Pazar

 

Türkiye’yi başbakan olarak Sayın Bülent Ecevit mi idare ediyor, yoksa sayın eşi Rahşan hanım mı?

Türkiye idare ediliyor mu, yoksa bir düzen kurulmuş, o yolda kendi kendine düşe kalka gidiyor mu?

Yüksek makamlardaki bir zatın sağlığı politika yapmaya, büyük ve ağır sorumluluk almaya müsait olmayacak derecede bozulmuş. Bu zat çekilmek istiyormuş, çok ısrar ediyormuş ama buna bir türlü izin alamıyormuş.

Ülkenin, her zamankinden daha güçlü, daha ciddî, daha kararlı bir iktidara ihtiyacı var. Dar ve tehlikeli boğazlardan geçiyoruz. Siyaset, iktisat, kültür bakımından durumumuz parlak değil. Çareler ve çözümler aranmalı bulunmalı, bunlar büyük bir azim ve kararlılıkla uygulanmaya konulmalı. Devlet ve iktidar adamlarının günde on dört saat harıl harıl çalışmaları gerekiyor. Ülke bunca borç yükünün altından nasıl kalkacaktır? Bu borç tuzağından nasıl kurtulacağız? İktisadî ve malî sıkıntı nasıl halledilecektir? IMF’nin pençesinden nasıl kurtulunacaktır? Sosyal ve kültürel çözülme ve dağılma nasıl önlenecektir? Büyük pislik ve kirlilik nasıl temizlenecektir? Toplumsal birlik ve sosyal uzlaşma nasıl sağlanacaktır? Ortadoğu, Kafkaslar, Ortaasya büyük patlamalara gebedir. Türkiye bunlara nasıl göğüs gerecektir?..

Sağlık, hastalık olağan şeylerdir. Büyük makamlardaki bir zat, vazifelerini yapamayacak derecede hastalanır, güçsüz düşerse mutlaka yapılması gereken şeyler vardır.

– O zat kendi iradesi ve isteği ile çekilir, yerine sağlıklı biri gelir.

– İstifa etmesi gerektiği halde çekilmemekte ısrar ediyorsa ülkenin anayasası, kanunları vardır. Onların gereği neyse o yapılır, tıkanıklık açılır.

Ölmek var dönmek yok, asla çekilmeyeceğim… Peki öyleyse vazifeni, işini hakkıyla yap. Yapamıyorum, sağlık problemlerim var… Tâm mânasıyla bir kısır döngü içindeyiz.

Eskiden padişahlar bile tahtlarından indiriliyor, şer’î ve hukukî tâbirle hal’ ediliyordu. Sultan Beşinci Murad akıl rahatsızlığına düçar olmuş ve hal’ edilmiştir.

Demokratik, hukukun üstünlüğü prensibi üzerine oturmuş, medenî ülkelerde başbakanların, iktidarların değişmesi tereyağdan kıl çekilir gibi kolaylıkla sağlanıyor. Bir skandal oluyor, bir başarısızlık meydana geliyor koskoca bir iktidar istifa ediveriyor.

Bizdeki iktidar değişiklikleri genellikle çok sancılıdır. Merhum Adnan Menderes 1959’da, siyasî gerginliği ve tansiyonu görüp, darbe teşebbüslerini önlemek için istifa etmiş ve yeni seçimlere gitmiş olsaydı belki de 27 Mayıs ihtilali olmayacaktı.

İktidarlar, koltuklar, yüksek makam ve mevkiler hiç kimsenin, hiçbir fırka ve kimliğin malı değildir. Gerektiğinde terk edilmelidir.

Bizdeki son tıkanıklıkta birtakım gizli ve esrarlı güçlerin büyük rolü olduğunu sanıyorum.

İki kimlikli, dıştan Müslüman ve Türk görünen, iç kimlikleri ile Yahudiliğin bir tarikatine mensup bulunan çok güçlü, çok amansız, çok azimli bir lobi Türkiye’de görünmez bir iktidar kurmuştur. Partiler ve siyasî iktidarlar dört beş yılda yapılan seçimlerle gelip giderler ama bu gizli ve güçlü lobinin iktidarı seçimlerle değişmez. Onlar Türkiye’yi Yalçın Küçük’ün tâbiriyle bir Tekelistan haline getirmişlerdir. Bu klik, demokrasiyi ve kurallarını samimiyetle kabul etmiş olsaydı bugünkü ağır ve vahim kriz olmazdı.

Ülkemizde on bin kadar farmason bulunduğu söyleniyor. Bunların kelle sayısı azdır ama ağırlıkları on milyon halka bedeldir, belki daha fazladır. Bir “Türkiye Mason Partisi” kurulsa yüzde kaç oy alırlar? Bırakın yüzdeyi, binde bir bile oy alamazlar. Onların iktidarı seçimlere, halkın oyuna dayanmaz. Kadrolaşmışlar; siyasî, kültürel, sosyal, iktisadî, stratejik köşebaşlarını ele geçirmişler ve ülke üzerinde görünmez bir iktidar kurmuşlardır. Onlar da bu büyük güçlerini ve nüfuzlarını kaybetmek istemiyor.

Ülkemizde başka büyük klikler, lobiler de vardır. Çerkes lobisi, Rumeli-Arnavut-Bektaşi lobisi, Boğaziçi aşireti lobisi…

Türkiye’nin birinci siyasî gücü haline gelmiş olan büyük medyanın da kendine göre hayli hesabı vardır. Medya babaları ve patronları krizin demokratik yollarla ve kurallarla çözülmesini istemiyor.

Ülkemiz bir rantlar ve çeteler ülkesi haline gelmiştir. Yüz elli milyar dolarlık kara para nasıl birikti, hangi gayr-i meşru yollarla elde edildi? Birtakım kara zenginler Amerika’da şahane villalar, lüks daireler satın alıyor. Bu mülkler hangi paralarla alınıyor?

Rantçılar, kara paracılar, çeteler, klikler, lobiler ülkemizin siyasî istikrara kavuşmasını, güçlü bir iktidar kurulmasını asla istemiyor.

Demokrasi ile idare edilen medenî bir ülkede, bizdeki buhranın yüzde biri kadar bir kriz zuhur etseydi en kısa zamanda seçime giderler ve siyasete temiz hava getirirlerdi. Bizde tıkanıklık kasıtlı olarak giderilmemektedir.

Türkiye’nin yolu açılabilir mi? Bu konuda çok ümitli değilim. Sadece seçime gitmekle fazla bir şey yapılmış olmaz. Tepeden tırnağa kökten ve esaslı bir değişim gereklidir.

– Antidemokratik seçim kanunu değiştirilmelidir.

– Antidemokratik partiler kanunu değiştirilmelidir.

– Bugünkü anayasa ile Türkiye düze ve selamete çıkamaz. Köklü bir anayasa değişikliği gereklidir.

– İki devlet vardır. Biri herkesin bildiği devlet, ötekisi gizli, sırlarla dolu derin devlet. Bu ikinci devlet kaldırılmalıdır. Türkiye’ye bir devlet yeter, ikiliğe lüzum yoktur.

– Çağımızda artık hiçbir medenî, demokratik, insan haklarına saygılı ülkesinde hâkim bir resmî ideoloji yoktur. İdeoloji yerine milli kimlik konulmalıdır.

– Laiklik meselesi mutlaka halledilmelidir. Ülkemizde gerçek ve sahici laiklik yoktur. Sistem din işlerine el koymuştur. Yüzbin imamı, müezzini, müftüsü, vaizi, din hocası olan devlet laik olamaz. Resmî bir Diyanet İşleri Başkanlığı olan devlet laik değildir. Kabinesinde din işlerinden sorumlu bir bakan bulunan sistem laik değildir. Altı yüz İmam-Hatip mektebi, on yedi ilahiyat fakültesi bulunan devlete laik demek için deli olmak gerekir.

– Türk eğitimi ve üniversiteleri son derece kötü ve kalitesizdir. Çağdaş dünya standartlarında bir milli eğitim sistemi kurulmadıkça, üniversitelerin seviyeleri Amerika, Avrupa, Japon yüksek tahsil müesseselerinin derecesine getirilmedikçe Türkiye kurtulamaz.

– Yazılı-edebî Türkçe, millî tarih, milli sanatlarımız üzerindeki baskılar, ambargolar, zorlamalar, mutlaka kaldırılmalıdır.

– Korkunç boyutlara varmış olan kokuşma bataklığı mutlaka kurutulmalıdır. 20 Mayıs 2002