Tesettürün Cılkını Çıkarttılar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Aralık 2018
Başta Diyanet olmak üzere bütün dinî kuruluş ve otoriteler, sahte şeytanî tesettür konusunda Müslüman halkı uyarmalı, aydınlatmalı, bilgilendirmelidir.
Bugün ülkemizde, erkeklerin ilgisini ve haram bakışlarını, açık kadınlardan daha fazla çeken birtakım sözde tesettürlüler türemiştir.
Bunların bir kısmı bu işi cahilliklerinden yapabilir. Bilenlerin bilmeyenleri uyarması vaciptir.
Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun O’na), kadınların saçlarını deve hörgücü gibi yapmalarını yasaklamış ve kötülemiştir. Duyduğuma göre bazı kadınlar, saçlarını topuz yapıp, bir de üzerine yün yumağı ekliyormuş… Hadîste, saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadınların, Cennetin kokusunu alamayacakları açıkça bildirilmiştir.
Ehl-i Sünnet İslâmlığında bir tesettür, bir de hicab vardır. İslâm hanımlarının nâmahrem yabancı erkeklerle ihtilat etmesi, serbestçe konuşması doğru değildir.
Selâtin-i Âl-i Osmandan hangi Padişah ve Halife karısını ortaya çıkartmış, yabancı erkeklerle görüştürmüştür?
Birtakım elbise tacirleri, para kazanmak için İslâm kadın ve kızlarını maskaraya çevirmektedir.
Diyanet bunlara niçin göz yumuyor?
Tesettüre girilecekse, tesettür olacaksa bunun Kur’âna, Sünnete, icmâa, Şeriata uygun olması gerekmez mi?
Dünyanın en güzel, en zarif kadın kıyafeti çarşaftır. Bana inanmayan, Yakub Kadri’nin (Karaosmanoğlu) “Çarşafa ve Peçeye Dair” başlıklı yazısını okusun. O, bu yazıyı dindarane bir duygu ile kaleme almamış, bir estet olarak te’lif etmiştir.
Bendeniz bu yazıyı edebimle yazıyorum. Kimseyi isim vererek tenkit etmiyorum. Beni de tenkit edenler olabilir. Dine uygun gerekçeleri varsa ortaya çıksınlar. Lakin edeb ve terbiye ile yazsınlar.
Türkiye Müslümanlarının büyük çoğunluğu en fazla kadın ve tesettür konusunda bocalıyor.
Bu iş köy ve taşra kültürü ile halledilmez. Şehir ve medeniyet kültürü gereklidir.
Şeriata aykırı işler yapmamak şartıyla Müslümanlar giyim kuşam enstitülerine ve kurumlarına sahip olmalıdır.
Tesettür konusunu mıncıklayan bezirganlıklara son verilmelidir.
Çarşaf deyip geçmeyelim. Çarşafın türleri vardır. Babayanisi vardır, kibarı vardır.
Merak edenler, Bedir Yayınevinin bastırdığı HİCAB isimli kitapçığı okuyabilir.
Avrupa elbiselerinin üzerine bir Avrupa eşarbı örtmekle tesettür olmaz.
Şeytanî tesettür ayıptır, gülünçtür, soytarılıktır…
Bu konuda artık kendimize gelelim, kendimize dönelim.
Türkiye’nin, Küba’nın başkenti Havana’ya hâkim bir tepe üzerinde göze görünür bir cami inşa etmek istediğini medyada okudum. Marksist ve dinsiz bir rejime sahip olan Küba böyle bir şeyi istemez ve kabul etmez sanıyorum.
Zaten Küba’da iki-üç bin civarında Müslüman varmış. Onlara, birkaç yüz kişilik bir mescit yeter.
Kübalı Müslümanlara din bilgisi, din kültürü, Ehl-i Sünnet Müslümanlığı konusunda yardım edilmelidir.
Bu yardımlar yapılırken kesinlikle siyasete, aktivizme kapılmamalıdır.
En iyisi, Küba’dan en az yirmi istidatlı, akıllı, ehliyetli, liyakatli, faziletli Müslümanın getirilerek onlara rehberlik eğitimi verilmesidir: Ehl-i Sünnet itikadı, namazı doğru dürüst kılmak, doğru dürüst kıldırmak (İmamlık yapmak), İslâm ahlâkının esasları öğretilmelidir…
Kübalı Müslüman gençler içinden bazıları seçilerek edebiyatçı, tarihçi, gazeteci, sanatkar olarak yetiştirilmelidir.
Küba’daki rejim bir realite olarak kabul edilmeli ve onunla çatışılmamalıdır, iyi geçinilmelidir.
Türkiye ile Küba arasındaki ticaret, turizm, eğitim münasebetleri daha sıkı hale getirilmelidir.
Küba devleti kabul ederse, Türkiye’de İspanyolca İslâmî kitapçıklar bastırılıp oraya gönderilmelidir. Bu hizmet reformculara, Mutezilîlere, Fazlurrahmancılara, light ve ılımlı İslâmcılara, seküler Müslümanlara bırakılmamalıdır.
Kübalı Müslümanların en az yüz kişisi, gerçek tasavvuf tarikatlarıyla buluşturulup tanıştırılmalıdır.
Küba’da komünist sistem devam etse, bile orası da yakın bir tarihte Çin ve Vietnam gibi liberalleşecektir.
Bizim Küba’da böyle hizmetler yapabilmemiz için medenî, kültürlü, geniş ufuklu Müslümanlar olmamız gerekir. Bugünkü sekter zihniyetle hizmet edilemez.
On dokuzuncu asırda, İstanbuldan Güney Afrikaya Bağdadlı Ebu Bekir efendi isminde ulemadan bir zat gitmiş, oradaki Müslümanları irşad etmişti. Bu zatın Afrikan diliyle yazdığı matbu bir fıkıh kitabı kütüphanemde mevcuttur.
Kübaya gönderebileceğimiz İspanyolca bilen, bu lisanla din risaleleri telif edebilecek, ihlas ve feragatle çalışacak bir hocamız var mıdır?
Önemli bir soru: Yetmiş altı milyon nüfuslu Müslüman Türkiye, İslâma hizmet konusunda, bütün dünyada yekun nüfusları sekiz milyon olan Yahova Şahitleri kadar/gibi çalışabiliyor mu?
Türkiyede Şeriat elden gitmiş, din iman elden gidiyor,
05.01.2015