Türkiye Medyasındaki Çatlak Sesler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Salı
(eleştirip kötülerken)
doğrusu çok düşündürücüdür.
Onlara göre İsrail haklı, ezilen Filistin ve Gazze halkı haksızdır.
Peki, korkunç bir abluka ve ambargo zindanında inleyen
Onlar Yahudilerin diğer insanlardan üstün olduğuna inanır. Bu inançlarını Tevrata, Musevîliğe dayandırırlar ama Tevratın ve Yahudi dininin istediği gibi yaşamazlar. Bugün İsrail’de
(en fazla)
Ateist, komünist, fâsık ve fâcir bir Yahudi’nin “Tevrat şöyle diyor, böyle diyor” demesi gülünçtür. Efendi, sen kendini önce Tevrata uydur, Tevrat ahlâkıyla ahlâklan ve ondan sonra konuş.
Son
şimdilik on şehit vererek günahlarına kefaret olacak hayırlar yapmıştır.
Şu anda:
1.
ve muhalefet vardır.
2.
3. Başlarında siyah Yahudi şapkaları bulunan, redingotlu, sakallı, zülüflü
hahamları,
bile ellerinde Türk bayrakları olduğu halde zalim Siyonistleri protesto ediyor,
4.
muazzam bir kalabalık halinde toplanıp tören yapmıştır.
5.
1973’e kadar,
istiyorlardı.
Türkiye garantör devlet olarak soydaşlarını kurtarmak için harekete geçmiştir.
Gazze sahillerine gidemedi ama
Buna rağmen
Sözde komando eğitimi almış o askerlerin bazısı gönüllülerimizin eline düşünce
İsrail böyle ağlayan, altını kirleten askerlerin fotoğraflarını dijital ortamdan sildi ama bunlar tekrar elde edilerek yayınlandı.
Onlardan yaralanmış olanları tedavi etmiştir. Merhum Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi,
Zalimler Hazret-i Musa aleyhisselamın yolundan gitmiyor,
Neturei Karta Yahudileri bu değerleri sergiliyor.
Filistinde gerçek, kalıcı, âdil bir barış oluncaya kadar insanî yardım hareketine devam edilmelidir. Türk medyasındaki, kraldan daha ziyade kralcı Siyonistleri lânetliyoruz.
İsviçre’nin küçük bir kantonunda
, halk zaman zaman bir meydanda toplanıp siyasî meseleler hakkında bizzat müzakere ediyor, karar veriyormuş.
Vatandaş geçiyor bilgisayarının klavyesi başına, fikir ve görüşlerini yazıyor ve yayınlatıyor. İşte mesele burada başlıyor. Bana bir yorum yaz, senin kim olduğunu, ne mal olduğunu söyleyeyim…
Bazen yorumları okuyorum, şu kategorilere ayrılıyor:
1.
Böyle yorum sahiplerini tebrik ediyorum, ellerinden öpüyorum.
2. Birinci maddedekilerin tam tersine
Bunları ne kadar ayıplasak, böylelerine ne kadar teessüf etsek azdır.
3.
. Birkaç satırda bir yığın imla ve gramer yanlışı, mantıksızlık, düşüklük. Bizdeki millî eğitim denilen ucube utansın…
4.
. Din kardeşliğine yakışmayan iğrenç suçlamalar, düşmanlıklar, ağız bozmalar…
Böyle yapmıyor, basıyor küfrü, yağdırıyor hakareti.
Birkaç gün önce,
yayınlandı. Okuyucu yorumlarının bir kısmını okudum ve doğrusu bazı yorumcuların nam ve hesabına çok utandım, çok üzüldüm.
. Bu yaşta bir kimsenin dimdik duramaması bir kusur ve ayıp değildir.
Ne büyük insafsızlık… Bu kimseler,
her halde.
Papaz, Mevlânâ’yı ziyarete gitmiş,
Papaz hemen başını tekrar yere koymuş. Sonra yine kaldırmış, Mevlânâ’nın başı yine yerde… Üçüncü defa yine aynen böyle olunca
bu hadiseden bahs edildiğinde “Bizanslı papaz tevâzu hırkamızı almak istemişti ama kaptırmadık…” diyerek tebessüm buyururmuş. Müslümanlar,
olmalıdır. Dinsizler, kâfirler, münafıklar kaba, hoyrat, azgın, saldırgan olabilir ama bir Müslüman asla böyle olamaz.
Edeb bir tac imiş nûr-i Huda’dan,
Giy ol tacı, emin ol her belâdan…
Mehmet Şevket Eygi – Millî Gazete / Takvimden Yapraklar / 09 Haziran 2010