1. Türkiye İran arasındaki siyasî, iktisadî, ticarî, kültürel, turistik münasebetler olabildiğince geliştirilmelidir.

2. İki ülke saldırmazlık anlaşması imzalamalıdır.

3. En yakın tarihte iki ülke vatandaşları pasaportla değil, kimlik kartı ile geçiş, yolculuk ve alışveriş yapabilmelidir.

4. Başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere kaçakçılar, çeteler, eşkıya en ağır cezalarla cezalandırılmalıdır.

5. İki ülke, mezheplerine karışmamalıdır.

6. İran Türkiye’de Şiilik, Türkiye İran’da Sünnîlik faaliyeti propagandası yapmamalıdır.

7. İran, Türkiye Alevilerini Şiileştirme faaliyetlerine son vermeli ve bu hususta para dağıtmamalıdır.

8. Tahran’da Sünnî cami ve kültür merkezi binası yapılmasına ve faaliyet göstermesine izin verilmelidir.

9. Şia, Sünnilere karşı taqiyye yapmamalıdır. Din kardeşleri arasında taqiyye olmaz.

10. Şiîler ve Sünnîler ancak yüksek ilmî seviyede ve ulemaları ile dinî müzakere ve tartışma yapmalıdır. Söz ayağa düşürülmemelidir.

11. Sünnîlerle Şiîleri birbirine düşürmek, kardeş kavgası çıkartmak için ABD, Haçlı, Siyonist, Evangelist tuzaklarına düşülmemelidir.

12. İmam-Hatip okullarına Farsça dersleri tekrar konulmalıdır.

13. Bazı liselere yabancı dil olarak Farsça dersi konulmalıdır.

14. Sünnîler Şiîleri üzecek ve öfkelendirecek, Şiîler Sünnîleri üzecek ve öfkelendirecek sözlerden, yazılardan, hareketlerden kaçınmalıdır.

15. Şiîler ilk üç Halifeyi sevmeyebilirler, lakin alenen ve ağır şekilde onlara hakaret etmekten mutlaka kaçınmalıdır. Böyle bir şey kardeşliği bozar.

16. Ehl-i Sünnet Ehl-i Beyti sever. Ehl-i beyti sevmek farzdır.

17. Namaz kılmayan, âşikâre fısk, fücur, isyan, tuğyan içinde olan, içki ve fuhşa mübtela bulunan kimseler Ehl-i Beytten değildir. Ehl-i Sünnet hakikî Ehl-i Beyti sevmekte, Şia ile yarış etmelidir.

18. Dindar bir İranlı İstanbul’a geldiğinde Cuma namazı kılacak bir Şiî camii bulabildiği gibi, dindar bir Türkiyeli de Tahran’da Cuma namazı kılacağı bir Sünnî camii bulabilmelidir.

19. İran, Hz. Ömer’n ölüm yıldönümündeki taşkınlıkları ve katil Lü’lü’nün kahramanlaştırılmasını önlemelidir.

ABD, Siyonistler, Haçlılar, evangelistler, İslâm düşmanları Türkiye ile İran’ı savaşa sokmak istiyor.

Böylece iki İslâm ülkesi ve devleti harap olacak.

Milyonlarca Müslüman ölecek.

Milyonlarcası yaralanacak.

Milyonlarca yetim ve dul…

Kafir silah ve cephane, uçak, tank, top, tüfek tacirleri milyarlarca dolar vuracak.

Müslümanlar ağlayacak, onlar gülüp oynayacak.

Türkiye ve İran parçalanacak.

Bu oyunlara gelmemeliyiz.

İran ve Türkiye niçin savaşsın demesin kimse.

Yakın tarihte İran ile Irak savaşmadılar mı? Milyonlarca Müslüman ölüp yaralanmadı mı? Bu savaşın gölgesinde, tozu dumanı içinde kefere milyarlarca dolar ticaret yapmadı mı?

Barış barış barış… İslâm kardeşliği…Ticaret, iktisat, kültür, turizm…

(İkinci yazı) CAN ALICI SORULAR

HEM Haliq için çalıştığını, hizmet ettiğini söyleyen, hem de mahluqattan ücret, mükafat ve dünya menfaatleri ve zenginlikleri taleb eden kimse muhlis midir?

Para kazanmak, zengin olmak, lüks bir ev sahibi olmak, refahlı bir hayat sürmek için Kur’ân tefsiri, meali, tercümesi, din kitapları yazan ve yayınlayan kimse muhlis midir, münafık mı?

Şarap içmek mi kötüdür, gıybet etmek mi?.. Önünüzde, içinde ölü kardeşinizin eti olan bir tabak ile içinde şarap bulunan bir kadeh var? Birinden birini tüketmek zorundasınız, yoksa öldürüleceksiniz. Hangisini (kerhen de olsa) tüketirsiniz?.. “Ben ömrüm boyunca ağzıma bir katre alkol koymadım…” diye tafralanan bazıları niçin hergün bol bol ölü yiyor? Hiç iğrenmiyorlar mı?

Partisini dininden üstün gören ve öyle davranan kişi mü’min midir, münafık mı?

“Kötü düzenlerde haram yenir, gayr-ı meşru yollardanzengin olunur” diyen ve Dine, Kur’ân’a, Sünnet’e, Şeriat’a aykırı bir yığın halt eden kimseye ne lazım gelir?

Zengin bir Müslüman Nemrud, Firavun, Neron, Şeddat gibi azgınca lüks bir hayat sürebilir mi?

“Zekatımı veririm, ondan sonra dilediğim gibi yaşarım. Bana kimse karışamaz…” demek İslâm’a uygun mudur?

Sözde İslâm Cumhuriyeti olan Pakistan’da başarılı olmayan bir metodun, aktivist bir ideolojinin, İslâmî bir hareketin Türkiye’de başarılı olma şansı var mıdır?

Mısır’da ve Arap dünyasında başarılı olmayan aktivist bir teşkilat Türkiye’de başarılı olabilir mi?

Din sömürüsü yaparak zengin olmak mı daha kötüdür, karı satarak pezevenklik yaparak zengin olmak mı daha kötüdür? (Bence birincisi daha kötüdür.)

Kur’ân’a, Sünnet’e, Şeriata, fıkha göre öncelikle Müslüman fakirlerin ve miskinlerin hakkı olan zekatı dine aykırı olarak toplayan ve sarf edenler âdil midir, zâlim mi?

Din baronlarını putlaştıran, erbab (rabler) haline getirenler muvahhid midir, müşrik mi?

Her türlü emaneti ehil ve layık olmayanlara verenler, nepotizm yapanlar sâdık ve sâlih Müslüman mıdır, yoksa merdut, fâsık, fâcir ve münafık mıdır?

Peygambere (Salat ve selam olsun ona) saldırılınca ses çıkartmayan, kendi baronu tenkit edilince yeri göğü birbirine katan adam yüksek bir Müslüman mıdır, alçak bir Müslüman mıdır?

Yedi mideyle sığır gibi yemek yiyen kişi mü’min midir, kâfir mi? (Peygamberimiz “Mümin bir mideyle, kafir yedi mideyle yer” buyurmuştur.)

Din okulunda öğrenci iken beş vakit namaz kılmayan bir genç ileride maaş almak ve geçinmek için cami imamı olursa onun arkasında namaza durmak caiz midir?

Vaktiyle bu düzen bozuktur, bu sistem çarpıktır edebiyatı yapan, sonra eline fırsat geçince bu bozuk ve çarpık düzenin haram rantlarına aç kurtlar gibi saldıran adamlar için ne dersiniz? 22 Ocak 2010 Cuma