Türkiye bu kadarını kaldıramaz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Cuma
PKK ve Kürt meselesi bizim iç meselemiz olmaktan çıkıp uluslar arası boyut kazanırsa Türkiye’nin işi bitiktir.
Türkiye bu kadar büyük bir kokuşmayı kaldırmaz, çöker.
Bu memleket bu kadar yaygın, genel ve yoğun bir ahlâksızlığı kaldırmaz, yıkılır.
Ehliyetsizlik ve liyakatsizliğin bu kadarına bu ülke dayanmaz.
Bu kadar yaygın riba, faiz ve tefeciliğin sonu çok kötüdür.
Tarihte bu kadar yaygın bir rüşvet ile hiçbir toplum ayakta duramamıştır.
Yalanın, halkı aldatmanın, kandırmanın, iğfal etmenin de bir sınırı vardır. Bu sınır çoktan aşılmıştır.
Üniversite kapısının üzerindeki tarihî dev Türkçe kitabeyi profesörlerin bile okuyamadığı koyu cehalet karanlıklarında doğru yolu bulmak imkansız denecek derecede zordur.
Bu ülkenin omuzları bu kadar büyük ve ağır kara/haram para yükünü çekemez.
Agresif dinsizlerin bu kadar cesur, dindar Müslümanların bu derece korkak ve pısırık olduğu bir toplumun sonu iyi olmaz.
Paranın araç olmaktan çıkıp baş amaç, ana değer olduğu bir toplum yıkılmaya mahkumdur. Bâbil bozukluk ve ahlâksızlık yüzünden yıkılmıştı. Bizdeki bozukluk ve ahlâksızlıklar Bâbil’i de geçmiştir.
Kötü, azgın, âsi bir topluma azap bir kere gelir ama pîr gelir.
Bir yerde adalet yoksa, oradaki fert başına düşen millî gelir yılda beş bin dolar değil elli bin dolar da olsa çöker, batar, yıkılır.
Toklar, ellerindeki nimetleri açlarla paylaşmazsa uğursuzluk ve musibet yağar başlarına. Hayırlıların toprak altına gizlendikleri, yeryüzünde şerlilerin borusunun öttüğü bir diyarın durumu ne kadar kötüdür.
Zalimlerin, şerirlerin, şakilerin övüldüğü, alkışlandığı, pohpohlandığı yerden kaçmak gerekir. Çünkü, vakt-i merhunu gelince orada, gök göçer, zemin çöker.
Asüman ve zemin bize bağırıyor, duymuyoruz. Yer semasından münâdiler nida edip uyarıyor, işitmiyoruz. Ayağımızın altındaki toprak titreyip haber veriyor. Deniz haber veriyor. Ağaçlar, kuşlar, bütün tabiat bize haykırıyor. Bu gafletin, bu isyanın, bu fuhşiyatın, bunca zulmün, bu kadar yaygın ve cahrî günahın sonu iyi olmaz diye…
Kitab bizi uyarıyor. Peygamber Sünneti uyarıyor, Sâlihler uyarıyor… Uyanın, aklınızı başınıza toplayın, gafleti bırakın, günahlarınıza tevbe edip doğru yola girin, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapın, namazı kılın, cemaat olun… diyorlar.
Akıl, vahiy, hikmet, sağduyu bize sesleniyor: Zevzekliği bırakın, içi ateş dolu bir uçurumun kenarındasınız, kendinize çeki düzen verin. Ölecekseniz bari salih Müslümanlar olarak ölün; bin türlü günah ve teseyyüb içinde cahilane, gafilane, zalimane, fasıkane ve facirane can vermeyin.
İslâm’ın bunca müjdesi var… Bunca uyarısı var… Her an nida eden münâdiler var… Kitab var, Sünnet var… Şeriat ve fıkıh ahkamı var… Muhbir-ı Sâdık’tan (Salat ve selam olsun O’na) bunca nasihat var… Gavsların, Kutubların, amil alimlerin, kamil mürşidlerin, gerçek şeyhlerin öğütleri ve talimatları var. Kulağınızı dayayıp yeri dinleyin, homurtular geliyor. Gökte kara bulutlar… Semada kuşlar, denizde balıklar telaş içinde bizi uyarmak istiyor. Uyanın uyanın uyanın… Çok geç olmadan uyanın…
Amacın sadece şu olması lazımdır: İçteki PKK terörünün sona ermesi için, Kuzey Irak’da yuvalanan, zaman zaman Türkiye’ye gelip, vuran sonra kaçan teröristlerin kökünü kazımak.
Lakin bizdeki birileri, birtakım malumlar ve mahutlar Kuzey Irak’a girmek bahanesiyle başka hedeflere ulaşmayı tasarlıyorlar. Bu hedefler nelerdir:
1. Halkın oylarıyla seçilmiş sivil ve meşru iktidarı devre dışı bırakmak, devirmek.
2. Serbest seçimlerle, demokratik yolla, halk iradesiyle gelmemiş otoriter bir rejim kurmak.
3. Resmi ideolojiyi korumak ve yerinde bırakmak.
4. Savaşın rantlarından yararlanmak.
5. Demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğü prensibini kısıtlamak.
6. Sabataycı saltanat ve hakimiyetini devam ettirmek.
Türkiye’nin, PKK yüzünden savaşa girmesi doğru mudur?
Bazılarının iddiasına göre PKK savaşı çoktan bitirilmiş olurdu lakin kasıtlı olarak bitirilmemiştir.
Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olacağımızı düşünmek suç mudur, ayıp mıdır?
1973’de Kıbrıs’a müdahale ettik. Aradan 35 yıl geçti, oradaki durum bir türlü düzelmedi. Kuzey Kıbrıs’ta bir Türk Cumhuriyeti kuruldu ama başta Müslüman devletler olmak üzere hiçbir devlet bunu tanımadı.
PKK’nın 3500 kadar savaşçısı olduğu söyleniyor. 72 milyonluk Türkiye’nin bu bir avuç çeteci ve terörist ile başa çıkamaması aklın ve hayalin alabileceği bir şey değildir. Bu işin içinde mutlaka bir bit yeniği olması gerekir.
Zaman zaman PKK terörü azalıyor, sönükleşiyor, duruyor; sonra birden ansızın bir patlama oluyor. Bu terörün stratejisi, planları, programları, sönükleşmesi veya patlaması kimler tarafından, nerede, nasıl planlanıyor?
25 senelik PKK terörünün, rant olarak cirosu nedir? Bundan en fazla nemalanan yüz kişi veya kuruluş kimlerdir?
Şu kadar askerimiz şehit oldu diye üzülüyoruz, öfkeleniyoruz, ağlayıp inliyoruz. Peki, bu cinayetlerden, bu şehadetlerden, bu acılardan kimler yararlanıyor, kimler zengin oluyor?
Son günlerde PKK’lıların saldırıları püskürtüldü, hayli terörist çarpışmalar esnasında öldürüldü. 12 Askerimizin şehit olduğu saldırı da önlenemez miydi? Bu konu üzerinde niçin yeterli şekilde ve gerektiği gibi durulmuyor? Türk halkı PKK’nın iç yüzünü bilmiyor. Perde arkasındakileri, sahne gerisindekileri tanımıyor. Dönen dolaplardan haberi yok. Medyanın verdiği haberler, yaptığı yorumlar kopuk kopuktur, tutarsızdır; gerçeği bir bütün olarak aksettirmiyor. Her kafadan bir ses çıkıyor: PKK’nın ardında ABD ve İsrail var… Sadece o ikisi değil, Ermenistan da var… Bazı AB üyesi ülkeler var… İran ve Rusya var… Bütün bu iddialar sağlam gerekçelere dayanan gerçekler midir, yoksa kafaları karıştırmak zihinleri bulandırmak için mi ortaya atılıyor?
Birilerinin Türkiye’de bir iç savaş çıkartmak istediklerinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu savaşı kimin hesabına ve menfaatine çıkartmak istiyorlar?
PKK terörünün muazzam bir rant sektörü olduğunu, bunun gölgesinde dehşetli ve efsanevi uyuşturucu ticareti, silah ve cephane kaçakçılığı yapıldığını da herkes bilmelidir.
PKK terörü münasebetiyle bol bol dağıtılan “örtülü” milyarlar kimlerin cebine akıtılmıştır?
PKK’yı bahane ederek Türkiye’de demokrasiyi boğmak istiyorlar… İnsan haklarını kaldırmak istiyorlar… Hukukun üstünlüğü ilkesini tatil etmek istiyorlar… Halkın seçtiği meşru ve demokratik iktidarı yıkmak istiyorlar…
Fosilleşmiş çağdışı bir ideolojiyi ayakta tutmak istiyorlar.
Türkiye’nin en büyük, en tesirli, en güçlü, en esrarlı lobisi olan sabataycılar, PKK’nın bulanık sularında ne gibi avlar devşirmeyi, voliler vurmayı, yüklü rantlar edinmeyi düşünüyorlar? Bu sorunun cevabını öğrenen kişi sırları çözmüş olur. 10 Kasım 2007