Türkiye Tam Bağımsız Olabilir mi?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Cumartesi
ABD’nin, İsrail’in, Derin Devlet’in siyaset ve stratejisinin esasları şunlardır: (1) Türkiye’deki etnik ve dinî grupları birbirine düşman etmek, düşürmek, birbirleriyle çekiştirip tepiştirmek ve bu esnada ülkeyi güzelce idare etmek. Türklerle Kürtlerin arasını açmak, Sünnîlerle Alevîleri zıt ve düşman kamplar haline getirmek. “Dincilerle” Lâikleri, sağcılarla solcuları, şucularla bucuları… (2) İslâmcı hareketin başına kendi işlerine gelen, kendilerine dolaylı şekilde de olsa hizmet edecek, Müslümanlığı mıncıklayacak, Müslümanları oyalayacak adamlar ve kadrolar getirmek… (3) Yine milliyetçi ve Türkçü hareketin başına da böyle adamlar ve kadrolar getirmek…
Bu siyaset ve strateji Türkiye’nin çok aleyhine olurmuş, ülkeyi böler, devleti sarsar, ileride iç savaşa yol açarmış, onların umurunda bile değildir. Zaten onlardan bazıları bundan yıllarca önce Antalya’da yapılan uluslararası bir toplantıda Türkiye’nin bölünmesine razı olmuşlardır.
Medyadaki manşetlere, haber ve yorumlara kesinlikle aldanmayın. Türkiye şu anda, eskiden olduğu gibi ABD ve İsrail yörüngesindedir. İsrail cumhurbaşkanı Peres ile Filistin sözde devletinin kukla başkanı Abbas’ın Ankara’da bir araya gelmeleri çok manidardır. Bu konuda fazla yazamıyorum, detaylara giremiyorum…
Avrupa Birliği üyesi bazı devletlerin de ülkemiz üzerinde çok ağır baskıları vardır. ABD, İsrail, bazı AB devletleri Türkiye’nin bölünmesi konusunda kesin kararlarını çoktan vermişlerdir. Bu hususta en ufak bir şüphesi olan çok büyük bir gaflet ve cehalet içindedir.
Bundan yirmi yıl önce “Türkiye bölünmek, parçalanmak isteniyor!..” deseydik bize deli derlerdi ve büyük tepki gösterirlerdi. Bugün artık tehlike ile burun burunayız. PKK deyip durmayalım. Önemli olan PKKdeğil, onun arkasındaki güçlerdir.
Türkiye öylesine bağlanmış, dizginlenmiş, kafese konulmuş, tuzağa düşürülmüştür ki, ABD’ye, İsrail’e, AB’ye direnecek fazla gücü kalmamıştır.
Halk yığınlarına hoş görünmek için birtakım jestler yapılıyor, restler çekiliyor, tehditli cümleler sarf ediliyor, sloganlar atılıyor ama bunlar hep yüzeyseldir. Vaktiyle heyecanlı kuru kalabalıklar “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız!..” diye bağırdılar da ne oldu? Girit elden gitti ve orada şimdi bir tek Müslüman ve Türk yaşamıyor.
Türkiye Türk ve İslâm dünyasına kayabilirmiş. Amerika’nın ve İsrail’in vesayetinden çıkıp Ortadoğu’nun yükselen gücü ve lideri olabilirmiş… Bunlar zayıf ümitler, hattâ kuruntulardır.
– Amerika, Türkiye’den vaz geçebilir mi? Bağımsız Türkiye, ABD’nin Ortadoğu ve İslâm dünyasındaki emellerinin sonu olur. Böyle bir şeye asla izin vermez.
– İsrail, Türkiye üzerindeki tesirlerinden, vesayetinden, Türkiye ile olan ittifakından vaz geçebilir mi? Asla geçemez, çünkü böyle bir şey İsrail’in sonu olur.
– AB, Türk dünyasına ve İslâm âlemine dönük bir Türkiye ister mi? Kesinlikle istemez.
Dünya üzerinde büyük ve uzun vadeli siyasetler ve stratejiler vardır. Bunlar günlük haberleri ve yorumları okumakla anlaşılmaz. Meselâ 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında, Alman Birliği’ni gerçekleştirmek konusunda Bismarck’ın ana siyaseti şuydu. Bu birliğe Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Fransa karşıydı. Dahi bir siyasetçi olan Bismarck önce Avusturya ile savaştı, onu yendi ve birinci engeli kaldırdı. Sonra birtakım hileler yaparak (Ems telgrafı) Fransa’yı savaşa çekti, onu da yendi, imparator 3’üncü Napolyon’u esir aldı ve Versay Sarayı’nın aynalı salonunda Alman Birliği’ni ilan etti.
Bugün de dünyamızda böyle ana siyaset ve stratejiler vardır.
Türkiye ABD, İsrail ve AB için çok önemli bir kilit taşıdır. Türkiye’nin güdümlerinden, dümen sularından çıkması onlar için ölüm ve felâket demektir. Böyle bir şeye asla razı olmazlar, asla izin vermezler.
Peki, ülkemizin tam bağımsızlığa kavuşması için çareler ve çözümler yok mudur? Elbette vardır. Lakin bunlar ucuz ve kolay çareler değildir.
Washington’a gidersin, Başkan Bush’a resti çekersin, Başkan Bush yelkenleri suya indirir ve meseleler halledilir. Bunlar kuruntulardan ibarettir.
İsrail ne oluyormuş, onun cirmi neymiş, Tel-Aviv’e “Yeter artık!..” dersin ve Yahudi devleti ile yakın ve dostane ilişkilerine son verirsin… Ya öyle mi?..Bu iş bu kadar kolay mı?
Düşmüşsün bir kere tuzaklarına. Borç gırtlağa kadar, hattâ boyumuzu geçmiş, dünyanın en yüksek faizini ödeyen ülke Türkiye olmuş. Bu durumda boynundaki kementleri, bukağı ve lâleleri nasıl çıkartacaksın? Edebiyat yapmak kolay…
Türkiye daha 1923’te Lozan’da bağımsızlığını yitirmiştir.
Derin Devlet bu ülkedeki yolsuzlukları, soygunları, hortumlamaları bilmiyor mu? Hiç bilmez olur mu? Bir vücuttaki kılcal damarlar neyse, bizdeki istihbarat da öyledir. İstanbul’un büyük caddelerinde, meydanlarında, nice köşe ve bucağında gizli kameralar günde 24 saat film çekiyor. Her yerde kameralar harıl harıl çalışıyor. Telefonlar dinleniyor, bilgisayarlar kontrol altında. Genelkurmay Başkanı bile bir toplantıda ağzını eliyle kapatarak konuşuyor. Niçin? Çünkü dudak hareketlerinden ne dediği tesbit edilmesin diye.
Türkiye’nin uluslararası şeffaflık ve temizlik notu nedir? On üzerinden 9 küsurdur, yani ülkeler listesinin diplerindedir. ABD, İsrail, Derin güçler böyle olmasını istiyor. Türkiye Norveç, Finlandiya, İzlanda gibi çok temiz, çok şeffaf, kokuşmasız bir ülke olursa ancak bağımsızlığına kavuşabilir. Kokuşma ve yolsuzluk esaret demektir, bağımlılık demektir, zillet demektir.
Derin güçler Türkiye’nin temiz ve şeffaf olmasını asla istemezler, buna asla izin vermezler. Bu konuda biraz daha açıklama yapmam gerekir ama bu kadar yazabiliyorum.
PKK terörü Türkiye’deki kokuşmanın bir parçasıdır. İnsan hakları ihlâlleri bir kısım Kürtlerin canına tak etmiş ve dağa çıkmışlar… Bu gibi açıklamalara kesinlikle inanmayınız. PKK hareketi güdümlüdür… PKK terörü, bir buzdağının su üstündeki 9’da biridir… PKK bir taşerondur… PKK’nın arkasında Amerikalılar, İsrailliler, bazı AB ülkeleri vardır.
Bugünkü durumda tam bağımsızlık olabilir mi? Olmaz. Çünkü tam bağımsızlık millî kimliğe, millî kültüre bağlılık ve saygı ile olur. Başörtülü Müslüman kızların okullarda ve üniversitelerde serbestçe ve korkusuzca okuyamadığı bir ülke nasıl tam bağımsız olacak?
Türkiye bir vesayetler ülkesidir. Derin Sabataycı gücün vesayetinde… Birtakım Kriptoların vesayetinde… ABD ve İsrail’in vesayetinde…
Washington’a gidildi. Oval Ofis’te “Başkan yeter artık. Bıçak kemiğe dayandı, tahammülümüz kalmadı…” denildi. Başkan pes etti, havlu attı ve artık her şey düzelecek… Bendenizin böyle edebiyatlara karnım toktur.
Tel-Aviv’in, Washington’un uyduluğundan kurtulmak için büyük siyasetini ve stratejini tesbit edersin, bunun için ödemen gereken faturayı ödemeye hazır olursun ve ondan sonra tam bağımsızlıktan bahs edebilirsin.
Sabataycılar böyle bir şeye izin verirler mi? Onlar bu ülkenin sırtından her yıl yüz milyarlarca dolar kazanıyor. Bu rantı kaybedip de fakirleşmek isterler mi?
Bağımsızlık konusunda ileriye gidilirse bombalar patlar, katliamlar olur, yer yerinden oynar. Derin güçlerin ellerinde şantaj yapmak için yüzlerce dosya var. Zamanı gelince, eski tabirle hîn-i hâcette bunları açığa çıkartır ve üst üste dizilmiş küpleri birkaç saniyede paramparça ederler.
Bağımsızlığın birinci şartı temizlik ve şeffaflıktır. 18 Kasım 2007