Toplanan Paralar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Cumartesi
Ülkemizde her yıl “İslâmî hizmet ve faaliyetler” için milyarlarca dolar para toplanıyor. Bu parayı çeşitli cemaatler, dernekler, vakıflar, tarikatlar topluyor. Şimdi soru şudur:
– İslâmî hizmet ve faaliyet için toplanan bu paraların tamamı, en uygun şekilde, yerli yerinde harcanıyor mu?
1. İmanı olmayan insanların imana gelmeleri için en güzel, en tesirli, en uygun şekilde tebligat ve propaganda yapmak.
2. İman etmiş kimselerin itikatlarının sahih itikat olması için çalışmak.
3. Müslümanların Allah’a, Resulüne ve “kendilerinden olan” emir sahiplerine itaat etmelerini sağlamak.
4. Amelî ibadetlerin en büyüğü olan beş vakit namazın dosdoğru şekilde kılınması için çalışmak.
5. Hür ve mukîm erkeklerin, “şer’î özür”leri yoksa, farz namazları cemaatle kılmalarını temin etmek (Hanefî mezhebine göre, cemaate gelmemeyi mâzur gösteren yirmi küsûr şer’î özür vardır).
6. Müslümanların, Resulullah Efendimizi en büyük önder, lider, kaid, rehber, örnek ve model olarak almalarını ve onun mübarek sünnetine uymalarını sağlamak.
7. Kadın erkek, tahsilli tahsilsiz her Müslümanın kendini kurtaracak derecede temel din bilgilerini, yani ilmihalini öğrenmesi için çalışmalar yapmak.
8. Müslümanlara Şeriat hükümlerini, Şeriatın emir ve yasaklarını öğretmek ve hayatlarını Şeriat dairesi içinde geçirmelerini sağlamak.
9. İslâmiyet’i, Batılıların anladığı dar mânâda bir din değil; hem din, hem medeniyet, hem kültür, hem hayat tarzı olarak göstermek ve öğretmek.
10. En uygun, en güzel, en tesirli, en muvafık şekilde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak.
11. Müslümanların tek bir ümmet haline gelmesi için çalışmak. Tefrika, fitne fesat, nifak şikak unsurlarını ortadan kaldırmak.
12. Ümmet içinde, yeterli sayıda vasıflı, güçlü, üstün Müslümanlar yetiştirmek ve bunları kadrolaştırmak.
13. Haydutluğun ve eşkıyalığın en çirkini, en iğrenci, en kötüsü, en ayıbı olan din sömürüsünü, mukaddesat bezirgânlığını önlemek.
14. Halka ihlâsı, istikameti, mürüvveti, fütüvveti öğretmek; onları iyi insanlar, iyi Müslümanlar, iyi vatandaşlar olarak yetiştirmek.
15. Müslümanların iktisadî, siyasî, kültürel güç kaynaklarına sahip olmaları için planlar, projeler, çareler, çözümler hazırlamak ve bulmak.
16. Çağımızın en güçlü vasıtası ve silahı olan medya sahasında, Müslümanların en önde olmasını sağlamak için ne lazım geliyorsa yapmak.
Türkiye’de her yıl, İslâm’a hizmet ediyoruz diye toplanan milyarlarca dolarla bu faaliyetler yapılıyor mu? Yapılıyorsa ne kadar yapılıyor? Çalışmalar başarılı oluyor mu?
İslâmî hizmet ve faaliyetler için toplanan dolarların bir sentinin bile, birtakım din baronlarının, Hazretlerin, Efendilerin, “erbabın”; şanı şöhreti, saltanatı, prestiji için harcanması caiz değildir. Dinimizde şahısları putlaştırmak yoktur.
Bütün övgüler, hamdlar, senâlar Allah-ü Teâlâ Hazretlerine mahsustur.
Hiçbir Hoca Efendi, Şeyh, Mürşid “Erbab” haline getirilemez, putlaştırılamaz. Böyle yapanlar ve yaptıranlar, İslâm’ı ve Nebevî zihniyeti anlayamamışlardır.
Kendisinde gurur, kibir, azamet olan din büyüğü, gerçek din büyüğü değildir; sunî ve zahirî büyüktür. O büyüklüğün de kıymeti yoktur.
Zamanın kutbu ve gavsı olan Şeyh Ahmed er-Rufaî Hazretleri, sokaklardaki uyuz köpekleri toplar, onları yıkar, temizler, yaralı bereli ciltlerine merhem sürermiş. Büyükler böyledir.
Din alimleri, tarikat şeyhleri, mürşid-i kâmiller elbette muhterem kimselerdir, lâkin dinimizde muhteremliğin de bir sınırı vardır.
“Bizim buyüğümüz, en büyüktür… Ondan başka büyük yoktur… Öteki büyüklere kulak asma… Bizim ki, büyük mü büyüktür… İlle de büyüktür…” Böyle saçma sapan konuşan kimseler, olgun ve vasıflı Müslüman değil, tahtası çatlak Müslümandır.
İslâm’a hizmet etmek, İslâmî faaliyet yapmak için toplanan paraların bir kuruşu bile birtakım sözde Büyüklerin kaprisleri uğrunda harcanmamalıdır.
Bazı cemaatler ve tarikatlar ayaklarını denk alsınlar. Denk alsınlar da, Batı dünyasında birtakım sekt’lerin durumuna düşmesinler.
Hindistan’da zuhur eden Kadiyânîlik, niçin yoldan çıkmıştır? Mirza Gulam Ahmed Kadiyânî’yi Nebî kabul ettikleri için, Kadiyânîler Kur’ân okurlar, beş vakit namaz kılarlar, oruç tutarlar, hacca giderler ama Müslüman olmadıklarına dair icma vardır.
Bazı Efendi Hazretlerine şaşmamak kâbil değil. Kendilerini masum, lâyuhtî, lâyüs’el sanıyorlar. Dedikleri dediktir, astıkları astıktır, kestikleri kestik…
İlahî vahye mazhar olan, kendi hevasıyla konuşmayan Resulullah Efendimiz bile, Ashab-ı güziniyle istişare ederdi. İstişare etmeyen pişman olur.
Hiçbir din baronunun, mevrid-i nassda ictihad ve değişiklik yapmaya hakkı yoktur.
Hiçbir din baronunun, Kelime-i Şehâdetin ikinci cümlesini hafife almaya hakkı yoktur.
Hiçbir din baronunun; Kur’ân’ın, Şeriatın, fıkhın tespit ettiği ölçü, hüküm ve sınırları aşarak cemaat adına zekat toplatmaya hakkı yoktur. Çünkü yüce Şeriatımız, zekâtın hükmî şahıslara verilemeyeceğini, ancak hakikî şahıslara verilebileceğini kesin şekilde beyan buyurmuştur.
Yüce dinimiz, Peygamberler (aleyhimüsselam) dışında hiçbir kimsenin ismet sıfatıyla sıfatlı olmadığını bildiriyor. Kendilerini mâsum zannedenler, sapıktır.
Ondört asır boyunca ulema, urefa, evliyaullah, gerçek meşâyih, kâmil mürşidler, salihler; iman, İslâm, Kur’ân, Şeriat, Sünnet için çalışmışlardır.
Hiçbir cemaat, tarikat, hizip, fırka, grup zümre ve klik yüce İslâm diniyle özdeşleştirilemez. Cemaat ve tarikat, gaye değil vasıtadır.
İslâm dini ve Muhammed ümmeti beton binalarla, cami helalarıyla, cami hoparlörleriyle, cami kaloriferleriyle, cami meşrutalarıyla, cami halılarıyla, cami mermerleriyle, minare şerefeleriyle yücelmez ve ilerlemez. Bizim dinimiz ilim, irfan ahlâk, fazilet, güzellik, insanlık, adalet, istikamet, yardım ve salih ameller (hayırlı aksiyonlar) dinidir. Bunları bırakıp da, binayla, kubbeyle; camilerdeki ışıldak, fırıldak ve zırıldaklarla uğraşıp duranların aklına şaşılır.
Elli senedir, İslâmî hizmet ve faaliyetler için toplanan yüz milyarlarca dolarlık yardım paralarıyla hiçbir şey yapılmadı demiyorum.
Benim dediğim şudur:
Bu toplanan paralar, Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata, aklı- selime, hikmete ve çağın icaplarına göre, en uygun ve en akıllı şekilde harcanmış olsaydı Müslümanlar şimdiye kadar bir kere değil, on kere, hattâ yüz kere kurtulmuş olurlardı. 12 Aralık 2004