Tesettür Konusunda Çare ve Çözümler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
ÇarşambaMüslümanlar niçin dertlerine ve meselelerine çare ve çözüm üretemiyor? Yıllardan beri başörtüsü serbest bırakılsın diye feryat ediyoruz. Biz feryat ettikçe baskılar, zorlamalar, zorbalıklar, dayatmalar, yasaklar, zulümler daha da artıyor. Biz günlerimizi, yıllarımızı, ömrümüzü feryad ü figan, şikayet, sızlanmak, ağlamak ile geçiriyoruz.
Neler yapılamaz ki:
Meselâ, baskı yasağının en şiddetli olduğu bir İmam-Hatip okulundan on kız öğrenci Paris’e götürülür, orada, dünyaca tanınmış, ismi telaffuz edilince herkesin saygı gösterdiği ve itibar ettiği büyük bir modaevinden, meselâ Christian Dior’dan giyindirilir, başlarına yine o modaevinin seçip vereceği harikulade güzel, zarif, sanatlı başörtüler geçirilir ve kızlar o kıyafetle okul kapısına getirilir. Bu çıkıştan, bu meydan okuyuştan yerli ve yabancı medyanın haberi olur. Dini imanı Avrupa, Frenk sevgisi ve bağlılığı olan zalimler bakalım bu Christian Dior giyimli kızları kovacaklar mı, itip kakacaklar mı, coplayacaklar mı?
Mesela, kırk küsur gün zindana konulan on beş yaşındaki Müslüman kızı (yanında birkaç arkadaşıyla birlikte) İngiltere’de, Yusuf İslam kolejinde okutmak üzere harekete geçilebilir. Liseyi bitirdikten sonra bu kızlar Oxford üniveritesinde tahsil görür, yüksek lisans yapar ve yurda dönerler. Böyle bir şey, zalimlere karşı bir “ahsenü’l-intikam” (En güzel intikam) olmaz mı?
Mesela İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça broşürler neşr edilip, Türkiye’deki gayr-i medenî, gayr-i hukukî, gayr-i insanî başörtüsü savaşı insanlığa, İslâm âlemine duyurulabilir.
Daha neler yapılmaz ki…
Bunları yapmayan, yapamayan Müslümanların paraları mı yok? Olmaz olur mu? Din baronları doları milyarla topluyor. Yalnız İstanbul’da İmam ve müezzin lojmanlarına trilyonlarca liralık doğal gaz tesisatı yaptırıldı son bir iki sene içinde. Binlerce zengin, kodaman, kocaman Müslüman şahsiyetin elli milyarlık Mercedes limuzinleri var.
Peki başörtüsü meselesinde, diğer krizlerde ve problemlerde Müslümanlar niçin çare ve çözüm üretemiyor, dişe dokunur bir şeyler yapamıyor? Bunun birinci sebebi büyük din baronlarının, birtakım kocaman ve kodaman İslâmcıların dikkatlerin başka tarafa dağılmaması konusundaki hassasiyetidir. Onlar için kâinatın mihveri kendi benlikleridir. Başka her şey (mâ-siva) bu güneş zatların etrafında gezegenler, yıldızlar gibi dönmelidir. Sevgiler, ilgiler, alkışlar, paralar, övgüler, hayranlıklar hep onlar için olmalıdır. Diller onları medh etmeli, kalemler onlardan bahsetmeli, kalpler onlara meyletmelidir.
İkinci sebep de, Müslüman kesimin bir gecekondu, kırsal mıntıka, varoş, taşra zihniyet ve kafasına sahip olmasıdır. Ufuklar daralmış, basiretler körleşmiş, firaset yitirilmiştir.
Baskılar kalksa, tekrar izin verilse ve teşvik edilse Müslümanlar var güçleriyle yine İmam-Hatip okulları inşasına başlar. Başka çözümleri, çareleri, reçeteleri yoktur. İmam-Hatip mektebi deyince de betonarme bir bina, dershaneler, sıralar, yatılı öğrenciler için yatakhaneler, yemekhaneler, kurban bayramından sonra etlerin bir yıl müddetçe bozulmadan muhafaza edileceği soğuk hava depoları düşünülür.
Müslüman çocuk İmam-Hatip okulunda yedi sene Arapça okuyor ve bu lisanı öğrenemiyor… Hayırseverlerin böyle dertleri, sıkıntıları yoktur. Betonarme okulu yaparlar ve sözde laik rejime teslim ederler. “Biz binayı yaptık, siz de burada ehliyetli din alimleri, gerçek Müslüman aydınları yetiştiriniz” derler. Gafletin ve ahmaklığın bu derecesi nerede görülmüştür?
Amerikalı misyonerler bundan yüz elli sene kadar önce saltanat ve Hilafet’in merkezi olan İstanbul’da güçlü, kocaman bir Robert Kolej kurarak kendi emellerine hizmet edecek özel bir okul açmışlardır. Müslümanlar henüz şu tarihe kadar İslâm için böyle bir kolej açamamışlardır. Şimdi açtırmazlarmış. Bırakınız bahaneleri, a bahane ve şikayet babaları! Böyle bir kolej pekâlâ Turgut Özal zamanında açılabilirdi. Niçin açmadınız? Beyniniz, irfanınız, ufkunuz, vicdanınız, kültürünüz, IQ’nuz mu yetişmedi?
Ramazan yaklaşıyor. Birtakım para babası, kocaman, kodaman Müslümanlar yine beş yıldızlı, yaldızlı, içkili, fışkılı, fuhuşlu, fitneli, fısklı, fücurlu, yosmalı, mankenli günah otellerinde iftar-showlar verecekler. Oruç tutmayan birtakım dinsizler, ateistler, İslâm düşmanları da bu yemeklere davet edilecek, mideler doldurulduktan sonra tolerans, ılımlı İslâm nutukları çekilecek. Bu iftar sofralarında neler yenilmeyecek ki… Pilavlar bile şerili yâni kiraz likörlü veya şaraplı oluyor oralarda. Etler, bir gece beyaz şarap içinde bekletiliyor, yumuşasın, helva gibi olsun diye. Balıklar da şaraplı. Pastalar likörlü. O lüks günah mekanlarının mutfaklarında domuz eti de var. Koyun ve dana bifteği ızgarada domuz etiyle birlikte kebab oluyor. Etlerin yağları, suları birbirine karışıyor. Cahil ve basiretsiz Müslümanların umurunda mı bunlar. Hazretleri çok büyük, Hazretleri mütemadiyen uçuyor, Hazretleri hiç yanlış yapmaz, günah işlemez.
Bazıları da Müslümanlıkta moda yoktur diye terter tepiniyor. Peki bu rengarenk pardesüler, eşarplar; çizgilerin, çeşitlerin çeşitliliği nedir? İslâm’da moda yoktur ama hayatta vardır. Tesettürde de vardır. Tarih boyunca ve bugün İslâm dünyasında bin türlü tesettür şekli olmuştur. Feraceler, yaşmaklar, çarşaflar, peçeler, carlar, çadurlar, sariler ve daha neler neler.
Evinde oturan, erkeklerin arasına karışmayan kadın ve kızlara bir şey dediğimiz yoktur. Lakin hayata atılan, erkeklerin arasında tezgahtarlık veya sekreterlik yapan, İmam-Hatip okullarına veya üniversitelere devam eden kızlar şehevî ve seksî olmamak şartıyla güzel, kaliteli giyinmeye mecburdurlar. Hiçbir Müslüman öğrencinin ve hanım efendinin Mahmut Paşa, Sultanhamam, Unkapanı stilinde giyinmeye hakkı yoktur. Malzemesi ucuz da olsa, mutlaka zarif, sanatlı, kaliteli, üstün bir tesettüre bürünecektir.
Halk bunu kendi kendine yapamaz. Müslümanların başındaki Hazretlerin, kodamanların bu konuda rehberlik, öncülük yapması gerekir.
İran’da, Pakistan’da, Arabistan’da İslâm kadın ve kızlarının güzel kıyafetleri var. Bizde niçin olmasın. Birtakım din baronları kendi servetleri, konforları, lüksleri, saltanatları için milyonlarca doları su gibi harcamasını biliyorlar da, tesettür konusunda aklın, ilmin, irfanın, kültürün, sağduyunun, hikmetin, sanatın gerektirdiği zaruri işleri, hizmetleri niçin yapmıyorlar?
Müslümanlar! Bu kafada giderseniz bu savaşı kazanmanız mümkün olmaz. 26 Ekim 2000