Üçüncü Dünya Savaşı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Üçüncü dünya savaşı
bütün şiddet, tahribat ve ateşiyle
çıkacaktır. ABD, adaleti akl-ı selimi ve insafı ayaklar altına alarak İsrail zulmünü kayıtsız şartsız desteklemektedir.
Müslümanlar bu savaşta büyük kayıp verecekler, melhame-i kübralar olacak, nice şehirler ve ülkeler yangın yerine dönecek, yüz kişiden biri geri dönecektir.
Savaş bir ara Roma’ya da sıçrayacak, Papalık sona erecek, son Papa şehri perişan halde terk edecektir.
Elde fırsat varken birleşmeyen, tek bir Ümmet haline gelmeyen
Suriye’nin Ehl-i Sünnet Müslümanları durumun müsait olduğu zamanlarda çocuklarını askerî okullara vermemiş, subay yapmamışlar, boşluğu Nuseyrîler doldurmuştu. Sonra ne olmuştu?.. Benim oğlum subay olamaz… Subayların maaşı az… Oğlum doktor olacak, mühendis olacak… Bu mesleklerde bol para, lüks hayat, imkân var… Ya öyle mi?
Türkiye’nin rahatına pek düşkün
. Onlar Ümmet birliğini kaale almazlar. Onlar zor zamanlar için önceden hazırlık yapmazlar, tedbir almazlar.
Türkiye’nin tuzu kuru zengin ve orta halli Müslümanlarına soruyorum:
Niçin öğretmen ve eğitimci olarak yetiştirmediniz? Niçin vasıflı din görevlisi
olarak yetiştirmediniz?
Suriyeli Sünnî Müslümanlar vazifelerini yerine getirmiş, tek bir Ümmet olmuş, İslâm ahlâkı ile mütehalli olmuş, ittihada vifaka tesanüde uhuvvete dikkat etmiş, çocuklarını subay öğretmen ve din vazifelisi yetiştirmiş olsalardı hiç bugünkü kötü duruma düşerler miydi?
Türkiye’de pek yakında öğretmen sayısı bir milyonu bulacaktır. Evet abartmıyorum, bir milyon…
Ordumuzda dindar subayların ağırlığı olsaydı, böyle bir darbe yapılabilir miydi?
Oğlum çok gelirli meslek ve branşlara yönelecektir. İleride iyi, lüks, rahat bir hayat sürecektir… Öyle mi?
Dindar Müslümanlar, kendileri gibi dindar olan çocuklarını öğretmenliğe, subaylığa, din hizmetlerine yöneltmezlerse sürünmeye, zillete, ezilmeye, hakarete, esarete mahkûmdurlar. Türkiye’deki bütün kötülüklerden doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Ehl-i Sünnet Müslümanları sorumludur.
Emr-i mâruf yapmadıkları için. Nehy-i münker yapmadıkları için. Tashih-i itikada dikkat etmedikleri için. Beş vakit namazı cemaatle kılmayı, büyük ölçüde terk ve ihmal ettikleri için. Tek bir Ümmet olmadıkları için. Âdil ve râşid bir İmama biat ve itaat etmedikleri için. Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata, İslâm ahlâkına uymadıkları için. Allah ile yeterli ticaret yapmadıkları için.
Bir kısmı
holiganlık, militanlık, fanatizm sergilediği için. Şifahî kültür seviyesinde kalıp, medenî İslâm kültürü sahibi olamadıkları için. Camileri süsledikleri ama içlerini vasıflı hizmetkarlarla ve cemaatle dolduramadıkları için.
Kadın ve kızların bir kısmını bugünkü rezil şeytanî tesettüre soktukları için. Güçlü bir İslâmî eğitim sistemi kuramadıkları, bütün öğrencilerinin cemaatle vakit namazı kıldığı İslâm mekteplerinde dünya çapında elemanlar yetiştirip kadrolaşmadıkları için.
Bendeniz tarih veremem. Gaybı Allah bilir. Savaşın ayak seslerini duyuyorum… Zaten Suriye’de, Irak’ta başlamış. Türkiye’ye ne zaman sıçrar? Bilemem…
Trafik çok sıkışık. Vatandaş tek kişi olarak sabahleyin otomobiliyle işine gidiyor. Yolculuk iki saat sürüyor. Yoğun trafik vatandaşı dayak yemiş, taş taşımış gibi yorgun ve bitkin yapıyor.
Akşam aynı durum… Günde dört saat kaybediyor, sinirleri bozuluyor, morali çöküyor.
İnsan bu trafik rezaletine üç gün beş gün bilemediniz bir ay dayanır ve sonra çare ve çözüm arar. Bizimkinde çare ve çözüm aramak diye bir şey yok.
Sinirden harap olsa da otomobilini terk edemez. O hiç, herkes gibi toplu taşıma vasıtalarına binebilir mi? Tramvaya, metroya, Marmaray’a binse incileri elmasları yere dökülecek sanki…
Onlardan birine:
demiştim. Gözlerinden hınç kıvılcımları saçarak şu cevabı vermişti:
Hay senin insanlığına.
Her sabah ve her akşam otomobile binip trafik çilesi ve işkencesi çekmeyi insanlık sanıyor. Zavallıda tavuk kadar akıl kalmamış, bitmiş o.
O ülkelerde ayrı bisiklet yolları var.
Konu İstanbul’daki trafik sıkıntısı olunca,
Tepe üstü düşsünler, vurdukları büyük paraları afiyetle yiyemesinler.
İstanbul’un nüfusu beş milyona indirilmedikçe sıkıntılar geçmez, problemler bitmez. Şehrin etrafı on binlerce yeni inşaatla dolu, bunlar iskâna açılınca sıkıntılar daha da artacaktır.
Osmanlılar zamanında Yeşilköy’e, Bakırköy’e vapur işletilirmiş.
Oto toplum… Cep telefonu toplumu… Lüks toplum… Marka toplumu… İsraf toplumu… Beyinsiz toplum… 15.11.2014