TESADÜFLER
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Kasım 1991
Denizbank Genel Müdürü Yavuz Yavuz’un Bangkok’taki bir otel odasında ölü olarak bulunması hadisesi sırlarla doludur. Birtakım iç ve dış güçler bu sırların öğrenilmesini istememektedir. Yavuz Yavuz’un esrarengiz kişiliği, ölümündeki karanlıklar, birtakım ‘tesadüfler” cidden çok düşündürücüdür.
Yavuz-Yavuz 31 yaşında tesadüfen Denizbank Genel Müdürü olmuştur.
Yavuz Yavuz’un eşi. kokain cumhuriyeti Colombia’lıdır. Tabii bu iş de tesadüfendir.
Yavuz Yavuz’un, İstanbul Etiler’deki lüks lojmanına iki ay önce tesadüfen bir kiralık katil gelmiş, eşinin kapıyı açmaması ve hemen polisi araması üzerine tesadüfen kaçmıştır.
Kaçan kiralık katil tesadüfen yakalanamamıştır.
Hadiseden sonra hemen evine gelen Yavuz Yavuz, bu işi örtbas etmek istemiş, şikayetçi olmadığını söylemiştir. Elbetteki tesadüfen.
Yavuz Yavuz, Tayland’ın başkenti Bangkok’ta esrarlı bir şekilde ölmüş veya öldürülmüştür. Tesadüfen…
Tesadüfen ya, Tayland uluslararası uyuşturucu trafiğinin merkezlerindendır.
Tayland Adlî Tıp Kurumu, tesadüfen verdiği ölüm raporunda Yavuz’un aşırı miktarda eroin aldığı için vefat ettiğini bildirmiştir.
Öte yandan, Tayland polisi tesadüfen Yavuz’un solunum yetersizliğinden yahut kalp krizinden öldüğünü beyan etmiştir.
Uçakla İstanbul’a getirilen Yavuz’un cesedine tesadüfen hiçbir otopsi ve inceleme yapılmadan alelacele toprağa verilmiştir.
Bütün bunlar olurken Yavuz’un Colombıa’lı eşi Claudia doğum yapmak üzere tesadüfen ABD’nin San Francisco şehrinde bulunmaktaydı.
Öfff… Bu hadisede amma da çok tesadüf varmış, söylemekten dilimde tüy bitti.
(Yavuz Yavuz, Denizbank ın Etiler’deki saray gibi lojmanını bıraka rak, Ataköy’de satın aldığı lüks katına taşınmıştı ki bu esrarengiz olaylar zinciri meydana geldi.)
HARAMYİYİCİLİK
Seçimlerden birkaç hafta önce. Milliyet başta olmak üzere bazı gazetelerde, karayolları ile ilgili kanunsuz ve usulsüz işler sergilenmiş ve kamuoyunun dikkati çekilmişti. Devletin ve milletin menfaatleri ayaklar altına alınarak yüzmilyarlarca liralık işler iktidara yakın birtakım firmalara peşkeş çekilmişti. Hatta, dürüst bir politikacı olarak bildiğimiz Maliye Bakanı Adnan Kahveci’nin rızası, tasdiki olmaksızın yapılmıştı bu işler.
Şimdi, sekiz sütunluk manşete verilen haberlerden anlıyoruz ki, Karayolları Genel Müdürü Boğaz sırtlarında 7 milyar liralık bir villa satın almış.
Adalete intikal edeceğini ümit ettiğimiz bu mevzuda fazla konuşmak doğru değildir.
Ancak içimizde bir şüphe var. Ya bu iş adalete yansımazsa?. .
Ve buna benzer binlerce, onbinlerce “işlerin” üzerine bir nisyan (unutma) örtüsü çekiliverirse?
İnşaallah böyle olmaz.
Seçimlerden önce “yolsuzlukların üzerine gideceğiz!” diye haykıranlar şimdi bu konuda tek kelime sarf etmiyorlar.
Yolsuzluk, talan, haramyiyicilik rivayetleri halkımızın şuuraltına (bilinçaltına) işlemiş, dehşetli bir birikim olmuştur. Bunların üzerine gidilmediği takdirde, için için biriken hınçlar bir gün patlayabilir.
Türkiye’de her iktidarın kurt adamları vardır. Yeni iktidarın da olacaktır. Rejimin yapısı dolayısı ile bu kaçınılmaz bir işleyiştir. Hamlet “Danimarka Krallığı’nda kokuşmuş bir hal var” diyordu. Türkiye’de de öyle.
Hatta içimize sızmış bazı karaktersizlerin “Türkiye nasıl olsa darülharbtir, ne koparırsak ganimettir, gibi yamuk düşüncelerle bu hân-ı yağmadan pay kopartmağa çalıştıklarını da görmüşüzdür.
Eğer soygun furyası değişmeyecek, sadece soyanlar değişecekse, devlet ve millet bu talancılara karşı nasıl korunacaktır? Birinci ve en etkili silah elbette basındır. Ama soyguncu zihniyet basının da ağzını bağlamasını biliyor. Zaten basınımızın içinde şantaj yaparak menfaat kopartan, milyarlık krediler alan açıkgözler eksik değildir. (Bazı basın kalantorlarının malvarlıklarını bilseniz küçük dilinizi yutardınız…)
Sonra bir de şu hadise var: Büyük bir gazete büyük bir yolsuzluğu haber veriyor. Bir iki gün yayın yapıyor, sonra mesele neticelenmeden yayın bıçakla kesilmiş gibi sona eriyor. Acaba kapalı kapılar arkasında ne dolaplar dönmüştür?
Basın basınlığını yapacaksa, iş adliyeye intikal edip suçluların yakasına yapışılıncaya kadar yayınını devam ettirmelidir.
Yolsuzluklarla ilgili basın haberleri adalet teşkilatımız tarafından suç ihbarı olarak değerlendirilmeli ve ciddiyetle üzerine gidilmelidir.
Haksız kazançları, kara paraların hesabını sormak üzere bir iki yıl önce “Nereden Buldun?” kanunu çıkartılmıştı. Çıkartıldı ama hiç işletilmedi. Kanun mu, nazar boncuğu mudur bu!
Şu anda, yeni iktidarın gölgesine sığınarak hırsızlık, soygun ve talan yapmak isteyen iri haşarat yalanarak ellerini oğuşturmakta, planlar projeler hazırlamaktadır. Korkarım ki, bunlar engellenemeyecektir.
Vaktiyle ABD’de Carter başkan olunca, yerfıstığı çiftlikleri ve bütün ticarî varlığının idaresi yeminli notere teslim edilmişti.
Çocukluğumda, Kasım Gülek’in bakan olunca, iş adamı olan kardeşinin bakanlık kapısından içeri sokulmaması konusunda bir tâmim (genelge) yayımladığını hâlâ hatırlıyorum.
Halkımız, kamuoyumuz yolsuzluk ve hırsızlıklara karşı çok yumuşak ve pasif davranmaktadır. Basın da bunların üzerine gereği kadar gitmiyor. Peki bu işin sonu ne olacak? Türkiye’nin haramyiyicilikten ve ahlâksızlıktan batmamasını istiyorsak şu kaideyi unutmayalım:
BİR ÜLKEDE NAMUSLU VE ŞEREFLİ VATANDAŞLAR EN AZ NAMUSSUZLAR VE ŞEREFSİZLER KADAR CESUR VE KARARLI OLMAZLARSA O ÜLKE BATMAĞA MAHKUMDUR.
Bunu asla unutmayalım.
Bir dakikanızı daha alacağım. 1966’da, BUGÜN gazetesini çıkartmağa başladığım hengâmda Ankara’ya Süleyman beyi ziyarete gitmiştim. Konuşma esnasında bana devletin kendisine verdiği şahsî tahsisatı bile kullanmadığını söylemiş ve yerde duran bir taşdelen suyu şişesini göstererek “şu suyu bile kendi paramla alıyorum” demişti. Evet ben. Süleyman beyin politikaya atılmadan önce zengin olduğunu ve bütün siyasî hayatı boyunca şahsen bir suiistimale karışmadığını biliyorum. Şahsına bir diyeceğim yoktur. Ama etrafına dikkat etsin. Bir sürü aç kurt şimdi etrafında dolaşmaktadır. Bunlar adamın gözünden sürmeyi çekerler.
Cenab-ı Hak milletimizi, vatanımızı ve devletimizi (ben devlete değil, rejime muhalifim) soyguncu haşaratın şerlerinden muhafaza buyursun. Âmin!
07.11.1991