Türkiye’nin Durumu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Cumartesi
1. Türkiye’nin bugünkü durumu nasıldır?
– Her hususta tam mânasıyla berbattır. Siyaset, iktisat, ticaret, eğitim, üniversite, medya ve diğer temel müesseseler kirlenmiş ve yıpranmıştır.
2. Türkiye bu hallere düşecek bir ülke miydi?
– Kesinlikle değildi. Biz de, Japonya, Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi doğu ve Asya ülkelerinin ayarında olabilirdik. Biz de harikalar meydana getirebilirdik. Lakin tam tersine, batmış vaziyetteyiz.
3. Bunun sorumluluğu kimlere aittir?
– İdareci, aydın, seçkin, yüksek tabakaya aittir. Halk onlara tâbidir. Bir ülke ve devlet yücelirse, bunun şerefi idarecilerine; alçalırsa, bunun da sorumluluğu ve vebali yine idarecilerine aittir.
4. Bugünkü çöküş ve batışın başlıca sebebi nedir?
– Resmî ideolojidir. Eskiden bir Batı Almanya, bir de Doğu Almanya vardı. Doğu Almanya’nın geri kalmasının, zaaflarının, çürümesinin ana sebebi oradaki Marksist–Leninist ideoloji idi. Kuzey Kore ile Güney Kore de ibretli bir misaldir. Kuzey’de resmî ideoloji vardır. Açlıktan ve sefaletten son birkaç yıl içinde bir buçuk milyon vatandaşı ölmüştür. Korkunç bir polis rejimi ile idare edilmektedir. Güney’de böyle rijid (katı) bir rejim ve ideoloji olmadığı için orası çok inkişaf etmiştir. Bolluk, zenginlik, refah içindedir.
5. Mevcut sistemle Türkiye nereye kadar gidebilir?
– Sistemin mutlaka değiştirilmesi gerekir. Devlet ile sistemi veya düzeni özdeşleştirmek son derece yanlıştır. Devlet esastır, ayakta tutulması gerekir. Sistem/düzen ise eskiyebilir, ihtiyaca cevap vermez hale gelebilir ve değiştirilebilir.
6. Bu sistemi islah etmek, yanlış taraflarını düzelterek yola devam etmek mümkün müdür?
– Mümkün değildir. Esaslı, köklü, genel bir değişim gerekmektedir.
7. Yeni sistem ve rejimin temeli ne olmalıdır?
– Hukukun üstünlüğü olmalıdır. Zorbalık, keyfilik, devletin en üstün oluşu inancı kaldırılmalı, onun yerine hukukun üstünlüğü prensibi getirilmelidir.
8. Şu anda bizdeki hukuk nasıl bir hukuktur?
– Bizdeki kanunların bir kısmı âdil değildir, millî kimlik, kültür ve kişilikle uyuşmamaktadır. Toplum bu yüzden hastadır. Mahkemeler dâva sayısının çokluğundan bunalmış, hapishaneler mahkum fazlalığından dolmuş durumdadır. Millî kimliğe, kişiliğe, kültüre, tarihî devamlılığa uygun ve paralel yeni bir hukuk sistemi getirilmelidir.
9. Hukukun üstünlüğünden sonra, ikinci önemli husus nedir?
– Evrensel ve temel insan haklarına, hürriyetlerine, haysiyetlerine saygılı ve riayetkâr bir siyaset, idare sistemi olması gerekir. Bugün Türkiye’de dindar vatandaşlar; İngiltere, ABD, Kanada, İsveç ve diğer medenî ve ileri ülkelerde yaşayan Müslümanlar kadar hürriyete sahip değildir. Ülkemizde çok ağır insan hakları ihlalleri olmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, devletimiz aleyhinde yüzlerce karar vermiştir.
10. Bizde devlet ile halk uyum içinde değil midir?
– Devlet demeyelim, bizde sistem/rejim ile millet uyum içinde değildir. Rejim, kendi resmî ideolojisine göre bir halk istemektedir. Bu ise mümkün değildir. Millî kimliğe, karaktere, çeşitliliğe, insan haklarına ters düşen bir iradenin zorlaması vardır.
11. Derin devlet denilen şey nedir?
– Ülkemizde küçük, fakat güçlü bir azınlık kendisini devletin, Meclis’in, hükümetin, millî iradenin, hukukun üzerinde görmekte, “Son söz bana aittir” diye meydan okumaktadır. Derin devlet, bu zorba azınlıktır.
12. Bütün bu bozuklukları düzeltmenin çare ve çözümleri nelerdir?
– En önemli iş millî kimliğe mutabık, çağdaş bir eğitim sistemi ile vasıflı, güçlü, üstün Türkiyeliler yetiştirmek üzere çok tesirli, çok kaliteli, çok kuvvetli bir eğitim sistemi kurmaktır. Bu konuda da kemmiyete (kelle sayısı çokluğuna) değil keyfiyete (kaliteye) ağırlık verilmesi gerekir.
13. Böyle bir eğitim sistemi kurulabileceğinden ümitli misiniz?
– Pek ümitli değilim. Bunu gerçekleştirecek bir irade yoktur. Zaten bu, uzun vadeli bir iş ve hizmettir. Türkiye’nin önünde bu kadar zaman kalmamıştır.
14. Âcilen ne yapılabilir?
– Türkiye’nin her kesiminden, yâni Türkler ve Kürtlerden, Sünniler ve Alevilerden, sağcılar ve solculardan, Şeriatçılar ve laiklerden ülkeyi seven, çok kaliteli, çok namuslu, çok geniş ufuklu yüz kadar aydının bir araya gelmesi ve millî mutabakat, toplumsal barış için harekete geçmesi gerekir. Yeni bir Misak-ı Millî toparlanışı ve teşebbüsü olmalıdır.
15. Reakisyoner zorba güçler buna mâni olmak istemezler mi?
– İsterler ama olamazlar. Türkiye’de halen, kısıtlı da olsa demokrasi, hürriyet, hareket serbestliği bulunmaktadır.
16. Statükoyu devam ettirmek isteyenlerin durumu ne olacaktır?
– Onlar mâzidir, tasfiye olacaklardır. Sovyetler Birliği bile dağılmış ve Marksist–Leninist ideoloji tarihe karışmıştır. 05 Eylül 1999