Türkistan nasıl kurtulur?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cumartesi
Çin devleti ve hükümeti,
adını verdikleri
‘ın Müslüman halkının can ve mal güvenliğini temel insan haklarını, kültürel kimliğini korumakla yükümlüdür. Bunu yapmadığı taktirde kendi anayasasını çiğnemiş ve suçlu durumuna düşmüş olur.
Din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşamak hakları ve hürriyetleri temel ve evrensel insan hakları cümlesindendir.
Doğu Türkistan halkının
Çin, Doğu Türkistan üzerindeki baskılarını ve hakimiyetini sonsuza dek devam ettiremez.
Doğu Türkistan da, er veya geç Çin’den ayrılarak, bağımsız olacaktır.
Bazı Ortaasya ülkeleri Sovyet sömürgesi olmaktan kurtuldular ve gerçekten hür ülkeler haline geldiler mi? Maalesef bu soruya göğsümüzü gererek evet cevabını veremeyiz. Bazı Ortaasya ülkelerinde Müslümanlara o kadar zulm ediliyor ki, Stalin bile böylesini yapmamıştı.
hapishaneleri binlerce Müslümanla doludur:
Günün birinde Doğu Türkistan Çin’den ayrılıp bağımsız olunca orada millî kimliğe, insan haklarına, âdil hukuka, ahlaka, fazilete, hikmete
(bilgeliğe) uygun bir rejim veya sistem kurulabilecek midir? Bu konuda çok büyük şüpheler ve tereddütler içindeyim.
İleride ülkelerine, halklarına, devletlerine hizmet edecek çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün, çok idealist elemanları
(yeterli sayıda)
yetiştiremiyorlar.
bizim halkımız kadar bozulmamıştır. Özbekistan’ı gezdiğimde oradaki halkın yüzde 90’ının temiz kalmış olduğu intibaı bende uyandı. Biz ise yüzde 90 (oranında) bozulmuşuz.
(diğer Müslümanlarla birlikte)
çok kabiliyetli, çok istidatlı, çok becerikli, çok ahlaklı bir halktır. Onların
çok vasıflı Müslümanlar, çok vasıflı Türkler haline gelebilir ve ileride çok büyük hizmetler edebilir. Cidde’de tanımış olduğum Türkistanlı Nimetullah beyi hatırlıyorum.
Çinceyi, Rusçayı, İngilizceyi, Urducayı, Farsçayı biliyor, konuşup yazıyordu. Çok çalışkandı, çok dürüsttü. Elinden her iş geliyordu.
Kuru, ucuz, temelsiz, köksüz bir vatanseverlik
(temelsiz, ahmakça, mantıksız bir patriotizm; bir çiftçinin para getirdiği için çifliğini ve öküzlerini sevmesi türünden olan bir yurtseverlik… REB)
fazla işe yaramaz.
Biz Müslümanlara, Türklere; vasıflı, güçlü, üstün, ağırlığı olan, etkili, idealist elemanlar, hizmetkârlar lazımdır.
Çok güçlü İslamî kültürleri ve genel kültürleri olması gerekir. Güçlü şahsiyetleri olması gerekir. Fütüvvet ahlâkına sahip olmaları gerekir. Hem Şeriat hem tarikat kanadıyla uçmaları, yükselmeleri gerekir.
Doğu Türkistan, Batı Türkistan ülkeleri, Türkiye, Arap ülkeleri, bütün İslâm alemi için böyle değerli elemanlar yetiştirilmesi şarttır.
Çarşıda, kalite itibarıyla beş altı çeşit baklava vardır. Birincisi süperkalitedir, fiyatı hayli pahalıdır, lezzeti nefistir. Sonra birinci kalite baklava, ikinci kalite baklava… Beşinci çeşit baklava gelir. Unu, yağı bozuk olmamak şartıyla bunların hepsi yenir, hepsi gıda olur, tatlı zevki verir.
Bazı şeylerin böyle çeşit çeşit kalitesi olmaz. Mesela millî eğitim ya iyi, doğru, sağlam, güçlü bir eğitim olur, yahut olmaz. İffet de böyledir.
İhlas böyle değil midir? Filanca yüzde 99 ihlaslıdır demek bir saçmalık olmaz mı? İhlas kesir kabul etmez.
Doğruluk ve dürüstlük de böyledir. Ya yüzde yüz olur, ya olmaz.
Şimdi millî eğitime dönelim. Türkiye’nin millî eğitimi millî değildir, anti millîdir. Bizdeki eğitim sistemi millî kültür, millî kimlik, evrensel değerler üzerine kurulu değildir;
Resmî ideoloji ne kadar doğruysa, ne kadar faydalıysa, Türkiye’ye ne kadar hizmet ediyorsa eğitimin de o kadar değeri vardır veya yoktur.
1928’den sonraki 82 yıllık yazıyla az buçuk bir şey öğretiyor ama ondan önceki devre ait bin yıllık okuma ve yazmayı öğretemiyor.
Yeterli miktarda bilgi ve kültür veremiyor. Ahlâk ve karakter terbiyesi veremiyor. Estetik ve güzellik boyutu kazandıramıyor. Türkiye’nin seçkinleri (ziyalıları), halkı, idarecileri eğitim konusunu tartışmıyor.
konusunda ortalığı velveleye veren 100 küsur günden beri bunun dedikodusunu yapan toplum eğitim meselesini gündeme getiriyor mu? Bir ülkenin eğitimi iyi ise, o ülkenin geleceği de iyidir. Eğitimi kötü ise geleceği karanlıktır. Okullar iyi, vasıflı, güçlü değilse; otoyolların, gökdelenlerin, barajların, havaalanlarının, fabrikaların, tünellerin, köprülerin, hızlı trenlerin, lüks otomobillerin faydası olmaz.
Türkiye Müslüman bir ülkedir. Türkiye eğitiminin evrensel gerçeklere hizmet etmesi gerekir, resmî ideolojiye değil. Çağdaş dünyada eğitimi en kaliteli ve düzgün olan ülke belki de Singapur’dur.
Singapur nüfusunun yüzde 12’si Müselmandır. Singapur bayrağına, bu Müslümanları memnun etmek ve haklarını vermek maksadıyla
Orada Müslüman bir kız okula başı örtülü olarak gidebilir. Orada, namaz kılmak isteyen liseli gençler ibadetlerini okulda kolaylıkla yapar ve bu yüzden baskıya ve hakarete maruz kalmaz.
Bizde öyle mi? Yakın tarihte birkaç lisenin bodrum katındaki küçük bir odada üç beş öğrenci namaz kıldı diye sözde
1. Çocuklarımıza yazılı, edebî, zengin Türkçe’yi doğru dürüst öğretebiliyor musunuz?
2. Lise son sınıflarda, Fuzulî’nin bir gazelini aruza dikkat ederek ezberinden okuyabilecek kaç genç çıkar yüz binlerce öğrenci içinden?
3. Türkiye liselerinde, Fransa liselerindeki gibi mantık okutuluyor mu?
4. Çocuklarımıza estetik, sanat, mimarlık, şehircilik kültürü verebiliyor muyuz?
5. Latin harfleriyle düzgün ve güzel el yazısı öğretebiliyor muyuz?
6. Fransa’da her sene yıl sonunda
(olgunluk)
Bizde böyle bir imtihan yapılsa acaba kaç gencimiz geçer not alabilir?
Geçenlerde bir öğretmen ile görüştüm, hırsından ağlayacak haldeydi.
diye söylenip duruyordu.Bazı okullarda 80 kişilik sınıflar varmış. Böyle eğitim olur mu? İddia ediyorum:
Eton koleji ayarında bir tek mükemmel okul yoktur.
Liselerden bitirme ve olgunluk imtihanlarını kaldıranlar kına yaksınlar. Eğitimin içini boşalttılar, bitirdiler. Dünyanın en güzel ve doğru anayasasını hazırlayıp yürürlüğe koysalar bile bu eğitimle Türkiye asla düzelmez. İşin başı talimdir, terbiyedir.
ne işe yarar?
1950’li 60’lı yıllarda Prof. Mümtaz Turhan, Doç. Nurettin Topçu gibi gerçek aydınlar eğitim konusunda kitaplar yazıyordu. Artık eğitimi gündemden çıkarttık. Münevver cinayetiyle ve ona benzer meraklı ve korkunç konularla ilgileniyoruz.
Her taraf beş katlı beton okul binalarıyla dolu. Ortalama elli kişilik sınıflar. Sıralar, kara tahtalar. Bir eğitimciler ordusu. Eğitimde milyonlarca büst ve resim. Hani her yeni okul bir cezaevinin kapanmasına sebep olacaktı?
Dev okullar ve dev cezaevleri… Cezaevleri tıklım tıklım doluymuş. Koğuşlarda üç katlı ranzalar. Bin kişilik zindanda iki bin tutuklu ve mahkum…
Bin yeni ceza ve tutukevi yaptırılsa yine de yetmez.
Modern cahiliyet devrinde yaşıyoruz. İlkokul seviyesinde eğitim bir yıldızlı cehalet. Ortaokul iki yıldızlı. Lise üç yıldızlı. Üniversite dört yıldızlı. Dahası da var… Beş yıldızlı cahillerin kimler olduğunu tahmin edersiniz.
Tevhid-i tedrisat devriminin acı meyvelerini topluyoruz. Eğitimde resmî ideoloji rüzgarı tohumları ekmişlerdi, şimdi bunların fırtına ve kasırga ekinlerini biçiyoruz. Daha bunlar bir şey değil, ileride göreceksiniz asıl tayfunları… Bu ülkeyi
değil
kurtarır. (üstad demek ister ki, kurtulmamız için eğitimin bir merkezden yönetilerek, aynı ideolojik kalıptan çıkmış, zeka körelten basma kalıp zihniyetle yapılması demek olan Tevhid-i Tedrisat gerekli değildir. Bize gerekli olan Tevhid dininin ilkelerine göre olan eğitim, öğretimdir. Ancak bu şekilde ahlâklı ve haysiyetli nesiller yetiştirebilir, ancak bu şekilde ülke ve devletimizin geleceğini garanti altına alabiliriz…..REB)
19 Temmuz 2009