Krallık eski, demode bir sistemmiş… Böyle konuşanlar, önümüze temiz bir Cumhuriyet koysunlar.
Avrupanın en ileri, en hür, en temiz, en şeffaf, en âdil, en kalkınmış, en fazla din inanç fikir medya hürriyeti olan ülkeleri krallık rejimine sahip olanlardır. İngiltere, Norveç, İsveç, Hollanda, Danimarka, Belçika…
Türkiyenin başındaki en büyük bela kirliliktir
Siz 10 üzerinden 5 notunu yeterli bir temizlik göstergesi mi sanıyorsunuz yoksa?
Ülkemizdeki kirliliği siyasî iktidarın üzerine yıkmak pek ucuz ve kolay bir izah tarzıdır.
Otomobildeki adam burnunu sildiği kağıt mendili yola atıyor… Tramvayda on sekiz yaşındaki genç oturuyor, seksen yaşındaki ihtiyar onun yanında ayakta seyahat ediyor… Evcil ve yaban domuzu etleri dana diye satılıyor… Dev şehrin bazı köşelerinde akşam karanlığı basınca fındık fıstık gibi (…) satılıyor, aldıran yok… Bu anlattıklarım kir, pislik değil midir?
Medyaya bakınız, en şaştığımız şeylerden biri, bir yerde unutulan veya kayb edilen bir cüzdanın veya çantanın sahibini bulmasıdır. Bulanın, çanta sahibini aramasını büyük fazilet sanıyoruz.
Danimarkada, Yeni Zelandada hükümetler nasıl geliyor, nasıl gidiyor? Seçimler yapılıyor, en fazla oy alanlar başa geçiyor, halk icraatını beğenmezse öteki seçimi kaybediyor ve çekip gidiyor.
Siz temiz Danimarkada ve Yeni Zelandada askerî veya sivil darbe teşebbüsü olduğunu hiç duydunuz mu?
Siz oralarda dinî hizmet cemaatlerinin
duydunuz mu? Bendeniz hiç duymadım, siz duymuşsanız lütfen bu fakire haber verin.
Uçakla seyahat ederken pencereden baktım.
Buralar niçin yeşillendirilmiyor? Yeşillik derken ağaçları, ormanları kasd etmiyorum. Yabani otlar, dikenler, çalılar, sürünen bitkiler, yosunlar hep yeşilliktir.
Toprak müsait değilmiş… Her toprağa uygun bitkiler, çalılar, dikenler bulunamaz mı? Çok soğuk yerlere Sibiryadan, sıcak yerlere Kalahari çölünden tohum ve fidan getirilemez mi?
Şu terk edilmiş taş ocağı ne kadar çirkin duruyor. Almanyada böyle yerleri hemen yeşillendiriyorlar. Şu oyukta bir küçük göl oluşturulamaz mı?
Otoyolların ortalarındaki boşlukta yüzlerce kilometre boyunca uzanan yeşillikler niçin yok? Yetişebileceği yerlere niçin
dikilmiyor? Aylandoz öyle arsız bir ağaçtır ki, taşın arasından, betonun kenarından, asfaltın çatlağında bile yetişir.
Aylandoz bir işe yaramazmış. Hezeyan!…
Bilenler onun zikr ettiğini bilir. Dallarına kuşların konması bile faydadır, bir hayırdır.
Yetişebileceği her yere niçin
dikmiyorlar?..
Biliyorum çok yüksek yerlerde büyük ağaçlar yetişmez. Her toprağın, her iklimin, her zeminin bitkileri vardır.
Şu kocaman dev taşlar bile yeşilliksiz kalmamalı, üzerinde yosunlar lichenler bitmeli. Dağlarımızda yamaçlarımızda, volkanik topraklarımızda
Bunlar toplanırken hepsi birden yolunmamalı, kökü kurutulmamalı, uzmanların yönlendirmesiyle usulüne uygun toplanmalı. Eskiden ülkemizde kivi yetişmiyordu. İthal edildi, tuttu, bizim topraklarımızı sevdi ve şimdi meyvelerini yiyoruz. Kivi gibi yüzlerce yeni meyvemiz olabilir.
Topraklarımızda yüzlerce yeni tahıl, bakliyat türü çiçek açıp sünbüle verebilir. Ceviz ve meşe ağaçlarımızın gölgesinde
Hangi yüksek yaylamızda
yetişebilir? Kamçatka yarımadasındaki o dikenli bitkilerden getirsek, bizim topraklarımızda da yetişir mi acaba?
Vaktiyle bazı Avrupa kralları Türkiyeye gönderdikleri elçilerden
istemişlerdi. Bizim elçilerimiz de, topraklarımızda yetişebilecek ağaçlardan, çalılardan, bitki ve bakliyattan, hububattan numuneler getirseler ne iyi olur.
Biri gayret ve himmet etti, çorak bir araziyi yeşillendirdi
Kuşlar, böcekler, küçük sürüngenler… Böyle bir hayra vesile olanlar inşallah büyük sevap kazanır. Kendisi
Ne iyi, ne güzel bir iş yapmıştır o.
Ölçümüz şu olmalı:
Ağaç bitmesi mümkün değilse
Bunun için dünyanın her yerinden ağaç, çalı, diken, diğer bitki türleri, tohumları, fidanları ithal edilmeli. Bunlar yapılırken hiçbir haşarata para kaptırılmamalı, bu için ayrılan bütçeler, ödenekler yağma ettirilmemeli.
Rüzgarla uçuşsalar, binde biri filiz verse, birkaç yıl sonra oralarda bir yeşillik cümbüşü olsa. Arılar, karıncalar, çalıkuşları, kertenkeleler, tosbağalar, minik mine çiçekleri, taşlarda yosunlar, ürpertirler insanı ama yılanlar da olsa. Defterim kapanmasa, fakire sadaka-i cariye yazılsa… 24.12.2013