Pazar

 

Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Hukuk Danışmanı Süryani Avukat Orhan Kemal Cengiz, “Protestanların Türkiye’de Karşılaştıkları Hak İhlallerinin İnsan Hakları Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi” başlığını taşıyan bir broşür yayınlamış (2002, Ankara, büyük boy 29 sayfa). Adı geçen yayında ülkemizde Protestanların hak ve hürriyetlerinin çiğnendiği, kiliselerinin kapatıldığı, misyonerlik bir suç olmadığı halde Protestan inancını yaymakla vazifeli kimselere baskı yapıldığı gibi iddialar yer alıyor.

Broşürün “Sunuş” kısmında, Türkiye Protestan Kiliseler Birliği Temsilciler Kurulu Eski Başkanı İhsan Özbek’in şu satırları yer alıyor:

 

“İncil’in içine para koyarak insanları Hıristiyan yaptığımız, bize karşı yapılan propagandaların en etkili temalarından biri!.. Bu, Hıristiyanlara, ‘Sizin inancınız beş para etmez. Siz ancak insanları parayla satın alabilirsiniz’ demektir… Türkiye gibi bir ülkede para karşılığı Hıristiyan olmak gibi bir saçmalık düşünülemez bile. Çünkü Türkiye’de Hıristiyan olmanın bir bedeli vardır, size ödetirler. Gözaltına alınırsınız, dayak yersiniz, toplumda aşağılanırsınız, devlet görevinde çalışamazsınız, güvenlik soruşturmanız olumsuz çıkar, sırf Hıristiyansınız diye polis sizi ve komşularınızı rahatsız eder… İçişleri Bakanlığı, Meclis’te bizim aleyhimize sorulan soru önergesine ‘Şu kadar yerli, şu kadar yabancı misyoner yakalanmıştır’ diye sayılar veriyor. Bir sorsalar keşke: ‘Bu adamlar ne yaparken yakalanmıştır’ diye… Yakalananlar hep Hıristiyan oldukları için yakalanmıştır. GörevlilerHıristiyanlara baskı yaptığı için, insan haklarına saygı göstermediği için yakalanmışlardır. Laik ülkemizde nasıl Müslümanlar, Budistler, vb. inançlarını açıkça paylaşıyor, misyonerlik yapıyorsa, Protestanların da misyonerlik yapma hakkı vardır.”

Protestanların Türkiye’de bir takım baskılara ve engellemelere mâruz kaldığı iddiasına bir dereceye kadar iştirak etmemek mümkün değildir. Ancak bunların sebepleri üzerinde durmak gerekir ki, aşağıda bir nebze bu konuyu işleyeceğim. Sayın Protestanlar Avukatı Orhan Kemal Cengiz’e öncelikle şu hususu beyan etmek isterim: Broşürünüzde Müslümanları bu ülkede tam din hürriyetine sahipmiş gibi göstermektesiniz. Bu, son derece yanlış bir görüş ve iddiadır. Türkiye’de dinî bakımdan en fazla baskıya mâruz kalan; din, inanç, inandığı gibi yaşamak ve propaganda yapmak hakları ve hürriyetleri en fazla ihlâl edilen zümre, çoğunluğu teşkil eden Müslüman kesimdir. “Türkiye Protestan Kiliseler Birliği”nin Ankara’da bir merkezi vardır. Bizim laik rejimimiz sizin din işlerinize karışmaz, “Protestanların diyanet reisini, papazlarını ben tayin edeceğim” demez ama, Müslümanların dinî teşkilatına, dinî vakıflarına karışır.

Türkiye’de Protestanların kilise açmaları engelleniyormuş, açtıkları kiliseler kapatılıyormuş…Peki bu memlekette, Müslümanlar, devletin kontrolu dışında cami açabilirler mi? Açamazlar. Çocuklarına yaz tatilinde veya pazar günleri din dersi verdirebilirler mi? Verdiremezler. Sekiz yıllık temel eğitimi bitirmemiş bir Müslüman çocuğuna din ve Kur’ân dersi verilmesi kesin olarak yasaktır. Bunu herkes biliyor.

Okullarda mecburî din dersleri varmış… Bu bir aldatmacadan ibarettir. Çoğu okulda bu dersler yapılmaz, yapılsa bile, devletin hazırlattığı o biçim ders kitapları okutulur.

Türkiye’de din, inanç, felsefe, ideoloji bakımından yüzde yüz bir cemaatler, gruplar, zümreler, klikler yok mudur? Vardır. Bazılarını sayayım:

1. Sabataycılar. Onların din işlerine, gizli sinagoglarına, hahamlarına, tören ve âyinlerine kimse karışmaz. İstanbul’un mutena semtlerinden Etiler’de Alkent sitesinin büyük bir binasının altında bir Sabataycı sinagogu bulunmaktadır.Devlet, emniyet, istihbarat bunu biliyor ama karışan var mıdır? “Siz resmî makamlardan isim almadan bu ibadet yerini açtınız, hakkınızda takibat yapacağız” diyecek bir cesur sorumlu çıkabilir mi? Çıkmaz, adamın tozunu havaya uçururlar!

2. Bir kısmı sessiz sedasız devletin yüksek makamlarına sızmış bulunan Bahailere de karışan görüşen yoktur.

3. Dışarıya kapalı bir din ve tarikat mahiyetindeki Farmason locaları da yüzde yüz bir hürriyete sahiptir. Erbabı bilir, Masonlar localarına mâbet, orada yaptıkları gizli ve esrarlı toplantılara da âyin derler. Mâbet, âyin gibi kelimeler ve terimler dinî istilahlar cümlesindendir. Onlara da kimse karışmaz.

Peki Türkiye’de Protestanlardan niçin çekiniliyor? Bu çekinmenin, tedirginliğin, korkunun sebebi dinî değil, siyasîdir. Çünkü Osmanlı devletinin temellerini ve yapısını 19’uncu asırda protestan misyonerler dinamitlemiştir. Herkes bilmez ama Robert Kolej Amerikan Protestanları tarafından kurulmuşbir okuldur ve bu okulda tahsil gören Osmanlı Rum, Bulgar, Ermeni, Hıristiyan Arap çocukları, bir “milletler” birliği olan Osmanlıyı yıkmak, parçalamak için yetiştirilmiş, şartlandırılmıştır. Bu konuda sayısız belge, bilgi, şahit vardır.

Ermenilerin sebeb-i felaketi misyonerler olmuştur. Çünkü misyonerler sadece Hıristiyanlık inancını yaymak için çalışmıyorlardı. Ermeniler zaten Hıristiyandı. Hıristiyandı ama Osmanlı devletine bağlı Hıristiyan idiler. Onların arasına fitne ve fesat soktular; onları Gregoryen, Katolik, Protestan diye üçe ayırdılar. Ermenilerin menfaati Türklerle, Müslümanlarla, Osmanlı devleti ile iyi geçinmekteydi. Başta Amerikan misyonerleri olmak üzere teslis davetçileri emperyalist emellere ve hayallere hizmet ettiler; Ermenilerin bir kısmını, bilhassa gençleri kendilerine çektiler ve onların felaketine sebebiyet verdiler.

Protestanlar niçin baskı görüyorlar? Çünkü onlar, Türkiye’yi yeniden Hıristiyan yapmak istiyorlar. Halbuki Türkiye’nin kimliğinin ana maddesi ve unsuru İslâm’dır. OnlarTürkiye’nin kimliğini değiştirmek istiyorlar.

Şu anda zâlim İsrail’i en fazla destekleyenler, hattâ bu destekte Siyonistlerden bile hareketli olanlar bir kısım Protestan kiliseleri ve cemaatleridir. Başkan Bush bunların içindedir, etrafı da militan, İsrail-sever Protestanlarla kuşatılmıştır. Protestanlık dini, Hazret-i İsa’yı Yahudilerin ihbar edip çarmıha gerdiklerini kabul eder (Biz Müslümanlar Hazret-i İsa’nın çarmıha gerildiği iddiasını kabul etmeyiz). Peki, kendi büyüklerine böylesine suikastte bulunan bir kavmi ve dini nasıl bu kadar hararet ve aşkla destekliyorlar?

Türkiye’de Protestanlık sadece bir din, bir inanç değildir. Ardında emperyalist gayeler ve emeller bulunmaktadır.Türkiye yönetiminin onları kösteklemesi, İslâm’a olan bağlılığından ve sevgisinden dolayı değil, Protestanlara güvenilmediğindendir.

Batı’daki Protestan ülkelerinde Müslümanların yüzde yüz din hürriyeti varmış, o halde Türkiye’de Protestanlara da aynı hürriyetler ve haklar tanınmalıymış… Tek taraflı, eşitsiz bir hürriyet olmaz. Batıdaki din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak, kendi dininin teşkilatını serbestçe kurabilmek, kendi dinî ve ruhanî reisini kendisi seçmek hakları önce bu ülkedeki Müslümanlara tanınsın, sıra ondan sonra Protestanlara gelebilir. Müslümanların eli kolu bağlı olacak, Protestanlar tam bir hürriyete sahip olacak, yağma yok!

Protestanlar yakalanıyor, dövülüyor, eza ve cefa görüyormuş. Onların gördüğü baskılar ve mâruz kaldığı sıkıntılar ağır değildir. Soruyorum onlara: Sizde hiç İskilipli Âtıf efendi gibi ipe çekilerek idam edilmiş bir ruhanî var mıdır? Bizim böyle binlerce, yüzbinlerce kurbanımız olmuştur. Lütfen gördüğünüz baskılar kadar ağlayın, fazla feryat ederek ortalığı velveleye vermeyin. Hem, Protestan misyonerleri önce kendi ülkelerinde akım akım, yüzbinlerce, milyonlarca vatandaşlarının kiliseden çıkıp dinsizliğe kaymalarını önlemek için propaganda yapsalar daha iyi etmezler mi? 27 Ocak 2003