Türkiye Bataklıktan Nasıl Çıkacak?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Şubat 2019
Salı
(1) Elektrik ve yakıt fiyatları son derece yüksektir. Bu fiyatlarla sanayide üretim yapmak, ihraç etmek, rekabet edebilmek çok zordur. Çinliler binlerce kilometre uzaktan mallarını gönderiyor, bunca yol parası ve gümrük ödüyor ve çok ucuza satıyor.
(2) Bizde işçilerin sigortaları ve vergileri de çok yüksektir. Bu yüksek sigortalar, vergiler ve ücretlerle üretmek ve rekabet etmek yine mümkün değildir.
(3) Türkiye, kendisini bataklıktan çıkartacak vasıflı ve müessir beyinleri yetiştirememektedir. Üniversiteler işsiz orduları yetiştiriyor.
(4) Arivist ve popülist politikacılar, bilhassa son otuz yıl içinde ülkeyi batırmışlar, bitirmişlerdir. Devlet kadrolarına ihtiyacın birkaç misli memur; devlet işletmelerine ihtiyacın birkaç misli işçi alınmıştır. Üç yüz vasıflı elemanla çok iyi çalışacak bir fabrikaya; işe adam değil, adama iş bulmak siyasetiyle üç bin kişi alırsanız o fabrika elbette batar.
(5) Yirmi küsur seneden beri ülkemiz faiz, repo, rant çılgınlığı ile bu günlere gelmiştir. Üretmeyi, ticareti, çalışmayı bırakıp da para spekülasyonları ile zengin olacağını sanan bir toplum sürünmeye mahkûmdur.
(6) Kokuşmayı bir an bile hatırımızdan çıkartmamalıyız. Ülke gırtlağına kadar kokuşmaya batmıştır. İki yüz milyar dolardan fazla kara para olduğu söylenip durmaktadır.
(7) Türkiye kasıtlı olarak iki yüz elli milyar dolar borca batırılmıştır. Devletin, ülkenin, halkın gelirleri faize gitmektedir.
(8) Tuzu kuru, hattâ çok kuru iki milyon kişiye karşılık altmış sekiz milyon halkın durumu kötüdür. Bugünkü yönetim âdil gelir dağılımını temin edememektedir.
(9) Kötü eğitim, kötü üniversite, kötü medya, kötü ideoloji, kötü yönetim, kötü politika yüzünden halk yığınları son derece bozulmuş olup; teşebbüs ruhu, üretmek, ticaret yapmak, çalışıp çabalayıp helâl kazanç elde etmek gibi hasletler körletilmiştir. İstanbul’un bazı sokaklarında, semtlerinde güzel giyimli Çinli kadınlar görülüyor; kaldırımın kenarında küçük bir sergi içinde ıvır zıvır işporta eşyası satarak ticaret yapıyor, para kazanıyorlar. Bizde böyle bir zihniyet yok. Aklımız fikrimiz memuriyette, işçilikte, az da olsa maaş ve ücret almakta. Teşebbüssüzlük, hırsızlık, kolaycılık, hazır yiyicilik bizi mahvetti.
(10) Uzun yıllar boyunca, üretmeden tüketmek istedik ve ülkeyle devletin kaynaklarını sömürüp bitirdik.
(11) Birkaç yıl önce İzmir’de iflâs eden büyük bir tekstilci Habeşistan’a gitti, orada üç bin kişi çalıştıran büyük bir tekstil fabrikası kurdu, başarılı oldu, ürettiği malların bir kısmını ABD’ye ihraç ediyor, bol para kazanıyor, hattâ Türkiye’deki borçlarını da ödemeye başladı. Yine yüzlerce, binlerce büyük veya orta iş adamımız ve sanayicimiz ülkemizdeki fabrikalarını, iş yerlerini kapatarak Bulgaristan, Romanya, Rusya gibi başka ülkelere taşımışlardır. Demek ki, Türkiye’nin sosyal, ekonomik, malî şartları ve imkânları sağlıklı sanayie ve ticarete müsait değildir. Bu bozulma, bu müsaitsizlik kasıtlı olarak haince meydana getirilmiştir.
(12) Müslümanların son yıllarda kurmuş oldukları ve İslâm karşıtlarının “Yeşil Sermaye” adını verdikleri bazı holdingler, büyük sanayi ve ticaret müesseseleri de, ehliyetsizlik ve liyakatsizlik yüzünden büyük ölçüde başarısızlığa uğramıştır.
(13) Türkiye’de eski Fenikelilerde, eski Cenevizlilerde olduğu gibi ticarî deha ve zekâ yoktur. Bunun ana sebebi de bizde burjuva sınıfı bulunmamasıdır. Zengin olunca, eline para geçince; azan, şaşıran, saçıp savuran, hattâ bazısı kuduran kişilerle, güçlü, dengeli, sağlıklı bir sanayi ve ticaret hayatı kurulması ve işletilmesi mümkün değildir.
(14) Ülkemizde maalesef ilkellik, bedevilik, hazımsızlık hakimdir. Bizde cep telefonu bir ihtiyaç olmaktan çıkmış, bir fetiş, bir ibtilâ haline gelmiştir. Lüks Mercedes otomobiller de öyle. Türkiye sinaî ve ticarî sermayesini lüks meskenlere, lüks dekorasyona, lüks otomobile, lüks yazlıklara, lüks giyim kuşama, lüks elektronik eşyaya, lüks bir hayat sürmeye yatırmış ve bitirmiştir. Sanayi ve ticaret için elde yeterli sermaye ve nakit para yok; buna mukabil arazi ve meskene trilyonlarca dolar bağlamışızdır. Bu kafadaki bir toplum batmaz da ne yapar?
(15) İkinci Dünya Harbi’nden sonra, 1945’te Almanya yanmış, yıkılmış, on milyondan fazla ölü vermiş, kıskıvrak esir düşmüş, perişan olmuş vaziyette idi. Kısa zamanda yaralarını sardı, harabelerini imar etti, sanayiini kurdu ve yine zengin, müreffeh (refahlı), üstün bir ülke haline geldi. Kendi nüfusu yetişmediği için dışarıdan milyonlarca yabancı işçi getirdi, onlara da ekmek ve zenginlik temin etti. Biz Türkiyeliler, Almanya’nın son elli sekiz yıl içinde yaptıklarının tam tersini yapıyoruz. Bunun ana sebebi de ehliyetsizlik, beyinsizlik ve ahlâksızlıktır.
(16) Şu yetmiş milyonluk Türkiye’nin içinde yedi sekiz zekî, akıllı, üstün insan çıkıp da bize örnek olacak, (Güney Kore, Taiwan, Singapur, Finlandiya vs. gibi) ülkeler hakkında kitaplar yazamıyor. Yine şu anda Türkiye’nin durumu, yapılan yanlışlıklar, hastalıklar hakkında bir tek ciddî kitap bile yazılmamıştır; dedikodularla, ajans haberleri ile meşgul oluyoruz hâlâ.
(17) Şu koskoca Türkiye’yi bugünkü berbat ve perişan hale kimler getirmiştir? Elbette ki, bu işi hâkim ve egemen sınıflar ve kesimler yapmıştır. Türkiye onların eseridir. Eserlerine baksınlar, eserleriyle öğünsünler.
(18) Amerika bir milyar dolar verecekmiş de bu parayla memur maaşları ödenecekmiş…Zavallı ülke, sen ne hallere düştün, düşürüldün.
(19) Türkiye’nin bugünkü durumu, Almanya’nın ve Japonya’nın 1945’deki durumundan daha kötü değildir. Lâkin onların beyinleri vardı. İlimleri, kültürleri vardı. Ehliyetli ve liyakatli kadroları vardı. Onlar dertlerine çare ve çözüm bulmuşlar, çalışıp çabalayıp bataklıktan çıkmışlardı. Bizde yeterli beyin yok, ehliyet yok, ilim ve irfan yok, çare ve çözüm yok, şehirli ve medenî burjuva sınıfı yok. Terazinin öbür kefesinde bol miktarda popülizm, arivizm, demagoji, faiz ve repo, hıyanet, haram yiyicilik, kokuşma, kara para, sapıklık, uyuşturucu ticareti, rüşvet var. Bu şartlar altında Türkiye nasıl selamete çıkar? Düşündükçe insanın beyni zonkluyor. 02 Nisan 2003