Salı

 

Hepimizin günlük işleri, dertleri, sıkıntıları, problemleri var. Bazı karılar kocalarından, bazı kocalar karılarından şikayetçi… Kimisinin oğlu züppe, kızı hoppa… Fakirler açlıktan kıvranıyor, zenginler abur cubur yemekten… Yazın sıcaklar yakıyor, kışın soğuklar donduruyor… Susuzluk kapıda… Elektrik sarfiyatı çok yüksek, bu gidişle enerji krizi olacak…

Evde ufak tefek tamirat yapılacak… Kız koleje başlıyor, oğlan üniversiteye, hayli yüklü masraf gerekiyor… Banyo su sızdırıyor… Binadaki dairelerin sahipleri uyum içinde değil; bir sürü mırın kırın, sızıltı, anlaşmazlık var, bunlar baş ağrıtıyor… Eli kırılasıcanın biri canım yeni otomobilimi anahtarla baştan sona kadar çizmiş, tamirci, boyacı işi başımı ağrıtacak… Yazlığın etrafına çepeçevre granit duvar yapılacak, 30 bin lira harcanacak… Bacanakla, incir çekirdeğini doldurmaz bir mesele dolayısıyla bozuştuk, ne tatsız bir durum…

Evet, böyle binlerce meselemiz var. Bunlar bitmez tükenmez… Bin beş yüz sene önce bu topraklarda Bizanslılar yaşıyordu, onların da böyle sıkıntıları vardı. Şimdi ne Bizanslı var, ne de sıkıntıları…

Otomobili tamirciye götüreceğim… Dam aktarılacak… Mutfak yenilenecek, oğlan kursa gidecek, kız matematik birincisi oldu… Sarı Hafız çok yanık Kur’ân okuyor… Bizim tarikat yaman tarikattır, ötekilere bakma… Ben çok iyiyim, ötekiler kötü… Günahlarım çoğaldı, sildirmek için bir umreye gideyim bari… Yegâne-i Zaman Hoca yine para istiyor… Bizim parti gerçekten ak mı ak, pak mı pak… Üstteki komşu sabah namazına kalkıyor, patırtı tıkırdı yapıp uyandırıyor, böyle yapılmaz ki… On ayda 10 kilo almışım, zayıflama kürlerine başlayacağım, kür ücreti 10 bin lira (Be adam az yesene!..) Recep Tayyip çok iyi, muhalifler tuh kaka… Dün gece Hân-ı Yağma restorana gittik, çok tıkınmışım sabaha kadar uyuyamadım, ben böf ala stronogof yedim, karım beyaz şaraplı ve mayonezli lüfer, yanında Porto içtik… Hesap iki kişi 300 lira… Helal olsun!… Restoran çok lükstü… Ben ben ben… Ha ha ha… Hi hi hi… Hoh hoh hoh… Falan filan…

İşte günler böyle sıkıntılarla, tıkıntılarla, problemlerle, takıntılarla, dalaşlarla gelip geçerken birden korkunç bir gökgürültüsü işitilecek…

Üçüncü Dünya Savaşı patlamış…

Yeryüzü herc ü merc olmuş… Atom bombaları, nükleer füzeler… Rüzgârlar, yağmurlar radyasyon üflüyor milyonların üzerine… Her yer ana baba günü… Elektrik yok, su yok, ekmek yok, aş yok… Milyonlarca insan kaçışıyor, göç etmek istiyor edemiyor… Nereye gidecekler?.. Her yer berbat, her yerde ateş var…

Zemin ateş, âsüman ateş, ruzigâr ateş, hem âb-ı hoş-güvar ateş… Lüks otomobiller çalışmıyor, yakıt yok. Para var, alacak ekmek ve katık yok… Su yok su!..

Böf ala Stronogof’tan geçtim, bir dilim ekmek, bir parça peynir yok… Ekmek yoksa pasta ye be adam!… Pasta da yok pasta da yok… Tanrı bizi korusun… Âmin…

190 Bin Silâh Kayboldu Mavalına İnandınız mı?

Irak’ta

190 bin adet Amerikan silâhı kayb olmuş!..

Bunu bizzat Amerikan resmî otoriteleri itiraf ediyor. Bu kayb olma hikâyesine siz inanıyor musunuz? Ben kesinlikle inanmam, yutmam böyle dolmaları. Bahaneleri de şu: Silâhların hesaplarını iyi tutmamışlar… Yok canım!..

Karanlık bir gecede Konya ovasında kenar köşedeki ıssız bir keçiyolunda bir adam sigara içerek yürüyor… Amerika’nın uyduları bu adamı görüyor ve fotoğrafını çekiyor. Böyle bir tekniğe sahip süper gücün 190 bin silahı kayb etmesine inanılabilir mi?

Bu silahların bir kısmı Türkiye’dedir. Ülkemizin bütünlüğünü parçalamak, isyan çıkartmak, terör için… Bir kısmı Kuzey Irak’tadır… Hesabı tutulmamış da kayb olmuş hikayelerine ve mavallarına sakın inanmayın. (Böyle enteresan haberleri okuyan bir vatandaş, en az 10 kişiye de anlatsın.)

Yüzde 47’nin Sırrı

Seçimden bir gün önce, Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er beyefendi ile bir nikah töreninde karşılaşmıştım. Sohbet esnasında “AKP yüzde kaç oy alır?” diye sormuştu. “En fazla yüzde 43 alır” cevabını vermiştim. Yüzde üç eksik tahmin etmişim. Bazılarının tahminleri ise gerçekle hiç uyuşmadı.

Keşke üç kişilik bir araştırma ekibi AKP’nin seçimleri niçin ve nasıl kazandığına dair çok ciddî, çok dikkatli, çok tarafsız bir çalışma yapıp yayınlasa. Bu konuda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Seçim neticesini önceden çok isabetli bir şekilde tahmin eden anket uzmanı zata aferinler ve tebrikler yağdırıldı. İsabetli tahmin elbette bir hüner ve başarıdır ama asıl önemli olan sebepleri tahlil edebilmektir.

Seçim kampanyasında bol bol kullanılan yolsuzluklar silahı AKP’ye tesir etmedi. Niçin? Güneydoğu’daki oyların çoğu AKP’ye aktı. Niçin? Halkın yarıya yakın kısmı AKP aleyhindeki (Bir kısmı çok doğru olan) argümanlara itibar etmedi, hiç önem vermedi. Bunun sebebi nedir? Muhalefetin kullandığı

“Gemicik”

güllesi, AKP’nin cazibe zırhını delemedi. Acaba neden? Halkın yüzde 47’si sanki büyülenmiş gibiydi. Bu iş nasıl oldu? Bunlarda şirinlik muskası mı vardı? Ezilenlerin bir kısmı AKP’ye niçin oy verdi?

Bendeniz hayret etmeyi sevmem ve zaten pek hayret de etmem. Osmanlıca tâbirle hayret

“ahlâk-ı mezmumedendir”

(Kötülenmiş huylardandır). Sadece öğrenmek istiyorum.

Şu aşırı sıcaklar bir sona ersin, ilk fırsatta Korkut Özal ve Ali Coşkun beyefendilerle görüşüp aydınlanmaya çalışacağım. Onların kulakları delik, ufukları engin, bilgileri derindir. Öğreneceklerimi yazabilir miyim? Bilmiyorum… 09 Ağustos 2007