Perşembe

 

Sonra Hıristiyanlık Ayini Yapılmış, Daha Sonra Oradaki Müslümanlardan Biri Hıristiyan Olmuş!..

Denizli’de ikamet eden ve yıllardan beri tanıdığım bir dostumdan aşağıdaki yazıyı aldım. Dostum yüksek tahsil yapmış, mütedeyyin, ahlâk ve karakter sahibi bir zat olup düzmece bir haber göndermesi veya iftira etmesi mevzuubahis değildir. Fax ile gelen metin aşağıdadır.

“Muhterem Hocam… Tanıdıklarımdan İbrahim bey, geçenlerde ilginç bir olay anlattı. İbrahim beyin bir yakını olan Zeki beye, (…) cemaatine mensup birkaç kişi gelmiş. “Çamlık mahallesinde filancanın evinde bir toplantımız var, siz yabancı dil biliyorsunuz, hem toplantımıza katılmış olur, hem de bize tercümanlık yaparsınız…” demişler. Zeki bey onların bu isteğini geri çevirmemiş, Denizli’nin zengin muhiti olarak bilinen Çamlık’taki eve gitmiş. Orada, birkaç yabancı da varmış. Önce kısa olarak mevlit ve ilahî okunmuş, ardından Hıristiyanlık âyini yapılmış. Bu âyinden sonra oradakilerden biri Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmiş. Zeki bey bu olay karşısında şok geçirmiş ve “Beni nasıl olur da böyle bir şeye karıştırırsınız!,.” diye tepki göstermiş ve toplantıyı terk etmiş… Daha sonra İbrahim beyin yanına gelerek başından geçenleri anlatmış ve “Acaba tepki göstermekle yanlış bir şey mi yaptım? Ayıp mı oldu?” diye sormuş. İbrahim bey de tepki göstermekle çok doğru hareket ettiğini söylemiş,..”

Bana gelen haber bu kadar…

Yahu son yıllarda şu Müslüman ülkede ne acayip, ne garip, ne ters işler olmaya başladı…

Önce mevlit ve ilahî okuyorlar, ardından Hıristiyanlık âyini yapılıyor ve daha sonra oradaki Müslümanlardan biri Tevhid dininden Teslis dinine geçiyor. Yani tanassur ediyor, mürted oluyor.

Bu toplantıyı kimler yapıyor? Müslüman bir cemaatin mensupları…

Maalesef bu zihniyet Diyanet’e bile sızmıştır. Bütün Diyanet hocalarını kasd etmiyorum. İslâm’ın Allah katında yegâne hak din olduğunu kabul eden gerçek hocaları tenzih ederim. Ben, “Üç ibrahimî din” diyerek gayr-i Müslimleri de Cennete dolduranların sapıtmış olduğunu söylüyorum.

Dinimizin kuralları bellidir:

• Küfre rıza küfürdür.

• İrtidat eden, yani İslâm’ı bırakıp başka bir dine geçen kimse ebedî saadetini kayb eder.

• Böyle bir hadiseyi “Ah ne güzel bir Diyalog oldu…” diye öven kişiler dinden çıkar.

Diyanet’in, Denizli Müftüsü vasıtasıyla meseleyi araştırıp incelemesi ve Müslümanları uyarması gerekir.

Birtakım Diyalogçular İslâm dininin ve Şeriatının sınırlarını aşmışlardır.

Diyaloğun çeşitli manaları vardır.

İslâm dininden en küçük bir taviz vermeden hahamlarla, papazlarla görüşmek olabilir.

Lakin “Onların da dini haktır… Onlar da Cennete girecektir… Onlar da İbrahimîdir… Bir Müslüman, İslâm’ı bırakıp Hıristiyan olabilir… şeklindeki diyalog küfürdür.

Ne günlere kaldık ya Rabbi!..

Milyonlarca Esir Alman Askeri ve Sivili Nasıl Öldürüldü?

İKİNCİ Dünya Savaşı’nda en büyük zulmü Alman halkı görmüştür. 1945 şubatında müttefikler (ABD ve İngiltere) Dresden şehrine bir gecede posta posta gelen ve bomba atan binlerce uçakla saldırmış ve 250 bin sivilin ölmesine sebep olmuştur. Mayıs başında Almanya teslim olduktan sonra da hava akınları bir müddet daha devam etmiş ve sivil halk vahşice öldürülmüştür. Amerikalılar, esir düşen 1,5 milyon Alman askerini yiyeceksiz ve susuz bırakarak, yağmur ve çamurdan korunacakları bir dam altına sokmayarak, yaralıları tedavi etmeyerek öldürmüşlerdir. Savaş hukuku, Cenevre konvansiyonları, ahlâk, vicdan, insanlık, din, merhamet ayaklar altına alınmıştır. Rus ordusunun önünden kaçan doğu Almanlarının milyonlarcası ölmüştür.

Yahudi kırımını abartanlar, bu cinayetlerden niçin bahs etmiyorlar?

Amerikalıların esir alınan 1,5 milyon Alman askerini nasıl öldürdükleri, nasıl milyonlarca sivili katl ettikleri konusunda bilgi almak isteyenler şu kitapları okuyabilirler;

1. The other losses; The shocking truth behind the mass deaths of disarmed german soldiers and civilians under General Eisenhovver’s command. (Yazarı: James Berque,)

(Bu kitap Türkçe’ye çevrilmiştir. Elimin altında olmadığı için bibliyografik künyesini veremiyorum.)

2. Aynı yazarın “The crimes and mercies; The fate of German civilians under allied occupation, 1944-1950.”

3. A terrible revenge: The ethnic cleansing of the east European Germans. (Alfred-Maurîce de Zayas.)

4. An eye for an eye: Untold story of Jewish revenge against Germans in 1945. (John Sack.)

Tesettürün farz olduğunu isbat eden bu broşür en az 1 milyon adet dağıtılmalı ve okutulmalıdır!..

TEMCİD pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyorlar. Din âlimi olmayan bir yazar “Kur’an’da başörtüsü yoktur” diye bir iddia attı ve bilcümle Beyaz gazeteler bunu yayınladı. Ne yapsalar, çatlasalar patlasalar Kur’ân’da, Sünnette, İcma-i ümmette başörtüsü vardır, tesettür vardır. Tesettür İslâm’ın değişmez farzlarındandır. Kıyamet’e kadar hükmü devam edecektir.

İslâm’da, Kur’ân’da tesettür var mıdır, Müslüman kadınlar başlarını örtmeli midir?.. Bu gibi sorular gazetecilere, yazarlara, araştırıcılara değil, icazetli ve ehliyetli din âlimlerine sorulmalıdır.

Defalarca yazıldı: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tesettür konusunda iki önemli fetvası/kararı bulunmaktadır. Bu iki kararı 16 sayfalık küçük bir broşür halinde bastırttım. İsteyenler 100 adedini 10 YTL’ye (taşra için posta ücreti ilave edilir) BEDİR YAYINEVİ’nden alabilirler.

Bu broşür ticaret maksadıyla çıkartılmamıştır. Gerçekler bilinsin, bir hizmet olsun… Tesettür konusundaki bilgisizlik ve cahillik iki türlüdür:

Birincisi: Din bilgisi ve kültürü olmadığından bazı vatandaşlar bunun çok kesin ve değişmez bir farz olduğunu bilmiyorlar.

İkincisi: Birtakım Beyazlar ve şunlar bunlar bile bile inkâr ediyorlar, bu konuda dezenformasyon yapıyorlar. Bunların çanlarına ot tıkanmalıdır. Ortada 1400 yıllık muhkem bir icma vardır.

Diyanet’in tesettürle ilgili iki fetvası karşısında inkarcılar, kafa karıştırıcılar, kötü niyetliler gık bile diyemezler. Diyanet, T.C.’nin dini konularda fetva ve karar vermeye yetkili makam ve merciidir. Bunca baskıya, tabuya, teröre, tehdide rağmen “İslâm’da tesettür vardır… Tesettür farz-ı ayndır… Tesettür Kur’ânla, Sünnetle, icma ile sabittir… Müslüman kadın ve kızlar, dinen başlarını örtmekle mükelleftir…” diyebiliyorsa artık bu konuda hiçbir itiraz, aksi yorum geçerli olmaz. 17 Ağustos 2007