Pazar

 

Halk yığınları kokuşma denilince ülke idaresindeki yolsuzlukları, hırsızlıkları, haksız kazançları anlıyor. Bizdeki kokuşma geneldir, topyekûndur, totaldir.

Halk da, idareciler de bozulmuştur. Bizdeki krizi, ilericilik gericilik kavgası olarak ele almak tamamen yanlış bir görüş ve yorumdur. Ülkemizde bir “Ezenler-Ezilenler”, “Soyanlar-Soyulanlar” kavgası vardır.

Bozulma, çürüme, kötülük, soygun geneldir. Sadece iktisat, finans, para, madde konusunda değil her konuda bozulma vardır. Türkiye’yi kurtarmak için çareler ve çözümler aranırken krizin, bozulmanın, çürümenin genel ve total olduğu gerçekliğinden yola çıkılmalıdır.

Ülkemiz her geçen gün biraz daha sömürgeleştiriliyor. İki türlü sömürgeci vardır: İç sömürgeciler, dış sömürgeciler…

Ülke iliklerine kadar soyulmuştur ve sömürgeciler hâlâ soymak, devşirmek, apartmak planları ve programları yapmaktadır.

Türk çiftçisi kendi topraklarında, kendi ülkesinin ve halkının ihtiyacı olan buğdayı, pirinci, bakliyatı, hattâ sarımsağı bile yetiştiremez hale getirilmiştir. Türk halkı, topraklarında tütün ve şeker pancarı ziraati bile yapamamaktadır.

Bu ülkenin hayvancılığı, et üretimi kasıtlı olarak öldürülmüştür.

Bundan sadece idareciler, siyasî iktidarlar mı sorumludur? Hayır! Ülkeyi batırmak hususunda maalesef idare edenlerle edilenler birbirleriyle yarışmışlardır.

Bir ara hükümet, hayvancılığı teşvik için düşük faizli krediler dağıtmıştı. Bir kısım halk, sahte belgelerle, sahte hayvancılık tesisleri ile ucuz kredileri bir bankadan almış, yandaki bankaya yüksek faizle yatırmış ve aklınca kâr etmişti. Bizi bu kafa batırmıştır.

Türkiye’de bir taife vardır ki:

– Onlar bütün su başlarını tutmuştur.

– Ehil olsunlar olmasınlar, bütün makamlara, mevkilere bu taifeye mensup olanlar getirilmekte, geçirilmektedir.

– Onlar Türkiye’nin rantını yemektedirler.

Böyle bir sistem bir iç-sömürge (auto-colonie) sistemi değil de nedir?

Türkiye’nin aydınları, medyacıları, düşünürleri, beyinleri bu meseleyi tartışmalı, müzakere etmeli, çareler ve çözümler aramalıdır.

Halk yığınlarımız çeşitli afyonlarla, uyuşturucularla sersemletilmiş vaziyettedir.

Bu afyonların, uyuşturucuların bir kısmı siyasîdir. Bizi seç kurtulursun… Bizim parti iktidar olursa memleket ve halk kurtulur…

Afyon ve uyuşturucuların bazısı hukukîdir. İyi bir anayasa yapılırsa memleket ve devlet selamet bulur… Bizi iyi kanunlar kurtarır…

Bir kısım afyonlar da iktisadî, mali, ticarî sıfatlıdır. Türkiye milyarlarca dolar kredi bulursa kurtulur… İhracat artarsa kurtuluruz…

Bu ülke kasıtlı olarak iki yüz elli milyar dolar borca batırılmıştır. Şu anda bu miktarda yeni borç ve kredi bulunsa düze mi çıkacağız? Bu yeni parayı da batırıp yine feryad edeceğiz.

Türkiye’nin paraya, borca, krediye ihtiyacı yoktur. Bizim asıl muhtaç olduğumuz şeyler şunlardır:

– Vasfa ihtiyacımız var. Vasıflı bir halk ve vasıflı idareciler. Vasıf ne demektir? Bilgide, ahlâkta, estetikte güçlü ve üstün olmak demektir.

– Bu da vasıflı, güçlü bir eğitim sistemi ve üniversiteler ile olur. Bugünkü eğitim sistemi ve üniversitelerle Türkiye her gün biraz daha batmaya devam edecektir.

– Bizim beyne ihtiyacımız vardır. Beyin akıl demektir, ihtisas (uzmanlık) demektir, çare ve çözüm demektir. Türkiye’nin bugünkü beyin takımı yeterli değildir.

– Bizim bir takım değerlere, ilkelere, fikirlere ihtiyacımız vardır. Türkiye; Sabataist, Marksist, Sosyalist, Milliyetçi-Türkçü, İslâmcı (İslâm’ı kasd etmiyorum), Pozitivist, Aydınlıkçı, Maocu, sağcı, solcu, şucu bucu ideolojilerle bu bataklıktan çıkamaz.

– Türkiye’nin tarihî ârızaları bırakıp, tarihî devamlılık çizgisine ve mecrasına geçmesi ve oturması gerekir.

– Türkiye’de dehşetli, vahim, köklü bir kimlik krizi vardır. İlk önce bunun çözülmesi gerekir.

Türkiye’nin topyekûn, genel, tepeden tırnağa bir değişime, ıslah hareketine, yeniden teşkilatlanmaya ihtiyacı vardır.

Bizim hukukçularımız ve hariçten büyük hukukçular bir araya gelseler, bir komisyon oluştursalar ve dünyanın en güzel anayasasını yapsalar, bu metin halkoyuna sunulsa, kabul edilse ve yürürlüğe girse işler düzelir mi sanıyorsunuz? Kesinlikle düzelmez. Anayasa önemli değildir, önemli olan insan unsurudur. O anayasaya mâruz kalacak halkın ve onu uygulayacak idarecilerin vasıflı, vatansever, bilgili-kültürlü, ahlâklı ve faziletli bilge olması gerekir.Bu sıfatlar yoksa bir metnin ne faydası olabilir ki.

Dünyanın en az okuyan ülkeleri listesindeyiz. Ülke sathında yüz binlerce kahve var, kütüphane az, okuyan çok az. Liselerimiz, edebî-yazılı Türkçeyi bile doğru dürüst öğretemiyor.

Türkiye için çok önemli, çok hayatî olan din hizmetleri ve faaliyetleri de çökmüş vaziyettedir. Ülke sathında yetmiş binden fazla cami var ama bunlarda ilmî, kültürel, sanatla ilgili, sosyal hizmetler ve faaliyetler yapılamıyor. Varlığının, kimliğinin temeli, ana maddesi din olan bir ülkede din devre dışı kalırsa o ülke elbette batar, elbette dejenere olur.

Türkiye çepeçevre bir ihanet kozası ile örülmüş, kıskıvrak bağlanmıştır.

Din ile mücadele edenler, dinin ve mâneviyatın yerine parayı, menfaati, şehveti koymuşlardır.

Ayda on bin, yirmi bin, otuz bin, hattâ bazısı elli bin, yetmiş bin dolar alan birtakım profesyonel afyonlayıcılar halk yığınlarını sersemletmek, uyuşturmak için gece gündüz çalışıp propaganda yapıyorlar.

Mensubu bulunduğum ve ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslüman kesimin de afyonları, afyonlayıcıları bulunmaktadır.

Türkiye’nin durumu, 1945’te İkinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan, ezilmiş bitmiş, harap olmuş, kayıtsız şartsız teslim olmuş Almanya’nın ve Japonya’nın o tarihteki durumundan daha kötü değildir. Değildir ama bizde o ülkeleri kurtarmış olan o beyinler, o idareciler, o halk, o eğitim yoktur.

Türkiye elbette kurtulur ama bunun için vasıf, beyin, eğitim, üniversite, ahlâk, fazilet, niyet, güç, plan, program, çare, çözüm, azim, dürüstlük, vatanseverlik, bilgelik gerekiyor.

Yukarıdaki son paragrafta saydığım şartları, hasletleri lütfen tekrar okuyunuz… 02 Haziran 2003