Salı

 

Şu anda

Viyana’da 700 Müslüman Türkiyeli öğrenci okuyormuş,

bunun 300’ü tesettürlü kızmış. Henüz çok az miktarda öğrenci, tahsilini bitirmiş. Üniversiteden sonra yüksek lisans ve doktora da yapıyorlarmış…

Yıllar boyunca, Müslümanların Batı üniversitelerinde öğrenci okutmalarını, bilhassa, okumaya ehil ve layık tesettürlü kızları yetiştirmelerini teşvik eden yazılar kaleme almıştım. Hattâ

“Fazla evlerinizi, mülklerinizi satınız ve bunların parasıyla üstün ve kabiliyetli Müslüman gençleri yetiştiriniz”


demiştim. Bazıları benimle alay etmişlerdi. Hiç insan canının yongası olan mülkünü satıp da parasını bir öğrenci için harcar mı?.. Onlar benimle alay ediyorlar, ben de onlarla… Zavallılar, ayda bir gence 150 lira burs verilecek ve çocuk bununla yetişip adam olacak sanıyorlar. Bu aptalca reçeteye gülünmez mi?

Viyana’da 700 Müslüman öğrenci okutulması çok doğru ve güzel bir iş… Ancak rakam çok ama çok azdır. Bunun en kısa zamanda 10 bine çıkartılması lazımdır. Hem sadece Viyana’da olmaz.

En az 10 Avrupa ülkesinde böyle öğrenci okutulmalıdır.

İleride bunlar, o ülkelerle Türkiye arasında köprü olacaklardır. Düşünebiliyor musunuz.

Norveç’te bin öğrenci okuttuk. Onlar Norveç lisanını, kültürünü iyice öğrendiler. Kızlardan birkaçı Norveçli mühtedilerle

(Müslüman olmuşlarla)


evlendi, bazı erkekler de Norveçli hanımlarla.

Bunlar Norveç’in dünya işlerinde nasıl başarılı olduğunu görecekler.

O ülkenin Avrupa Birliği üyesi olmadığı halde çok zengin, çok güçlü, çok müreffeh

(refahlı)

olmasının sebeplerini ve sırlarını öğrenecekler.

İspanya’da da öğrenci okutmalıyız.

Güneydeki Endülüs bölgesi buna çok müsaittir. Fransa’da, İngiltere’de… Bilhassa Finlandiya’da… Düşünebiliyor musunuz? Bin tane kabiliyetli, istidatlı, ahlâklı, faziletli, zeki, vasıflı Türkiyeli genç

Fince

biliyor. Bunların aracılığıyla kısa zamanda

Türk-Fin ticareti, kültürel münasebetleri gelişir.

Bazı Avrupalıların İslâm’a saldırmaları, çirkin karikatürlerle mukaddesatımızı tahkir etmeleri

bizi üzüyor ama Türkiye’den ülkelerinde okumaya gelen tesettürlü kız öğrencilere gösterdikleri kolaylık ve müsamaha

(hoşgörü)

dolayısıyla iyi niyetli Batılıları tebrik etmemiz, kendilerine teşekkürlerimizi sunmamız da gerekiyor. Biz Türkiyeli Müslümanlar, kendi vatanımızda dindar kızlarımızı başörtüsü ile okutamıyoruz, onlar buna izin veriyorlar. Teşekkürler, teşekkürler…

Medenî, demokrat, ileri Batı ülkelerinde öğrenci okutmak sadece para gücüyle olmaz. Paranın yanında

plan, program, reçete

de bulunması gerekir. Batı kültürünün bazı değerleri İslam ile bağdaşmaz. Eskiden onlarda da hayâ/utanmak denilen değer vardı. Sonra bu değer zayıfladı. Çünkü dinden uzaklaştılar.

Batı üniversitelerinde okuyacak çocuklarımız orada başı boş bırakılmamalı, ehliyetli ve vasıflı idarecileri tarafından yönetilen İslâm öğrenci yurtlarında barındırılmalıdır.

Buralara hangi çocuklarımız gönderilmelidir?.. Zekâ derecesi

(IQ)

yüksek, biojenetik bakımdan üstün, azimli, yüksek ahlâk ve karakter sahibi, idealist, ihlâslı, faziletli, kabiliyetli, istidatlı, ileride hizmet etmeye müsait gençler. Bunların tahtaları, cevherleri kıymetli olmalı. Bakırı, kavak tahtasını oralara gönderip yekûn olarak bir milyon dolar harcasanız da neticede bir şey elde edemezsiniz.

Batı’ya gönderilecek gençlerimiz genellikle sosyal kültür, güzel sanatlar konusunda eğitim almalı, ihtisas yapmalıdır. Doktor veya mühendis olacaklar ise mutlaka kendi branşlarında birinci olmalı, uluslarası platformda önde koşmalıdır.

Eğitim

(pedagoji),

iletişim, medya, moda, dekorasyon, hukuk mimarlığı

(mühendisliği veya teknisyenliği değil!),

turizm, arkeoloji gibi branşlar…

Müslüman kızların, hele tesettürlülerin dış ülkelerde okutulması doğru mudur? Bu konu

muhtelefün fih bir meseledir. Yani üzerinde görüş birliği yoktur

. Vaktiyle büyük âlimlerden birinin şöyle bir fetvasını okumuştum:

Düşman, Müslüman bir şehrin surlarını yıkıyor, kapılarını kırıyor ve içeriye giriyor. Müslüman halk bir ölüm kalım savaşı veriyor. Evlerinde oturan Müslüman kadınlar ve kızlar, böyle bir durumda velilerinin iznini almaksızın, ellerine geçirdikleri savunma silâhlarıyla düşmanla savaşmaya giderler.. Bu da gösteriyor ki, kale içten feth edilince okumaya layık ve ehil kızları da okutmak, yetiştirmek gerekir. Okumak, tahsil yapmak, bilgisini ve kültürünü arttırmak bütün insanların temel haklarındandır. Dinden uzaklaşmış, seküler vatandaş okuyacak, dindar Müslüman, tesettürlü kız okuyamayacak… Böyle şey olmaz.

Ölüm dışında bütün dertlerin, hastalıkların çaresi vardır. Türkiye’de tesettürlü kız öğrencilere yapılan haksızlığın giderilmesi için elbette çareler ve çözümler vardır. Bunların birincisi, ileri Batı üniversitelerine öğrenci göndermektir. Sadece Batı’ya da değil… Japonya’ya, Tayvan’a, Güney Kore’ye, Singapur’a, Malezya’ya da göndermeliyiz. Başlangıçta her ülkeye 100 öğrenci, sonra imkân bulununca daha fazla.

Dış ülkelere gönderilecek Müslüman gençlerin

bilhassa dinî itikatlarının korunmasına dikkat edilmelidir.

Başka dinlerle iyi geçinilecek, lakin İslâm’dan zerre kadar taviz verilmeyecek. Beş vakit namazı kılacaklar. İslâm ahlâkının öğretilerini hayata tatbik edecekler. Bu öğrencilerin tamamı fütüvvet ahlâkı ile yetiştirilmelidir. Hepsinde gerçek tasavvuf neş’esi ve rengi bulunmalıdır.

Bu dediklerim yapılırsa, yapılabilirse ileride ülkemizde hayırlı bir inkılap olacaktır. Şuraya kadar saydıklarıma bakalım: Bunların içinde Türkiye’nin zararına olacak hiçbir fikir, teklif, çare ve çözüm yoktur. Hepsi de hayırlı, hepsi de müsbet, hepsi de faydalıdır.

Bunları fanatik, militan, sekter düşünceli dinsizler yadırgayacaklardır.

Çünkü onlar Müslümanların okumasını, üstün ve vasıflı olmasını istemezler. Onlar, Müslümanları kendileri kadar eşit kabul etmezler. Evet Anayasaya göre her vatandaş eşittir ama

Ötekiler “Daha eşittir”.

Önemli bir soru:

Bu fikirleri, görüşleri, teklifleri, çare ve çözümleri Türkiye Müslümanlarına kabul ettirmek kolay mıdır, mümkün müdür? Belki mümkündür ama pek kolay olmayacaktır. Müslüman halkımızın bir kısmı kötü eğitim, kötü üniversiteler, kötü medya, kötü ideolojik baskılar, sürekli beyin yıkama ameliyeleriyle afyonlanmış, sersemletilmiş, şartlı refleksli hale getirilmiştir.

Müslümanlar kurtulmak, hür olmak, zilletten izzete geçmek, kendi vatanlarında korkusuzca haysiyetli bir hayat sürmek, ezilmemek istiyorlarsa üstün, vasıflı, güçlü elemanlar yetiştirmeli, bunlardan oluşan kadrolar kurmalıdır. Aksi takdirde bugünkü perişanlık sürecektir.

Türkiye Müslümanları son elli yılda 50 bin yeni, müzeyyen cami yaptıracaklarına

50 bin üstün ve vasıflı Müslüman yetiştirseydiler

bugünkü durumda olmazlardı. Evet mallarımızın, mülklerimizin bir kısmını satacağız ve bunların parasıyla dış ülkelerde üstün, güçlü, vasıflı, idealist, ihlaslı Türkiyeliler yetiştireceğiz. Onlar hem bu ülkeye, hem devletimize, hem halkımıza hizmet edecektir. Onlar gerçeğe, İslâm’a hizmet edeceklerdir.

Onlar hizmet perdesi ardında din istismarı ve istihdamı yapmayacaklardır.

Onların içinden Selahaddin Eyyubîler çıkacaktır.

Türkiye’deki mevcut eğitim sistemi, üniversiteler ve resmî ideoloji ile gerçek, örnek, vasıflı, üstün, güçlü elemanlar yetiştirmek çok zordur. Bunları mecburen dışarıda yetiştireceğiz.

Bendeniz ölüp gideceğim, zamanlar geçecek ve bir gün bu gibi yazılarımın ne kadar isabetli olduğu anlaşılacaktır. 03 Ekim 2007