Türkiye İçin Parçalanma Tehlikesi var mı?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 24 Aralık 2018
1950’li yıllarda
diye bağıracak veya yazacak biri çıksaydı hemen tutuklanırdı. O zamanlar böyle bir lâfı ağıza almak bile mümkün değildi.
Aradan elli yıl geçti ve şimdi bazı gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, istihbaratçılar, strateji uzmanları avaz avaz “Memleket parçalanmaya, bölünmeye doğru gidiyor!.. Tehlike çok büyüktür…” diye bağırıyorlar da kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Gazetelere bakınız: Futbol konusunda dönen dolaplar, şikeler, rezaletler… Mankenlerin aşkları…Şarkıcı ve türkücülerin cinsel fantezileri… Alabildiğine seks, alabildiğine iç gıcıklayıcı konular, fasa fiso haberler.
Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulursa Türkiye parçalanabilirmiş… Hassas bir toplumda bu tek cümle bile fırtınalar kopartmaya yeterlidir.
Biz aldırmıyoruz. Cihan yıkılsa umurumuzda değil.
Dehşet verici bir hal… Biz galiba bir yolun sonuna gelmişiz de haberimiz bile yok. Eski minval üzere ebediyete kadar yürürüz sanıyoruz. Yahu beyler, yol bitti artık.
Dine ve mukaddesata hizmet etmek, i’lâ-yı kelimetullah yapmak için para harcanır, mal harcanır, vakit harcanır, fedakârlık yapılır, gerektiğinde can bile verilir. Lâkin hizmet karşılığında para alınmaz, dünyevî menfaat temin edilmez, servet sahibi olunmaz.
İstisnâlar şunlardır: Müftüler, din dersi hocaları, imamlar, vâizler, müezzinler, kadılar geçinmelerine yetecek maaşlar alabilirler. Bu da fetva ve ruhsat iledir. Takvada bunun da yeri yoktur.
Dini âlet, istismar ve istihdam ederek para kazanmak, zengin olmak büyük bir ahlâksızlıktır.
“Biz İslâm’a hizmet ediyoruz, bize para verin…” diye diye halktan yardım toplayıp, sonra bu yardımların bir kısmını zimmetlerine geçirenler mel’undur.
Böylelerine para verenler, aldananlar, aldatılanlar da ahmak ve eblehtir, geri zekâlıdır.
Sevgili Müslüman kardeşim. Araştırmadan, iyice emîn olmadan hiçbir şahsa ve derneğe para verme.
Gazeteler yazdı, tartışıldı: Geçen yıllarda bir kuruluş Kurban için para toplamış, yedi bin kurban mukabilinde iki bin kesmiş. Geri kalan paralar ne olmuş? Koyun paraları deve olmuş. Üstelik, bayramdan sonra içkili ziyafetler çekmişler.
Hiçbir yere yardım yapılmasın demiyorum. İyice araştırın, emîn olun, sağlama bağlayın, ondan sonra yardım edin diyorum.
Bir de şu hususu unutmayın: Zekât paraları hükmî şahıslara (tüzel kişilere) yâni derneklere, cemaatlere, tarikatlara, vakıflara verilmez. Bunların doğrudan doğruya fıkıhta zikr edilen sekiz sınıfa verilmesi gerekir. Miskin, fakir, yurdundan uzakta garip kalmış ve buna benzer kişilere…
Yurtdışında kesilen kurbanlara gelince: Öyle fakir Afrika ve Asya ülkeleri var ki, oralarda kurbanlık bir koyun 50 dolara alınıyor…….
Kimseyi itham etmiyorum, suçlamıyorum, çamur atmıyorum. Hayır işleri şeffaf olmalıdır. Yardım yapan halka hesap verenleri tebrik ediyorum.
Bir de “Hazret-i Muhammed’e yalancı, Kur’ân’a düzmece, İslâm’a sahte din diyenler, Teslis’e inananlar da kurtuluşa ermişlerdir, onlar da cennete gireceklerdir” gibi dinin esasına usûlüne aykırı inançlara sahip olanlar var. Onlara yardım ederken de iyi düşünmeli…
Gazetelerde sevinçli haberler, neymiş otomobil ihracatımız artıyormuş. Bu sene Amerika’ya bile otomobil satacakmışız falan filan… Biz Türkiyeliler otomobil konusunda utanılacak durumdayız. Nasıl böyle konuşuyorsun, gerekçelerin nelerdir?
(1) Türkiye’de yüzde yüz millî ve yerli bir otomotiv sanayi yoktur. Üretilen otomobillerin hepsi de yabancı markaların geri modelleridir.
(2) Otomobil sanayiinde, bu işe bizden çok geç başlayan ve imkânları bizden kısıtlı olan Güney Kore harikalar meydana getirmiş ve dünyaya parmak ısırtan başarılara imza atmıştır.
(3) Türkiye Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, valileri, büyük bürokratları, büyükelçileri Türk otomobillerine değil, yabancı otomobillere binmektedir.
(4) Osmanlı cihan devletinin mirasını devralmış bir ülkenin otomobil sanayii böyle mi olmalıydı?
(5) İstenilseydi bizde de Kore’de olduğu gibi güçlü, vasıflı, beğenilen, tasarımı estetik otomobiller yapılabilirdi. Yapılmadı değil, yaptırılmadı, istenmedi.
(6) Vatan haini olmak için ille de gizli askerî harita ve belgeleri yabancılara, düşmanlara satmak gerekmez. Türkiye’yi uçak saniyiinden, yerli ve millî otomotiv sanayiinden mahrum bırakmak da vatan hainliğidir.
İddia ediyorum: İstenilseydi, gayret gösterilseydi Türkiye en sağlam, en güzel, en ileri otomobiller üretebilirdi.
2007 yılında Amerika’ya otomobil satacakmışız. Ne satacağız? Sakın bu satacaklarımız montajı bizde yapılan Ford’lar olmasın? 17 Ekim 2009