Salı

Irkçı ve zalim siyonist ideolojiye karşı olan âdil düşünceli ve vicdanlı Yahudiler bile İsrail’i tenkit ve takbih ederken

(eleştirip kötülerken)

Türkiye’deki bazı gazetelerin, gazetecilerin, emekli bürokratların kraldan daha ziyade kralcı, Siyonistten daha Siyonist olmaları

doğrusu çok düşündürücüdür.

Onlara göre İsrail haklı, ezilen Filistin ve Gazze halkı haksızdır.

İsrail’in kendini korumaya hakkı varmış…

Peki, korkunç bir abluka ve ambargo zindanında inleyen

Gazze halkının insanca yaşamaya, hürriyete, güvene hakkı yok mudur?

Siyonizm ırkçı bir ideolojidir.

Onlar Yahudilerin diğer insanlardan üstün olduğuna inanır. Bu inançlarını Tevrata, Musevîliğe dayandırırlar ama Tevratın ve Yahudi dininin istediği gibi yaşamazlar. Bugün İsrail’de

halkın ancak

(en fazla)

yüzde on beşi dindardır, gerisi dinsizdir.

Ateist, komünist, fâsık ve fâcir bir Yahudi’nin “Tevrat şöyle diyor, böyle diyor” demesi gülünçtür. Efendi, sen kendini önce Tevrata uydur, Tevrat ahlâkıyla ahlâklan ve ondan sonra konuş.

Türkiye 1948’den bu yana İsrail konusunda büyük yanlışlar yapmış, günahlar işlemişti.

Son

yardım filosu krizinde

şimdilik on şehit vererek günahlarına kefaret olacak hayırlar yapmıştır.

Şu anda:

1.

Bütün dünyada İsrail’in ırkçı, zalim, acımasız rejimine karşı büyük bir infial

ve muhalefet vardır.

2.

Vicdanlı, insaflı, adaletli, hak bilir ve hak tanır Yahudi aydınlar, yazarlar, tarihçiler, filozoflar, hahamlar bile Siyonizmi ve İsraili lânetlemektedir.

3. Başlarında siyah Yahudi şapkaları bulunan, redingotlu, sakallı, zülüflü

Neturei Karta

hahamları,

sofu hassidik Yahudiler

bile ellerinde Türk bayrakları olduğu halde zalim Siyonistleri protesto ediyor,

öldürülen Türkiyeli Müslümanlara acıyor.

4.

Beyrutta halk, şehitleri temsil eden Türk bayraklı tabutlar önünde

muazzam bir kalabalık halinde toplanıp tören yapmıştır.

5.

Dünyanın her yerinde İsrail ve Siyonizm lânetlenmektedir.

İsrail’in Kıbrıs Rum kesimine gemi göndermesi gülünçtür.

1973’e kadar,

Enosisçi Rumlar
Kıbrıslı Müslümanları yok etmek, Adayı Yunanistan’a ilhak etmek

istiyorlardı.

Tıpkı, İsrail’in Gazze halkına yaptığı gibi Türklere zulüm ediyorlardı.

Türkiye garantör devlet olarak soydaşlarını kurtarmak için harekete geçmiştir.

Gazze ile Kıbrıs mukayese edilemez.

Mavi Marmara gemisi

Gazze sahillerine gidemedi ama

İsrail ile ilgili birtakım tabuların kırılmasına vesile oldu.

Gemideki barış gönüllüsü Türkiyelilerin ellerinde ateşli silâhlar yoktu.

Buna rağmen

helikopterlerden inen Siyonist komandolarının bazısını yakaladılar.

Sözde komando eğitimi almış o askerlerin bazısı gönüllülerimizin eline düşünce

çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamışlar, hattâ bir rivayete göre kimisi korkudan altına kaçırmıştır.

İsrail böyle ağlayan, altını kirleten askerlerin fotoğraflarını dijital ortamdan sildi ama bunlar tekrar elde edilerek yayınlandı.

Gönüllülerimiz ağlayan komandolara kötülük yapmamıştır.

Onlardan yaralanmış olanları tedavi etmiştir. Merhum Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi,

surda mukaddes bir delik açılmıştır.

Zalimler Hazret-i Musa aleyhisselamın yolundan gitmiyor,

Altın Buzağı putunu yapan Samirî’nin yolundan gidiyor.

Hazret-i Musa’nın dininde ve şeriatında adalet, insaf, merhamet vardır.

Neturei Karta Yahudileri bu değerleri sergiliyor.

Filistinde gerçek, kalıcı, âdil bir barış oluncaya kadar insanî yardım hareketine devam edilmelidir. Türk medyasındaki, kraldan daha ziyade kralcı Siyonistleri lânetliyoruz.

Neturei Karta Yahudilerinden ibret alsınlar da utansınlar…

(İkinci yazı) İnternet Yorumları

İsviçre’nin küçük bir kantonunda

vekalet sistemi yokmuş

, halk zaman zaman bir meydanda toplanıp siyasî meseleler hakkında bizzat müzakere ediyor, karar veriyormuş.

Bizdeki internet sitelerindeki yorumları buna benzetiyorum.

Vatandaş geçiyor bilgisayarının klavyesi başına, fikir ve görüşlerini yazıyor ve yayınlatıyor. İşte mesele burada başlıyor. Bana bir yorum yaz, senin kim olduğunu, ne mal olduğunu söyleyeyim…

Bazen yorumları okuyorum, şu kategorilere ayrılıyor:

1.

Çok ciddî, çok tutarlı, çok edepli tenkitler, teklifler, beyanlar ve iddialar.

Böyle yorum sahiplerini tebrik ediyorum, ellerinden öpüyorum.

2. Birinci maddedekilerin tam tersine

terbiyesiz, edepsiz, küstah, rezil saldırılar, küfürler, hakaretler.

Bunları ne kadar ayıplasak, böylelerine ne kadar teessüf etsek azdır.

3.

Okuyucu yorumları, yazarların kültür derecesini de ortaya koyuyor

. Birkaç satırda bir yığın imla ve gramer yanlışı, mantıksızlık, düşüklük. Bizdeki millî eğitim denilen ucube utansın…

4.

Bir kısım Müslümanlar yorumlar konusunda sınavı geçemiyor

. Din kardeşliğine yakışmayan iğrenç suçlamalar, düşmanlıklar, ağız bozmalar…

Din kardeşin yanılabilir, onu güzelce, terbiyeli bir şekilde, mantıkî gerekçelerle uyarsana…

Böyle yapmıyor, basıyor küfrü, yağdırıyor hakareti.

Görgüsüzlük, âcizlik…

Birkaç gün önce,

Kıbrıs’ta Papa’nın Şeyh Nâzım ile görüştüğüne dair bir haber

yayınlandı. Okuyucu yorumlarının bir kısmını okudum ve doğrusu bazı yorumcuların nam ve hesabına çok utandım, çok üzüldüm.

Şeyh Nazım hicrî tarihle hesaplayacak olursak 90 yaşında beli bükülmüş bir pîr-i fânidir

. Bu yaşta bir kimsenin dimdik duramaması bir kusur ve ayıp değildir.

Adamlar kalkmışlar, papa önünde eğildi diye yazıyorlar.

Ne büyük insafsızlık… Bu kimseler,

Monla-yı Rûm Mevlânâ Celalüddin Rûmî kaddesallahu sirrehüssâmi efendimizin İstanbul’dan Konya’ya gelen papaz ile ilgili menkıbesini okumamışlar

her halde.

Papaz, Mevlânâ’yı ziyarete gitmiş,

huzura girince edebinden başını yere koymuş. Bir müddet geçince başını kaldırmış bakmış, ne görsün, Mevlânâ hazretleri de başını yere koymuş ve kaldırmamış.

Papaz hemen başını tekrar yere koymuş. Sonra yine kaldırmış, Mevlânâ’nın başı yine yerde… Üçüncü defa yine aynen böyle olunca

kara libaslı papaz haykırmış, yakasını yırtmış ve Müslüman olmuş.

Hazret-i Hüdavendigâr

bu hadiseden bahs edildiğinde “Bizanslı papaz tevâzu hırkamızı almak istemişti ama kaptırmadık…” diyerek tebessüm buyururmuş. Müslümanlar,

internete yorum yazarken mutlaka edepli, tutarlı, seviyeli, mantıklı, insaflı, adaletli

olmalıdır. Dinsizler, kâfirler, münafıklar kaba, hoyrat, azgın, saldırgan olabilir ama bir Müslüman asla böyle olamaz.

Edeb bir tac imiş nûr-i Huda’dan,

Giy ol tacı, emin ol her belâdan…

Mehmet Şevket Eygi – Millî Gazete / Takvimden Yapraklar / 09 Haziran 2010