Tesettürlüler ve Köpekler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Mart 2019
Perşembe
“Tesettürlüler ve evcil hayvanlar giremez!” cümlesini sanırım önce “Tesettürlüler ve köpekler giremez!” şeklinde yazmak istemişlerdir. Sonra uygarlıkları, kibarlıkları, toleransları buna mâni olmuş ve “evcil hayvanlar” demek suretiyle yasağı –dil bakımından– biraz yumuşatmışlardır.
On milyonlarca Müslümanın buna karşı reaksiyonu ne olmuştur? Biraz üzüntü, biraz inilti, biraz vah vah, o kadar. Yasal hudutlar içinde kalmak suretiyle bu terbiyesizliğe ve zulme karşı çok mânalı, çok vakur, çok yoğun bir tepki gösterilmesini beklerdim. Halk zulme, kötülüğe alıştırılmıştır. Kötülükler, pis kokular, fena ve çirkin şeyler ortalığı istilâ etti ve toplum vicdanı artık bunlardan fazla rahatsız olmuyor.
Yine büyük, çok büyük bir soygun lağımı patladı. Bir katrilyonluk bir şey. Gümrüklerde büyük dalavereler olmuş. Talancıların ardında büyük büyük adamlar varmış. Bu kadar büyük işler, büyük adamsız olmazmış. Müfettişler, polis, savcılar tahkikata başlamışlarmış. Gerekirse çeteye mensup veya yardımcı olan önemli kişiler bile tutuklanır hapse atılırmış… Biz bu gibi hikâyeleri çok dinlemişizdir. Susurluk’taki kazadan sonra da çok feryatlar kopartılmıştı, sonra ne oldu? Meclis tahkikat raporunda, uyuşturucu maddenin helikopterlerle taşındığı yazılmıştı. Sonra o cümleyi çıkardılar.
Abdullah Öcalan yakalandığında ne büyük yaygaralar kopartılmıştı. Gazeteler, televizyonlar mangalda kül bırakmamacasına yayın yapıyorlar; asılsın, kesilsin, idam edilsin diye bağırıyorlardı. Sonra herşey unutuldu. Şimdi Apo’yu nasıl kurtaracaklarını düşünüyorlar.
Uzun yıllar boyunca Hizbullah’ı ve hizbullahçıları kullandılar, onları PKK ile çatıştırdılar, bir denge kurmak istediler. Sonra Hizbullah’ı temizleme hareketini başlattılar.
Mumcu’nun, Kışlalı’nın, Üçok’un katilleri de bir gün ansızın sahneye çıkartılıverdi.
Süleyman bey Çankaya tahtından inerken, “Yeni cumhurbaşkanına özel öğrenci yurtları meselesi hakkında rapor vereceğim” demişti. Gelecek sene İstanbul’daki özel öğrenci yurtlarının hepsi kapatılacakmış, devlet öyle karar almış.
Bu yurtları Masonlar, Rotaryenler, Madam Manokyan, misyonerler, marksistler, ateistler çalıştırmış olsalardı kapatılırlar mıydı?
Rejim Müslüman, dindar, Hazret-i Muhammed’in yolundan giden bir gençlik istemiyor.
30’lu yıllarda Ömer Rıza Doğrul, Eşref Edib’in sahibi olduğu “Âsar-ı İlmiyye Kütüphanesi” vasıtasıyla Hazret-i Muhammed’in hayatı adlı dinî bir eseri fasiküller halinde yayınlatmaya başlamış ve “Matbuat Umum Müdürlüğü”nden, Vedat Nedim Tör imzasıyla gelen bir resmî yazıda, “Bu yayını en kısa zamanda durdurtmanız gerekmektedir. Biz gençlik için dinî bir fidelik tesisini istemiyoruz” denilmiştir. Rahmetli Eşref Edib bana bu yazının orijinal metnini göstermişti.
Türkiye’de gizli, sinsi, esrarlı, perde arkası bir irade gençliğin dindar değil dinsiz olmasını istiyor. Ahlâklı değil ahlâksız olmasını istiyor. İrtica mirtica bahanedir.
Liselerdeki kızlara niçin mini etek giydirtiyorlar?
Lise gençliğinin yüzde yetmiş dördü uyuşturucu ile tanışmış, bir kısmı bağımlı hale gelmiş. Liselere uyuşturucu sokan şebekeler istenilse, Hizbullahçılara ve Mumcu katil zanlılarına yapıldığı gibi bir anda enselenir. Niçin enselenmiyorlar?
Türkiye’de büyük bir fuhuş sektörü faaliyet gösteriyor. Niçin yakalanmıyor fuhuşçular? Seks tacirlerinin ardında hangi önemli, saygın kişiler vardır?
70’li yılların sonuna doğru, İstanbul Yerebatan caddesinde bir randevuevi açılmıştı. Yazıhanem ve matbaam oradaydı. Bundan çok rahatsız olmuştuk. Defalarca şikayet etmemize rağmen bu randevuevi kapatılmamıştı. Niçin kapatılmamıştı? Onun arkasında hangi güçler vardı?
O tarihlerde İstanbul’un her yeri randevuevi, kumarhane, batakhane ile dolmuştu. Korkunç paralar dönüyordu. Fazla konuşsam, isim versem bundan sonra sokağa çıkamam.
Bir ara onbir milletvekili pazarlık yapılarak, büyük paralar verilerek satın alınmış ve satılmışlar büyük makamlara geçirilerek iktidar olunmuştu. Bunlardan ikisi o kadar açık şekilde yolsuzluk yapmışlar, o kadar pervasızca soygun ve talanlar tertiplemişlerdi ki, bilahare özel yüksek mahkemelerde yargılanıp cezaevine tıkılmışlardı.
Ülke, millet ve devlet olarak Türkiye planlı, programlı bir şekilde çökertilmektedir.
Birtakım sözde ve sahte milliyetçilerin yalan beyanlarına aldanmayınız. Onlar, vaktiyle Tekin Alp takma adını kullanan Moiz Kohen gibi, Türkçülük ve milliyetçilik perdesi ardında Türk milletine en büyük kötülükleri yapmaktadır. Milliyetçi ve Türkçü olan bir kimse, “Buraya tesettürlüler ve evcil hayvanlar giremez!” maddesini ihtiva eden bir genelge çıkartabilir mi?
Altı yedi sene önce milliyetçi haftalık bir gazetenin birinci sayfasında “Mehmed Şevket Eygi Fransa’da mason olmuş, işte belgesi…” şeklinde bir yayın yapılmıştı. Birileri Fransızca bir mason şehadetnamesi bulmuşlar, boş yerlerine benim ismimi yazmışlar, olmuş bir belge. Benim gibi Masonluğa karşı olan, uzun yıllar boyunca Masonlukla mücadele eden bir Müslümana yapılacak bir iş miydi bu. Milliyetçi ve Türkçü geçinen bu adamlarda zerre kadar vicdan, insaf, doğruluk yok muydu? Hakkım haram olsun, iki elim yakalarında olsun.
Bir kişi hem milliyetçi, hem Türkçü geçinecek ve hem de “Buraya tesettürlüler ve evcil hayvanlar giremez” yazılı genelgeye imza atacak, böyle şey olur mu? Böyle bir şey mümkün müdür?
Bir milliyetçi, bir Türkçü dindar olmayabilir, birtakım günahları irtikâb edebilir ama dinimizin temel emirlerinden olan tesettüre karşı, tesettürlü İslâm hanımlarına karşı böyle bir madde çıkartamaz.
Ben çok iyi biliyorum, bu işlerin ardında birtakım gizli istihbarat teşkilatları vardır. Ülkemizde birkaç çeşit istihbarat vardır. Aralarında rekabet, çekişme mevcuttur. İttifak halinde oldukları tek madde irtica ve mürtecilerle mücadeledir. İrtica dedikleri de İslâm’dır. 09 Haziran 2000