Cuma

 

Courrıer International gazetesinde okudum, Fas’ta İsrail’i kınamak için bir milyon kişilik bir miting yapılmış; bütün partiler, sendikalar, sivil kuruluşlar buna katılmış.

Fas’ta bir milyon kişi toplandıysa, Türkiye’de Filistin için üç milyon kişinin toplanması gerekir.

Fas’taki toplantıya bir milyon kişilik bir katılım nasıl sağlanmıştır? Bütün siyasî partiler, sendikalar, dernekler mitingi birlikte tertiplemişlerdir de bu yüzden.

Filistin’de bir insanlık faciası cereyan etmektedir. Medenî olduğunu iddia eden bir devlet, mağdur ve mazlum Filistinlilere güçlü bir ordu ve en ağır silahlarla saldırmış; kadınları, çocukları, gayr-i muharip sivilleri merhametsizce öldürmüştür.

Filistin 1918’e kadar Türkiye’nin bir parçasıydı. Osmanlı vatandaşları Şam’a, Bağdad’a, Haleb’e, Beyrut’a, Mekke ve Medine’ye pasaportsuz gittikleri gibi Kudüs’e de pasaportsuz gidiyorlardı.

Filistin ile tarihî, kültürel, dinî bağlarımız vardır. Bizdeki siyasî iktidar ve sistem ABD’nin, IMF’nin Tel Aviv’in pençesine düşmüş olup, Filistin’deki facia karşısında gereken tepkiyi gösterememektedir. Bu tepkiyi halkımızın göstermesi gerekiyor.

11 Eylül’den sonra Amerika’nın Afganistan’a saldırısını Avrupa ülkeleri, Brezilya, Nijerya kalabalık yürüyüş ve mitinglerle protesto ettikleri halde Türkiye’nin tepkileri cılız olmuştu.

Bosna-Hersek’te onbinlerce Müslüman tavuk gibi boğazlanırken yine gereken büyük tepkiyi gösteremedik.

Türkiye çapındaki büyük mitingleri, büyük yürüyüşleri tek başına bir sendika ve dernek organize edemez. Bu gibi tepkilerin ülke ve millet çapında olabilmesi için birlik şarttır. Belli başlı partiler, sendikalar, sivil güçler bir araya gelecekler ki, milyonlarca vatandaş toplansın.

Filistin faciası İsrail’in ve Amerika’nın gerçek yüzlerini bir kere daha ortaya koymuştur.

Teröristler terör yapabilir ama medenî devletler yapamaz. Kaldı ki, Filistinlilerin intihar hareketleri, hiçbir çaresi kalmamış, her şeyini yitirmiş ümitsiz bir halkın çırpınışlarıdır. Canlarını kaybeden suçsuz İsrailli sivillere acımakla birlikte Filistinlilerin çaresizliğini de bir an olsun göz önünden ırak etmemek gerekir.

Son faciadan sonra Filistin meselesi insanlığın meselesi haline gelmiştir. İsrail, kazanmasına asla imkân olmayan bir kumar oynamaktadır.

Amerika, Yahudi devletini kayıtsız şartsız desteklemekle, onun suçuna ortak olmuştur. “Amerika’dan güçlü kim var?” Bu sorunun cevabı şudur: Allah var, ilahî adalet var. Bu dünyada yapılan hiçbir zulüm ve gadr cezasız kalmaz. Tarih bunun şahididir.

Bay Şaron şimdi keyfinden kıkır kıkır gülüyor. 1939’da Polonya’nın yarısını feth ettikten sonra (Diğer yarısını Stalin almıştı) Hitler cenapları da keyfinden havalara uçuyordu. Sonra ne oldu? 1945 baharında, şehri işgal eden Rus kuvvetlerinin eline düşmemek için yeraltındaki sığınağında beynine bir kurşun sıkarak intihar etti.

Şaron ve onu destekleyen Yahudiler, ırklarının üstünlüğüne, kimseye hesap vermekle mükellef olmadıklarına inanıyorlar. Büyük bir yanılgı içindedirler. Bütün insanlar eşit ama Yahudiler daha eşit…Böyle saçmalık olmaz.

İsrail, uluslararası bütün insanlık, hukuk, medeniyet, temel insan hakları ilkelerini çiğnemiştir.

İsrail Şaron’un siyasetini takip eder, onun yolundan giderse birkaç yıla varmaz, varlığını yitirir. Yahudileri kurtaracak tek formül ülkenin hakikî sahibi olan Filistinli Araplarla federatif yapılı bir devlet kurmaktır.

Yahudiler çok zekiymiş, içlerinde çok yüksek kültüre ve uzmanlıklara sahip dünya çapında şahsiyetler varmış, sayıları az da olsa keyfiyet bakımından büyük ağırlıkları bulunuyormuş… Bu hükümler doğru olabilir, lâkin bunlar İsrail’in Filistinlileri ezmesi için haklı gerekçeler teşkil etmez.

Her şeylerini yitirmiş olan Filistinliler, içlerinden fedailer çıkartarak intihar saldırıları tertipliyor. Dâvâsı için ölümü kabul eden bir milleti hiçbir ordu, hiçbir silâh, hiçbir devlet durduramaz.

Haçlılar, Hıristiyanlar tarih boyunca Yahudilere en büyük zulümleri, kötülükleri yapmışlardır. Müslüman devletler ve ülkeler ise zulme uğrayan İsrail çocuklarına kapılarını açmışlar, onların huzur ve güven içinde, kimliklerini, kültürlerini, dinlerini korumalarına imkân vermişlerdir. 1492’den sonra Osmanlı devleti Yahudilere sınırlarını açmış, onlara yeni bir vatan kazandırmıştır. Osmanlı devletine ilelebed minnettar ve müteşekkir olması gereken Yahudiler maalesef Birinci Dünya Savaşı’nda Siyonist Lejyon’lar kurarak İngiliz ordusuyla birlikte Çanakkale ve Filistin cephesinde Osmanlı’ya silâh çekmiştir.

Norveç Norveçlilerin, Portekiz Portekizlilerin, İsviçre İsviçrelilerindir. İsrail’in durumu böyle değildir. O ülke Filistinlilerindi. Zulmen, cebren, kaba kuvvet ile vatanlarından sürülmüşlerdir. Bu büyük ihtilâfı çözebilmek için en akıllı ve en vicdanlı insanların düşünüp taşınması ve kalıcı, âdil, gerçek bir barışın şartlarını tesbit etmesi gerekmektedir.

Amerika’nın desteği olmasa İsrail bunları yapamazdı. Amerika’nın desteği daha ne kadar sürer? Dünya durdukça mı? Beyler aldanıyorsunuz. Dünyada şimdiye kadar kaç cihan imparatorluğu, kaç süper devlet battı bilmiyor musunuz? Roma imparatorluğu şimdi var mı? Bizans’a ne oldu? Sovyetler Birliği dağıldı gitti. Benim çocukluğumda İngiliz imparatorluğunun üzerinde güneş hiç batmıyordu. Şimdi Büyük Britanya adasına sıkıştılar kaldılar. İleride İskoçya ve Galler ülkesi ayrı devletler haline gelirse hiç şaşmam.

İsrail bu kafayla yakın bir gelecekte bir varmış bir yokmuş olacaktır. 20 Nisan 2002