Türkiye’de Kaç Çeşit Yahudi Var?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
Çarşamba
Ülkemizde kaç çeşit Yahudi vardır?.. Bu soruya cevap arıyorum. İlmî bir tasnif (sınıflandırma) yapacak değilim. Yazacaklarım akla yatsın ve gerçeklere uygun olsun yeter.
1. Türkiye vatandaşı olup da kimlik kartlarının din hanesinde
yazan Yahudiler.
Kendi aralarında kategorilere ayrılırlar. Sefarad Yahudileri, Eşkenaz Yahudileri.Bazısının ismi Yahudicedir, bazısı Türk ve Müslüman adları ve soyadları kullanır. Bunların hepsi de dindar Yahudi değildir.
2.
Bunların kimlik kartlarında Müslüman yazar ama aslında iki kimliklidirler. Türklükleri ve Müslümanlıkları yüzeyseldir, gerçek kimlikleri Yahudiliğin heterodoks bir sekti olan Sabataycılıktır. Bunlar da homojen değildir. Sayıları ne kadardır? Kaçta kaçı militan Sabataycıdır?
3.
(Karaim). Küçük bir cemaattir.Bir uç Yahudi mezhebi veya cemaatidir.
4.
Bunlar Sabataycı değildir.
ülkemize mülteci olarak gelmişler, çeşitli bölgelere yerleşmişler/ yerleştirilmişlerdir. Bir kısmı Alevî, bir kısmı Bektaşi olmuştur. Belki Sünnî görünenleri de vardır.
5.
Bunlar da son bir asır içinde ya Sünnî, ya Alevî görünerek araziye uymuştur.
6.
Kendisini su katılmadık
gösteriyor ama aslında bir
Kafkasyada otuz kırk kadar kavim vardır.
Bunların
7. Tatar Yahudileri…
8. Arnavut Yahudileri vs…
Ailenin kökeni Yahudi. Bir tarihte gerçekten, samimî şekilde mü’min ve Müslüman olmuşlar. Bunlara bir şey diyebilir miyiz?
Diyemeyiz. İslâmda ırkçılık yoktur. Samimî şekilde mü’min olduysa kökeni ne olursa olsun o bizim kardeşimizdir. Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıbleye saygı ve sevgi besleriz. Ancaaak!.. Ortada garip tutumlar, davranışlar varsa Ümmetin âqilleri (herkes değil) ve istihbaratçıları duruma dikkat edebilir.
Bir de şu husus vardır.
(Salat ve selam olsun ona) bazı bozuk kimseler için “Onlar benim ümmetimin Yahudileridir” buyurmuştur. Buradaki Yahudi mecazî mânadadır.
Müslümanların Musevî vatandaşlara karşı vazifeleri nelerdir? Tutumları nasıl olmalıdır?
Artık Osmanlı İslâm devleti yok ama onlar yine de Ehl-i zimmettir. Haklarına, hukuklarına, kimliklerine karışmayız. Onlar bize emanettir İslâma ve Türkiyeye açıkça ve militanca düşmanlık etmeyenler dışında hepsi de bizim korumamız altındadır. Kendilerine bir fiske vurulmasını istemeyiz.
şayet militan şekilde İslâm düşmanlığı yapmıyorlarsa onlara da dokunmamak gerekir. İslâm ve Türkiye düşmanlığı yapanlara karşı uyanık olmamız şarttır.
Konu açılmışken
de birkaç satırla zikr edelim. Bu zat
Ziya Gökalp’in en yakın dostu ve arkadaşıdır.
ve bunlardan birine
başlıklı bir bölüm koymuştur. Yani azılı bir İslâm düşmanıdır. Bu kişi elbette bizim için menfur ve merduttur.
Türkiyenin şu anda en önemli meselesidir. Keşke bu konuyu ilmî araştırmaların ışığında aydınlatabilsek…
Pirsultan Abdal şenlikleri yapılacakmış… Her sene yapıldığı gibi o sene de usulünce yapılabilirdi ve hiçbir üzücü hadise olmazdı.
Salman Rüşdi’nin, Peygamberimize saldıran iğrenç eserini gazetede tefrika suretiyle yayınlamaya başladılar. Pir sultan Abdal ile Salman Rüşdi’yi bir araya getirdiler. Sivas’ın Sünnî Müslümanlarını kışkırttılar.
yaygarasını kopartıp duruyorlar. Sivas hadiseleri bir tertiptir. Sünnîlerle Alevîleri çatıştırıp memleketi bölmek için yapılmıştır, yaptırılmıştır. Sivas hadiselerinin iç yüzü henüz aydınlanmamıştır, aydınlatılmamıştır.
Madımak otelinde, hadiseler esnasında içeride tabancayla adam öldürülmüştür. Katil serbest bırakılmıştır.
Sivas faciasından sonra Erzincanın Başbağlar köyünde camiden çıkan otuz üç vatandaş kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Katiller yakalanmış, sonra serbest bırakılmıştır.
Mahkeme, Sivas sanıklarına ceza vermiş, bu ceza Yargıtayda bozulmuş ve daha sonra en ağır ceza olan müebbet hapis verilmiştir.
Bu memlekette Sünnîler ile Alevîler birbirini öldürmez. Üzücü hadiseler çok ağır tahrikler (kışkırtmalar) sonucunda meydana gelmiştir, getirilmiştir. Facia gününden önce Sivas’a esrarengiz adamlar gelmiş, ortalığı karıştırmış ve sonra kaybolmuştur. Onlar yakalanmamıştır.
Başbağlar köyünde camiden çıktıktan sonra şehid edilen, hiçbir suçu olmayan mâsum vatandaşların kanları yerde kalmıştır. Türkiye Müslümanları adaletli şekilde onların haklarını aramamışlardır.
Madımak otelini devlet satın almış, müze yapacakmış. Peki Başbağlar köyü ne olacak?
Sivas faciası hakkında konuşurken 100 desibel bağırıyor, Başbağlardan ya hiç bahs etmiyor, yahut fısıltı şeklinde konuşuyor. Böyle eşitsizlik, böyle iki yüzlülük olmaz.
Müslümanlar Başbağlar köyünü ihya etmelidir. O köye okullar, talebe yurtları yapılmalıdır.
O köyde geleneksel el sanatları üretilmelidir.
Başbağlar köyünde bir medrese açılmalıdır. Bir tekke açılmalıdır. Başbağlar köyü hakkında bir araştırma merkezi kurulmalıdır. Bunları kimler yapacak? Herhalde benim gibi imkansız biri değil.
Hocaefendiler, hocalar, üstadlar, hazretler, muhteremler, efendi hazretleri, ağabeyler himmet buyursunlar. 08 Temmuz 2010