Türk Siyaseti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 18 Şubat 2019
Türkiye’yi iktidardaki siyasî partilerin idare ettiğini, siyasî gücün onlarda toplandığını sanmak büyük bir cahillik ve saflık olur. Bizdeki siyaset oyununun birinci liginde siyasî partiler yoktur. Asıl siyaseti birtakım lobiler, baskı grupları, bazısı gizli, bazısı açık birtakım odaklar yapmaktadır. Medya bunların bazısından bahseder, bazısından hiç bahsetmez; halka asıl siyasî yapı hakkında aydınlatıcı bilgi vermez. Keşke bu konuda uzman biri yahut bir grup çıksa,
başlıklı bir broşür hazırlasa, bu broşür yüzbinlerce basılsa ve halk siyasetin içyüzünü biraz öğrense. Ben bu yazımda, Türkiye siyasetinin birinci liginde oynayan bazı takımlardan kısaca bahsedeceğim.
Evet hiç kimsenin şüphesi olmasın, bizdeki en güçlü, ağırlıklı, hâkim, tesirli lobi onlardır. Şu anda en az üç başbakan adayları vardır ve hin-i hâcette o makama seçilmeleri ihtimali büyüktür. Onlardan birinin cumhurbaşkanı seçilmesi son anda önlenebilmiştir. Siyasette, medyada, üniversitede, sosyal ve kültürel hayatta büyük güçleri vardır. İktisat, finans ve ticarette de. Son zamanlarda birtakım önemli üniversitelerdeki önemli kürsülere onlardan asistanlar alınmaktadır. Siyasî iktidarın perde arkası en güçlü şahsiyeti Sabataycı bir hanımdır. Sabataycılar ülkemizi bir
haline getirmek konusunda çok büyük yol almışlardır. Yıllardan beri kurulmasını teklif ettiğim
kurulmuş ve incelemeler, araştırmalar yapıp yayınlamış olsaydı şimdi bu esrarlı konuda hayli sağlam, vesikalı, tutarlı bilgiye sahip olacaktık. Müslümanların her yıl milyonlarca dolarlık yardım ve hizmet paralarını toplayan din baronları, pabucu büyükler her nedense bu konuda bir faaliyet ve teşebbüste bulunmak istemediler.
Gizli oldukları için onların kimler olduklarını, neler yaptıklarını, nasıl kadrolaştıklarını doğru dürüst bilen yoktur. Ülkemizde ikisi büyük, dört ayrı
vardır. Büyüklerden biri, üye olmak için
inanmayı şart koşar. Ateistleri bünyesine almaz. Almaz ama Masonluğu İslamiyetten de, Hıristiyanlıktan da, Musevilikten de üstün tutar. İkinci büyük Mason teşkilatı atesit veya agnostiktir.
Atatürk 1935’te Mason localarını kapattırmıştı. Ölümünden sonra 1945’te localar yeniden açıldı, Masonluğa meşruiyet kazandırıldı. O günden beri kadrolaşıp duruyorlar.
Hepsi kodamandır, üst tabakadandır. Bu sayede, sayılarının çok az olmasına rağmen ülkede bir Mason hakimiyeti kurmuşlardır. Bunların dindarı da dinsizi de, bir eksiksiz hepsi su katılmadık Atatürkçü görünür ama, localarını kapattıran
‘yı sahiden sevdiklerine inanmak zordur. ABD’deki, İngiltere’deki Masonlar dinlerle ve inançlarla açıktan savaşmazlar, bizdekiler ise militan devrimcidir, dini ve dindarlığı ülke ve kendileri için bir tehdit ve tehlike olarak görürler.
Türkiye’deki bütün siyasî faaliyetler bu heyetin denetiminde ve gölgesinde yapılır. Bu hususta da fazla bilgi vermek mümkün değildir. İnsanın sağlığına, canına, hürriyetine zarar verir.
Bunlar doğrudan doğruya değil, dolaylı siyaset yaparlar. Siyasî iktidarla iktisadî iktidar arasında büyük ve derin bir anlaşmazlık ve ihtilaf çıktığı takdirde, işin sonunda zafer iktisadî iktidara ait olur.
Bunlar çeşitli önemli müesseselerde kadrolaşmışlardır. Gerçek demokrasiyi engelleyen nice tabular, yasaklar, zorlamalar bunların eseridir. Bu lobi Osmanlı düşmanıdır. Yeniçeriliğin kaldırılmasını ve Bektaşî dergahlarının kapatılmasını asla affetmezler. Cumhuriyete, rejime kendi renklerini vermek isterler.
Birçok önemli müessesede güçlü kadroları, dalları budakları bulunmaktadır. Bunlar, vaktiyle Mısır’da olduğu gibi bir
tesis etmek isterler.
Bunlar, köken itibarıyla, Polonyalı, Alman, Fransız, Macar asıllıdır. Çoğunun dedeleri 19’uncu asırda Türkiye’ye gelmiş, bazısı samimî olarak, bazısı siyaseten veya canını kurtarmak için Müslüman olmuştur. Bunlar zamanla, hem zeki ve kabiliyetli oldukları, hem de çocuklarını iyi yetiştirdikleri için güçlü bir lobi haline gelmişlerdir. Maalesef bazılarının ahlâkî durumu pek parlak değildir. Her nedense bunların çoğu militan laikçilik yapmaktadır.
Hayır yanlış anlaşılmasın, Ermeni olmak suç değildir. Ben din ve millî kimlik meselesine önem veren, saygı gösteren bir kimseyim. Lakin Ermeni olduğu halde Türk ve Müslüman gibi görünenlerden kuşkulanırım. Ülkemizde hayli yüksek sayıda crypto-Ermeni olduğu iddia ediliyor. Bunlar, ülkemiz AB’ye girdiği takdirde kütle halinde eski kimliklerine dönebilir diye korkanlar varmış. Her neyse, netameli konu, fazla yazmayayım.
23 Ağustos 2001