CumaPolitika arenasında rant ve ikbal savaşları bütün şiddetiyle devam ediyor. Memleketin, milletin, devletin durumu çok kötüymüş, düzencilerin hiç umurunda değil. Düzenciler için iki put vardır: Biri maddî menfaat, ikincisi iktidar, riyaset, ün, alkış, ben ben ben…

Siyaseti düzeltmek, temizlemek, şeffaflaştırmak, işleri ehliyetli ve başarılı adamların ve kadroların ellerine vermek için ne yapılması gerekir? Öncelikle siyasî partiler ve seçim kanunlarını değiştirmek gerekir.

Türkiye’de sözde bir demokrasi vardır ama düzenin siyasî partileri asla demokratik bir yapıya sahip değildir. Parti genel başkanları krallar gibidir. Bir kere tahta oturmaya görsünler, onları yerlerinden kimse oynatamaz. Yaşlansalar, yıpransalar, ateh getirseler, ağır bir hastalığa yakalansalar, vahim şekilde kirlenseler bile tahtlarında lök gibi otururlar. Öncelikle bu durumu değiştirmek gerekir.

Sonra düzenin siyasî partilerinin menfaat şebekesi, sendika, aşiret, mafya gibi çalışmaları önlenmelidir. Partilerin, iktidara geçince memleketi babalarının çiftliği gibi idare etmeleri sistemi de değiştirilmelidir.

Parti iktidar olacak ve ne kadar işe yaramaz partili haşarat varsa kadroları onlarla dolduracak… Ülkenin dört veya beş yüz bin memura ihtiyacı var. Partiler tam iki milyon memur tayin ettiler. Şimdi bütçe bunların maaşlarını ödemekte zorlanıyor. Velhasıl, siyasî partilerin bir menfaat ortaklığı, bir çete halinde olmaları ve çalışmaları kesinlikle önlenmelidir.

İkinci büyük değişiklik seçim kanununda yapılmalıdır.

1. Genel başkan ve genel merkez sultasını kırmak için, sadece bir milletvekili çıkartan dar bölge sistemine geçilmelidir.

2. Milletvekili adaylarında birtakım kültür ve ahlâk şartları aranmalıdır. Sabıkalı, şâibeli, bulaşık, kirli adamların aday olmaları engellenmelidir.

3. Namuslu, zeki, kültürlü, ahlâklı, faziletli, temiz, şerefli, vatansever, gayretli, hamiyetli, başarılı, iffetli, mürüvvetli, cesur, şeci kimselerin milletvekili olmasını sağlayacak yollar, çareler, çözümler bulunmalıdır.

Devlet başkanlığı meselesi de çok önemlidir. Başkanlık sistemine geçilmeli, devlet başkanını halk seçmelidir.

Türkiye’yi en kısa zamanda gerçekten demokrat, gerçekten bir hukuk ülkesi, gerçekten medenî bir hale getirecek köklü değişiklikler için bir an bile vakit geçirilmeden hazırlıklara başlanılmalıdır. Bizdeki düzenci siyasilerde böyle bir niyet, bu konuda bir kıpırdanma var mıdır? Heyhat ki, yoktur.

Ortalık korkunç bir rant savaşının toz dumanı içindedir. Birtakım politikacılar, medyacılar, büyük bürokratlar, büyük iş adamları zahmetsiz, haram, kolay, gayr-i meşru kazançlar elde etmek için pusuda bekliyor. Ciğeri beş para etmez, denenmiş, hiç bir işe yaramadığı belli olmuş adamlar ve kadrolar iktidar olmak için korkunç ve yakıcı bir hırsla planlar, düzenler kuruyor.

Memleket, millet, devlet battıkça batsın, umurlarında bile değil. Bugün öyle politikacılar var ki, Türkiye’ye yapacakları en büyük iyilik politikayı bırakıp defolup gitmeleridir. Ama gitmezler. Tarih birtakım batan, yıkılan, çöken devletlerin hikayeleri ile doludur. Küçük, sürüngen, bayağı adamlar ve kadrolar en kötü anlarda bile en küçük menfaatlerinden feragat etmemişlerdir.

Türkiye’nin borçları 200 milyar dolara yükseldi. Birkaç günlük, bir iki haftalık bir nefes alabilmek için bulunan birkaç milyar doları bile üleşmek, paylaşmak, yağmalamak, hortumlamak için sefiller ve reziller güruhu bin entrika, bin dolap çeviriyor. Bu alçaklar, yarın kıyamet kapacağını bilseler yine kötülüklerine devam ederler. Türkiye’nin temiz, bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, yüksek karakterli adamlara, kadrolara ihtiyacı vardır.

Türkiye’ye hizmet edecek faziletli, şerefli, namuslu, asaletli insanların en az kirli, kara, necis, bulaşık, namussuz adamlar kadar cesur olmaları gerekir. Yazık ki, temiz ve namuslu adamlar genellikle pısırık ve mıymıntıdır. Cesaretleri yetişmemektedir.

Bizdeki büyük medyaya, nice dürüst ve şerefli vatandaşın kafa tutacak cesareti yoktur. Yazık ki, Türkiye kendi Mandela’larını, Rahibe Tereza’larını yetiştirememiştir.

Onikinci miladî yüzyılda İslâm dünyası bağrından bir Selahaddin Eyyubî çıkartarak birliğini kurmuş, Haçlıları defetmiş, Kudüs-i şerifi geri alabilmişti. Siyasî savaşlar, Selahaddin’ler olmadan kazanılmaz.

Bugün yeri göğü inleten birtakım laflar var: Vatan, millet, devlet, demokrasi, falan, filan. Bunlar yalandır, bunlar tiyatrodur, bunlar münafıkça laflardır. Asıl kavga rant kavgasıdır, ikbal kavgasıdır. Siyasetle elde edilen rantlar doların milyarı ile ölçülmektedir. Dünyanın yüz zengin adamı listesinde, birtakım Türkiyeli politikacıların, siyaset babalarının isimleri de vardır.

Siyaset bir rant kaynağı olarak kaldıkça, siyaset yoluyla milyarlarca dolarlık kara, haram, necis, pis, kirli para elde edildikçe Türkiye kurtulamaz, selamete çıkamaz. Siyaseti temizlemek için büyük bir irade ve niyet gerekir. Bu irade ve niyeti gerçekleştirmek için büyük bir zekâ, güç, strateji lazımdır.

Halk kütleleri, hatta okuryazarlar takımı bile işlerin içyüzünü bilmiyor. Milyarlarca, yüz milyonlarca dolar sahibi politika babaları bu muazzam servetleri nasıl, nereden kazanmışlardır? Bazı ünlü politikacıların servetleri ne kadardır? Yurt içindeki ve yurt dışındaki mallarının, paralarının listeleri ilan edilmelidir.

Bazı medya babaları, kara para konusunda birtakım politikacılarla at başı gitmektedir. Onlar, akıllara durgunluk verecek bu korkunç ve ateşli servetleri nasıl elde etmişlerdir?

Türkiye her geçen gün biraz daha batıyor ve yine her geçen gün rant ve ikbal savaşı daha da kızışıyor. Zavallı Türkiye… 21 Temmuz 2001