Üç Örnek Devlet Başkanı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Perşembe
Hazret-i Ebûbekir Halife seçilir, İslâm Ümmetinin ve devletinin başı olur. Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sında şu satırları okuyoruz:
ticaretle geçinirken, açıkladığımız şekilde
dediklerinde,
cevabını verince
dediler ve Eshab-ı Kiram’ın ittifakıyla
Hazret-i Ebubekir
deyince, beş yüz dirhem ilave olunarak iki bin beş yüz dirheme çıkardılar.”
Yine Kısas-ı Enbiya’dan:
Son derece takvalı, adil, dindar, faziletli bir devlet reisi olduğu için insaflı kişilerin kendisine
dedikleri
saltanatlarının ve yiyimlerinin elden gideceğinden korkan birtakım Emevîler tarafından zehirlenmiş ve ölüm yatağına düşmüştür. Kısas-ı Enbiya’da şöyle anlatılıyor:
onun iyadetine
vardı. Ömer’in sırtında kirli bir gömlek vardı. Kızkardeşi
Fatıma’ya,
diye tenbih etti. Ertesi gün geldiğinde gördü ki, gömleği yıkanmamış. Fatıma’yı:
diye azarladı. Fatıma:
dedi.”
Kısas-ı Enbiya’da, İslâm’ın büyük kahramanı yüksek ahlâklı ve faziletli
‘nin ölümü şu satırlarla anlatılıyor.
Şam şehrinde yaşı elli yediye yaklaşmış olduğu halde 589
senesi Safer ayının 27’nci çarşamba günü sabah namazından sonra beka alemine
yürüdü. Saltanatının müddeti 24 sene kadardır.
Fıkıh okumuştu ve ekseriya hadis-i şerif dinlerdi. Cömert, keremli, sabırlı, yumuşak huylu ve alçak gönüllü idi.
Vefatından sonra Mısır, Suriye ve diğer İslâm ülkeleri ağladı.
Büyük oğlu ve veliahdı olan Melik Efdal Nurüddin Ali, tahta cülus etti
ve üç gün üç gece camiye kapanıp matem tuttu.”
Başka bir tarih kitabında okumuştum:
Selahaddin Eyyubî hazretleri vefat edince başveziri Şam sokaklarında dellal gezdirmiş ve halka şöyle hitap ettirmiş: “Ey ahali! Bilmiş olunuz ki, Mısır’ın, Sudan’ın, Suriye’nin, Hicaz’ın, Filistin’in ve daha nice ülkelerin sultanı olan Selahaddin vefat etmiştir. Geriye bıraktığı terekesinden
cenaze masraflarına yetecek para çıkmadığı için bu masrafların bir kısmı dostları tarafından karşılanmıştır.”
Evet hakikî halifeler, sultanlar, hükümdarlar yukarıda anlattığım gibi olur.
Varını yoğunu Allah yolunda harcanması için Resulullah’a vermiş ve
Bu zat Peygamberin
irtihalinden sonra Halife oluyor ve ertesi sabah yine kumaş ve bez toplarını omuzuna alıp pazarın yolunu tutuyor…
ölüm döşeğinde kirli gömlekle yatıyor. Gömleği yıkayınız diyorlar. Nasıl yıkasınlar ki, ikinci bir gömleği yoktur. Kaç ülkenin sultanı olan Kudüs’ün şanlı fatihi
Müslümanlara, yukarıda anlattığım üç menkibe ve başkaları anlatılmalı ve bütün Ümmet-i Muhammed ibret almaya, intibaha çağrılmalıdır. Resul-i Ekrem Efendimiz vefat ettiklerinde geriye altın veya gümüş hiç para bırakmamışlardı. Sadece birkaç şahsî eşyası, ailesinin ve fakir Müslümanların beslenmesini temin eden bir miktar koyunu ve devesi kalmıştır.
Para ve mal hırsı ve sevgisi ile İslâm bağdaşmaz.
Tarih boyunca Müslümanların belini büken en olumsuz şey para ve mal sevgisi olmuştur. Elbette ticaret, ziraat, üretim yapılacak, hizmet verilecektir. Baksanıza, Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan
bile sabahleyin omuzuna bezleri alarak pazara gidiyor, çoluk çocuğunun nafakasını helâl şekilde temin etmek için ticaret yapıyormuş.
Ticaret, ziraat, sanayi işleri yapılacak ama para ve mala tapılmayacak. Para kazanmak için her halt yenmeyecek. Allah Kur’an’da
açıkça bildiriyor.
Kendilerini Müslüman, sofu olarak gösterdikleri halde bazı kişiler devletin ve belediyelerin bütçelerini yağmalamak, hortumlamak için bin türlü dalavere çeviriyorlar. Bunlar nasıl Müslümanlardır?
Yakın tarihimizde birtakım iktidar adamları, aileden kalma hiçbir meşru servetleri olmadığı, hiçbir ticaret yapmadıkları halde, hiçbir mal üretmedikleri halde nasıl oldu da, öldüklerinde dünyanın en zengin ve maldar kişileri olarak ahirete göçtüler?
Toplumumuzu para ve mal hırsı, pençesine almıştır. Para ve zenginlik en büyük değer ve ölçü haline gelmiştir.
Para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir… Çoğumuz ne yazık ki, parayı kendisine efendi kılmıştır.
Paraya, mala, zenginliğe tapan, bunları elde etmek için her haltı yiyen insanlara hür ve haysiyetli vatandaşlar demek mümkün müdür? 11 Ağustos 2006