Türkiye’deki Haçlı Seferi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Pazartesi
Türkiye Felluce’de yapılan Haçlı vahşet ve katliamını şiddetle protesto etmişmiş… Gazetedeki bu haberi okuyunca kahkaha ile güldüm. Ucuz ve cılız bir edebiyatın adına protesto diyorlar. Şu anda Türkiye’nin dış politikası ABD, iç politikası AB, iktisadı ve maliyesi IMF tarafından idare ve kontrol edilmektedir.
İslâm dünyası birkaç cephede Haçlı saldırılarına uğramış bulunuyor. Irak’taki savaş kanlı, ateşli, şiddetli, yıkıp yakmalı, sıcak olduğu için herkesin gözüne batıyor. Türkiye’de ise sinsi bir Haçlı savaşı bütün şiddetiyle cereyan etmektedir.
Elli beş bin İslâm ve Müslüman düşmanı militan, fanatik, agresif Evangelist misyoneri iki yıldan beri ülkemizde gece gündüz İslâm aleyhinde çalışmaktadır.
Ülke sathında binlerce kilise-ev açılmıştır. Yüzlerce çan kuleli kilise yapılmış ve Haçlı ibadetine açılmıştır. Yüzlercesinin inşaatı veya restorasyonu devam etmektedir. Misyonerler her yıl milyonlarca İncil, propaganda kitap ve broşürü yayınlayıp dağıtmaktadır. Siirt ve civarında, Hıristiyan olacak ailelere beş bin dolar verileceği ilan edilmiştir. Para dağıtarak, çocuklara tahsil imkanı vaad ederek, başka maddî menfaatler sağlayarak bir kısım vatandaşlarımız Tevhid inancından Teslis inancına transfer edilmeye çalışılmaktadır.
İzmir’de yeni yapılan bir kilisenin açılışına büyük bürokratlar gelmiş, bir okulun öğrencileri de topluca oradaki törende bulundurulmuştur. Bir cami açılışına küçük öğrenciler getirilse kıyamet kopartılmaz mıydı?
Bir yandan bu gibi Haçlı faaliyetleri devam ederken, öte yandan mübarek Ramazan’da kara cüppeli patrikler, metropolitler, piskoposlar, hahambaşılar ile birlikte resmi hoşgörü ve evrensel kardeşlik iftarları yapılmaktadır. Bu gibi diyalog ve hoşgörü dolaplarını tenkit eden Müslümanlara “Haricîler, Karmatîler, Anarşistler!..” diye ağır şekilde saldırılmakta, hakaret edilmektedir.
Irak’takine benzemiyor ama Türkiye’de çok ağır, çok vahim, çok düşündürücü başka bir haçlı savaşı yaşanmaktadır. Haçlılara devamlı yeşil ışık yakan güçler işi o kadar azıtmışlardır ki, Denizli’nin bir ilçesindeki (vaktiyle kiliseden çevrilmiş) tarihî camiyi tekrar kilise haline getirmek için teşebbüse geçmişlerdir. Ülkemizdeki bu Haçlı savaş ve seferinde yüz milyonlarca, hattâ milyarlarca dolar döndüğü iddia ve rivayet edilmektedir. Öyle ya, günahını bile bedava satmayacak birtakım adamlar ve gruplar Haçlılara ücretsiz ve karşılıksız hizmet ederler mi?
Türkiye’deki Müslüman halk yığınları yıllardan beri afyonlandığı, uyuşturulduğu, pasif hale getirildiği için gereken tepkiyi göstermemektedir. Bazı Müslümanlar o kadar şuursuz ve vicdansız hale getirilmiştir ki, kilise yapılmak istenilen cami meselesinde
diyecek kadar gaflet içinde bulunmaktadırlar.
İslâm’ın ve Müslümanların en azılı düşmanı olan Evangelist misyonerlere bütün kolaylıklar gösterilirken, yerli Müslüman halk, din ve inanç konusunda çağdaş dünya standartlarına uygun bir serbestliğe sahip değildir.
• Müslümanların, devletten bağımsız bir cemaat teşkilatı yoktur.
• Müslümanların, kendi seçtikleri bir ruhanî başkanları, liderleri, İmam-ı Kebir’leri yoktur.
• Müslümanlar kendi din işlerini, hizmet ve faaliyetlerini kendileri idare ve tanzim edememektedir. Camilerde okunan hutbelere kadar dışarıdan müdahale edilmektedir.
• Müslümanlar kendi çocuklarına din ve Kur’ân dersi verdirmek hak ve hürriyetinden mahrumdurlar.
• Müslümanların, misyonerlere karşı “İslâm’ı Savunma ve Tebliğ Etme Derneği” gibi dernekler kurması yasaktır. Çünkü bizdeki anti- demokratik Dernekler Kanunu din derneği kurulmasına izin vermemektedir. Yani tek kelimeyle Müslümanların elleri kolları bağlıdır; agresif misoynerler ise bütün hürriyet, imkân ve fırsata sahiptir.
Dini imanı rant, para, maddî menfaat, nüfuz, ikbal, benlik olan birtakım adamlar ve zümreler azılı, agresif, düşman, fanatik, amansız misyonerlerle işbirliği içindedir. İşin en kötüsü milyonlarca Müslümanın, bu kötü durumdan habersiz oluşudur. Ülkenin heryerinde ev-kiliseler, çan kuleli görkemli kilise binaları yapılır ve faaliyete geçerken, iktidara mensup bir kodaman zat: “Adım başında bir cami istemiyoruz. Bundan böyle, yürüyüşle on dakika olan mesafe dahilinde yeni cami yapılmasına izin vermeyeceğiz.” şeklinde garip bir beyanda bulunabilmiştir. Üstelik de bu zat ilahiyat profesörüdür!
Evet, Felluce’de, mübarek Ramazan günlerinde, mübarek ve kudsî Kadir gecesinde yapılan kanlı vahşete karşı Türkiye Müslümanları gereken tepkiyi göstermemiştir. Din ve iman kardeşlerimiz orada, hem de yaralı olarak camilerde tavuk gibi boğazlanırken Türkiye Müslümanlarının iştah içinde iftar etmeleri, kabul edilebilir bir şey midir?
Şu yetmiş milyonluk Türkiye’de, Haçlı vahşetlerinden sonra en az bir milyon kişilik protesto yürüyüş ve mitingleri yapılması gerekirdi. Maalesef yapılmamıştır. BaşkanBush, Şili’de bile yetmiş bin kişilik bir kalabalık tarafından protesto edildi, lânetlendi. Biz Şilililer kadar olamadık.
Haçlı savaşı Türkiye’ye yaklaşmaktadır. Güney sınırımıza yakın bölgelerde çarpışmalar başlamıştır. Yarın-Allah saklasın- savaş yangını bize de sıçrayabilir? Haçlıların ne kadar vahşî, acımasız, toleranssız olduklarını Felluce’de bir kere daha gördük. Onlar, camilerde yere serilmiş yatan ağır yaralıları bile nişan alıp kurşunla öldürecek kadar insanlıktan, hukuktan, ahlâk ve faziletten, merhametten mahrum kişilerdir.
Ey gaflet ve uyuşukluk içinde yatan Müslümanlar!
Men dakka dukka… Siz bugün Felluce’de, başka İslâm şehir ve topraklarında şehid edilen Müslümanlara karşı ilgisiz davranıyorsunuz ama bir gün gelecek aynı zulümlere siz de mâruz kalacaksınız. Sizi uyaran, sizi doğru yola çağıran Müslüman kardeşlerinize karşı “Haricîler, Karmatîler, Anarşistler…” diyecek kadar ölçüsüz hareket eden Diyalogçular, Hoşgörücüler, sizlere de bu sütunlardan hitap ediyorum:
Siz, İslâm’ın düşmanlarına karşı merhametli, yumuşak, anlayışlı, hoşgörülü hareket ediyorsunuz da kendi din ve iman kardeşlerinize niçin bu kadar galiz, amansız, ağır şekilde saldırıyorsunuz? Allah’tan korkun! Haçlılarla, Misyonerlerle Müslümanlar arasında temel inançlar bakımından fazla bir farklılık yokmuş… Bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz. Hazret-i İsa’ya “Allah’ın oğludur” demek büyük bir farklılık ve şirk değil midir?
Diyalog, ve hoşgörü cereyanını tenkit eden ben “Haricî, Karmatî, Anarşist…” oluyorum da, teslisçilerle işbirliği yapanlar ne oluyor? Bütün bu olup bitenleri Allah’ın kâtipleri yazmaktadır.
Yarın, Mahkeme-i Kübra’da hepimiz hesap vereceğiz. Haçlılar, onlara karşı olanlar, onları destekleyip onlarla işbirliği yapanlar… Hepimiz… 23 Kasım 2004