Çarşamba

 

Ülkemizde kaç çeşit Yahudi vardır?.. Bu soruya cevap arıyorum. İlmî bir tasnif (sınıflandırma) yapacak değilim. Yazacaklarım akla yatsın ve gerçeklere uygun olsun yeter.

1. Türkiye vatandaşı olup da kimlik kartlarının din hanesinde

Musevî

yazan Yahudiler.

Bunların nüfusu 15 ile 20 bin arasındadır.

Kendi aralarında kategorilere ayrılırlar. Sefarad Yahudileri, Eşkenaz Yahudileri.Bazısının ismi Yahudicedir, bazısı Türk ve Müslüman adları ve soyadları kullanır. Bunların hepsi de dindar Yahudi değildir.

2.

Sabataycılar.

Bunların kimlik kartlarında Müslüman yazar ama aslında iki kimliklidirler. Türklükleri ve Müslümanlıkları yüzeyseldir, gerçek kimlikleri Yahudiliğin heterodoks bir sekti olan Sabataycılıktır. Bunlar da homojen değildir. Sayıları ne kadardır? Kaçta kaçı militan Sabataycıdır?

3.

Karaylar

(Karaim). Küçük bir cemaattir.Bir uç Yahudi mezhebi veya cemaatidir.

4.

Kripto Yahudiler.

Bunlar Sabataycı değildir.

17’nci, 18’inci yüzyıllarda

ülkemize mülteci olarak gelmişler, çeşitli bölgelere yerleşmişler/ yerleştirilmişlerdir. Bir kısmı Alevî, bir kısmı Bektaşi olmuştur. Belki Sünnî görünenleri de vardır.

5.

Kürt Yahudileri.

Bunlar da son bir asır içinde ya Sünnî, ya Alevî görünerek araziye uymuştur.

6.

Kafkasya kökenli Yahudiler.

Kendisini su katılmadık

Azerî

gösteriyor ama aslında bir

Tat Yahudisidir…

Kafkasyada otuz kırk kadar kavim vardır.

Çerkesler, Dağlılar, Abazalar vs…

Bunların

hepsinin Yahudisi de vardır.

7. Tatar Yahudileri…

8. Arnavut Yahudileri vs…

Bir soru:

Ailenin kökeni Yahudi. Bir tarihte gerçekten, samimî şekilde mü’min ve Müslüman olmuşlar. Bunlara bir şey diyebilir miyiz?

Cevap:

Diyemeyiz. İslâmda ırkçılık yoktur. Samimî şekilde mü’min olduysa kökeni ne olursa olsun o bizim kardeşimizdir. Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıbleye saygı ve sevgi besleriz. Ancaaak!.. Ortada garip tutumlar, davranışlar varsa Ümmetin âqilleri (herkes değil) ve istihbaratçıları duruma dikkat edebilir.

Bir de şu husus vardır.

Resulullah Efendimiz

(Salat ve selam olsun ona) bazı bozuk kimseler için “Onlar benim ümmetimin Yahudileridir” buyurmuştur. Buradaki Yahudi mecazî mânadadır.

Müslümanların Musevî vatandaşlara karşı vazifeleri nelerdir? Tutumları nasıl olmalıdır?

Cevap:

Artık Osmanlı İslâm devleti yok ama onlar yine de Ehl-i zimmettir. Haklarına, hukuklarına, kimliklerine karışmayız. Onlar bize emanettir İslâma ve Türkiyeye açıkça ve militanca düşmanlık etmeyenler dışında hepsi de bizim korumamız altındadır. Kendilerine bir fiske vurulmasını istemeyiz.

Zahiren Müslüman görenen Gizli Yahudiler, Sabataycılar

şayet militan şekilde İslâm düşmanlığı yapmıyorlarsa onlara da dokunmamak gerekir. İslâm ve Türkiye düşmanlığı yapanlara karşı uyanık olmamız şarttır.

Konu açılmışken

Moiz Kohen Tekin Alp efendiyi

de birkaç satırla zikr edelim. Bu zat

Selanik Hukuk Mektebinde profesördü.

Ziya Gökalp’in en yakın dostu ve arkadaşıdır.

Moiz Kohen ismini gizlemiş, Tekin Alp takma adıyla Türkler için milliyetçilik ve Türkçülük kitapları yazmış

ve bunlardan birine

“Kahr olsun Şeriat”

başlıklı bir bölüm koymuştur. Yani azılı bir İslâm düşmanıdır. Bu kişi elbette bizim için menfur ve merduttur.

Gizli Yahudilik ve Yahudiler

Türkiyenin şu anda en önemli meselesidir. Keşke bu konuyu ilmî araştırmaların ışığında aydınlatabilsek…

(İkinci yazı) Sivas Faciasının İçyüzü Başbağlar Katliamı

Sivas faciası ergenekonik, derin devletsel bir kışkırtmanın neticesidir.

Pirsultan Abdal şenlikleri yapılacakmış… Her sene yapıldığı gibi o sene de usulünce yapılabilirdi ve hiçbir üzücü hadise olmazdı.

Başta Aziz Nesin olmak üzere militan ve saldırgan din düşmanları neler yaptılar?

Salman Rüşdi’nin, Peygamberimize saldıran iğrenç eserini gazetede tefrika suretiyle yayınlamaya başladılar. Pir sultan Abdal ile Salman Rüşdi’yi bir araya getirdiler. Sivas’ın Sünnî Müslümanlarını kışkırttılar.

Yıllardan beri gerici Müslümanlar Alevî aydınları ve sanatkarları öldürdü

yaygarasını kopartıp duruyorlar. Sivas hadiseleri bir tertiptir. Sünnîlerle Alevîleri çatıştırıp memleketi bölmek için yapılmıştır, yaptırılmıştır. Sivas hadiselerinin iç yüzü henüz aydınlanmamıştır, aydınlatılmamıştır.

Madımak otelinde, hadiseler esnasında içeride tabancayla adam öldürülmüştür. Katil serbest bırakılmıştır.

Sivas faciasından sonra Erzincanın Başbağlar köyünde camiden çıkan otuz üç vatandaş kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Katiller yakalanmış, sonra serbest bırakılmıştır.

Eski bir adalet bakanının bu işlerde büyük rolü olmuştur.

Mahkeme, Sivas sanıklarına ceza vermiş, bu ceza Yargıtayda bozulmuş ve daha sonra en ağır ceza olan müebbet hapis verilmiştir.

Sivas hadiselerinin senaryosunu yazanlara, perde arkasında uygulayanlara hiçbir şey yapılmamıştır.

Bu memlekette Sünnîler ile Alevîler birbirini öldürmez. Üzücü hadiseler çok ağır tahrikler (kışkırtmalar) sonucunda meydana gelmiştir, getirilmiştir. Facia gününden önce Sivas’a esrarengiz adamlar gelmiş, ortalığı karıştırmış ve sonra kaybolmuştur. Onlar yakalanmamıştır.

Başbağlar köyünde camiden çıktıktan sonra şehid edilen, hiçbir suçu olmayan mâsum vatandaşların kanları yerde kalmıştır. Türkiye Müslümanları adaletli şekilde onların haklarını aramamışlardır.

Madımak otelini devlet satın almış, müze yapacakmış. Peki Başbağlar köyü ne olacak?

Başbağlar köyündeki Sünnî kırımının failleri, katilleri, onları destekleyenler, koruyanlar mutlaka bulunmalıdır.

Sivas faciası hakkında konuşurken 100 desibel bağırıyor, Başbağlardan ya hiç bahs etmiyor, yahut fısıltı şeklinde konuşuyor. Böyle eşitsizlik, böyle iki yüzlülük olmaz.

Müslümanlar Başbağlar köyünü ihya etmelidir. O köye okullar, talebe yurtları yapılmalıdır.

O köyde yatılı bir lise ve misafirhane açılmalıdır.

O köyde geleneksel el sanatları üretilmelidir.

O köye yılın müsait mevsimlerinde turlar tertiplenmelidir.
Başbağlar köyü bütünüyle bir müze haline getirilmelidir.

Başbağlar köyünde bir medrese açılmalıdır. Bir tekke açılmalıdır. Başbağlar köyü hakkında bir araştırma merkezi kurulmalıdır. Bunları kimler yapacak? Herhalde benim gibi imkansız biri değil.

Hocaefendiler, hocalar, üstadlar, hazretler, muhteremler, efendi hazretleri, ağabeyler himmet buyursunlar. 08 Temmuz 2010