Türkiye Dönmeleri:

Dıştan Müslüman görünürler ama asıl kimlikleri

Yahudiliğin

bir sekti olan

Sabataycılıktır

.

PAKRADUNİLER:

2600 senelik mazileri vardır. Asıl kimlikleri

Yahudiliktir

. Sonradan

Ermeni

olmuşlardır.

Şu anda bir kısmı Sünnî Müslüman, bir kısmı Alevî, bir kısmı Türk, bir kısmı Kürt görünüyorlar.

Bir Pakraduninin kuyuya attığı taşı bir milyon Müslüman çıkartamaz.

İran’da

MEŞHED

Yahudileri. Dıştan Şiî gibi görünür, içten Yahudidir.

KAFKASYA TAT

Yahudilerinin bir kısmı Müslüman postuna bürünmüştür. Tatar kökenli Kırım

KIRIMÇAK

Yahudilerinin bir kısmı da Müslüman görünür.

Osmanlı devletinin ve hilafetinin yıkılmasına sebep olan isyancı, radikal, tekfirci hareketin kurucusunun

Bursadan göçmüş Yahudi

olduğu iddia ediliyor.

Büyük ve güçlü bir İslam ülkesinin devlet başının kökeninin Yahudi

olduğuna dair internette hayli bilgi bulunmaktadır. Komşu devletlerden birinin başbakanının kökeni

Medine’den kovulan Kurayza Yahudilerine

dayanıyormuş.

İslam dünyasındaki her bid’at, reform, modernizm, laiklik, sekülarizm, dini tahrif ve tahrib hareketinin ardında ve içinde bir crypto Yahudi

olduğunu söylersem mübalağa etmiş olmam.

Güney vilayetlerimizden birindeki crypto Yahudiler

Cuma namazına giderler,

çocuklarını yazın

Kur’an Kursuna gönderirler

; evlerinde ve

gönüllerinde de Musevilik ateşini yanık tutarlar.

Güneydoğudaki başka bir vilayetimizde

“Müslümanlaşmış”

1400 yıllık, Medine civarından kovulmuş crypto Yahudi cemaati yaşamaktadır.

Avram Galanti

bunların Yahudi kökenlerine bağlılığı için

“Quel formidable dynamisme Juif!”

diye yazmaktan kendini alamamıştır.

(Les Pacradounis ou une secte Armeno-Juive, İstanbul, 1933.)

Dünyanın her yerinde, her ülkesinde, her kavmi içinde açık veya crypto Yahudiler bulunur. Habeşistandaki

Fallaşaları

unutmayalım.

Müslümanlar için en önemli mesele

Türkiyedeki İslamî hareketlerin, sektlerin ve cereyanların içine

cryptoların girip girmediği

sorusudur.

Moiz Kohen

,

“Tekin Alp”

takma adıyla niçin ateşli

Atatürkçülük

ve

Türkçülük

kitapları yazmış ve niçin kitaplarından birine

«Kahr Olsun Şeriat»

başlıklı bir bölüm koymuştu? Müslüman Türklerle Müslüman Kürtleri birbirine kimler düşürmüştür?

19’uncu asırda var olan bunca Kürt Yahudisi ne olmuştur? Türkiyede en az bir milyon

crypto Yahudi

, bir milyon da

cryto Ermeni

olduğu söyleniyor.

Tek kimlikli Museviler TC’ye dua ettikleri halde Sabataycılar niçin etmezler?

Bundan on beş-yirmi yıl kadar önce meşhur bir cryptonun, arkadaşına

“Biz Yahudiler yirminci asırda iki Yahudi devleti kurduk”

dediği iddia ediliyor.

İslam karşıtı düzenin, sistemin ve ideolojinin

mânevî mimarlarının

Sabatay Sevi, Şimon Zvi

(Selanikli eğitimci Şemseddin efendi),

Moiz Kohen Tekin Alp

ve benzerleri olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bugünkü sayısız İslamcılık hareketlerinin hangisini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak crypto Yahudiler kurmuş veya kurdurmuştur? Milyarlarca dolar maddî zenginliğe ve paraya sahip olan Türkiye Müslümanları niçin bir

“Türkiye Yahudilerini ve Sabataycılarını İnceleme ve Araştırma Enstitüsü”

kuramamaktadır?

Dinde reform hareketlerinde

ne kadar Crypto tuzu biberi vardır? Dolaylı olarak İsrail’in ve Siyonizmin en büyük destekçisi olan

Arap devletleri ve liderleri

kimlerdir?

Zamanımızda

modern Abdullah ibn Sebe’ler mevcut mudur

ve neler yapmaktadır?

Torlak Kemaller

var mıdır?

Şimor Zvi’ler, Moiz Kohen Tekin Alp’ler var mıdır?

Yirminci asırda Türkiyede

Marksizm bayrağını açanların

tamamı niçin Yahudi veya Sabataycıdır? Türkiyedeki İslamî uyanış hareketi nasıl dejenere edilmiştir? Daha bir yığın soru…

(İkinci yazı) Yaşayan İslâm’lar

Kamil Müslümanlar, evliyaullah, hakiki şeyhler ve mürşidler yaşayan İslamlardır. Onlara bakan onlarda İslam’ı görür. Halk tabakası müşahhas=somut örneklerden çok etkilenir ve ders alır. Evliyaullahın menkıbeleri Müslümanlara ibret olur.

Başta

Nakşibendîlik

olmak üzere, bütün tarikatlerde halkı faydalı sohbetler yoluyla eğitmek, halka edep ve terbiye kazandırmak vardır. Din sadece kuru nazariyeden ibaret değildir.

Din “yaşanan” bir şeydir.

Müslümanlar dinî değerleri yaşamalıdır.

Namaz kılmayan bir Müslüman ilk defa camiye götürülünce oradaki hocaefendinin, cemaatin,

“cami havasının”

etkisinde kalmalıdır. Manevi derecesi yüksek Müslümanların, bırakın konuşmaları, nazarları-bakışları bile faydalıdır, hayra ve hidayete vesile olur.

Eskiden din görevlilerine hademe-i hayrat deniliyordu.

Din görevlisi renksiz, donuk, ucuz bir söz. Hademe-i hayrat, hayırlara hizmet edenler demektir.

1980’li yılların başında bendenize takılan liseli çocukları cuma günleri Şeyh Muzaffer Ozak Efendi’nin hutbe okuduğu, Kapalıçarşı’ya yakın özel bir camiye götürürdüm.

Merhum hocaefendi uzun hutbe okurdu ama hiç bıktırmazdı. Namaz bitip camiden çıktıktan sonra yanımdaki gençler

“Gelecek cumaya da buraya gelelim”

derlerdi.

Muzaffer Efendi

bir Ehl-i Sünnet şeyhiydi. Hiç unutmuyorum, hutbesini bitirip minberden inerken cemaate

“Cumadan sonraki sünnetleri ve ahir zuhur namazını mutlaka kılınız”

derdi.

Kaç icazetli ulemayla, fukahayla, meşayıhle, mürşidle görüştüysem hepsinin sözü sohbeti yerindeydi.

Ehlullah’ın sohbetleri dinleyenleri cezbeder, asla yormaz, bıktırmaz, ruhlarda inşirah ve inbisat meydana getirir.

Ziyalı Müslümanlar da böyledir.

Merhum Üstad Necip Fazıl’ın sohbetleri

ne kadar çekici ve heyecan vericiydi. Üstad

Profesör Ali Fuad Başgil

ne kadar güzel ve tatlı sohbet ederdi.

Üstad Mahir İz

ne kadar güzel konuşurdu.

Hüseyin Hilmi Işık

Hocamızın,

Şeyh Zahid Efendi’

nin ve diğer büyüklerin sohbetleri de çok faydalı olurdu.

Yaşlandım, sosyal münasebetlerim azaldı…

İstanbul’da eskisi gibi cezbedici, uyarıcı, aydınlatıcı, bilgilendirici, gönüllere ferahlık verici sohbetler yapılıyor mu?

Zamanımızda

faydalı kitap okuma, bu kıraatten bilgilenme

alışkanlığı maalesef azaldı.

İnsanlarımızı, bilhassa gençlerimizi faydalı sohbetlerle yetiştirmeye çalışmalıyız.

Liseli veya üniversiteli bir genci düşünelim.

Sönük ve küçük bir dünyası var. Bu genç faydalı bir sohbete götürüldü…

Mekân, dekorasyon güzel…

Gelenlerin hepsi nazik, kibar, müeddep… Mükellef ikramlar gerekmez.

İyi bir çay, yanında bir kurabiye yeter. İlle de sohbetin çok zengin ve derin olması gerekir.

Büyük zat konuşurken öyle bir sessizlik olmalı ki, küçük bir sineğin vızıltısı bile işitilmeli.

Faydalı, nurlu, rahmanî bir sohbet hayat kurtarabilir

, devamlı uyuyanları uyandırabilir. 09 Nisan 2013