Üçüncü Dünya Savaşı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Perşembe
Üçüncü Dünya Savaşı ne zaman başlayacak diye sormayınız. Bu savaş çoktan başlamıştır. Irak’ta yaşananlar bu savaşın mukaddimesidir (önsözüdür). İleride ne gibi gelişmeler olabilir?
1. Arafat’ın ölümünden sonraki yumuşama kimseyi aldatmasın. Önümüzdeki üç yılın en sıcak en akıl almaz gelişmeleri İsrail’de olacaktır. Üçüncü Dünya Savaşı’nın birinci ana bölümü Kutsal Topraklarda cereyan edecektir. Atom silahlarını önce Müslümanlar mı kullanacak yoksa Yahudiler ve Amerikalılar mı, bu hususta bir şey söyleyemem. Ancak nükleer silahların kullanılma ihtimali büyüktür. İsrail’deki yahut Filistin’deki çok sıcak, çok yakıcı, çok vahim gelişmeler üzerine Amerika buraya görülmemiş ölçüde kuvvet yığacaktır.
2. Hiç beklenmedik bir sırada Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırabilir. Bu savaşta nükleer, biyolojik, kimyevî silahlar kullanılabilir. Amerika o cepheye de koşacak, büyük güçler gönderecektir.
3. Çin’in Tayvan’a saldırma ihtimali vardır. Sam Amca oraya da donanma gönderecektir.
Hadiseler hızla birbirini takip edecektir. Hindistan, Pakistan, Keşmir meselesi… Afrika’da, Güney Amerika’da bir yığın çatışma, karışıklık…
Terörizmden başka çareleri ve çözümleri kalmayan ümitsizler dünyasından korkunç çıkışlar olacaktır. Sabotajlar, yangınlar, tahripler…
Süper güç Amerika, hangi cepheye koşacağını şaşıracaktır.
Şu anda ABD’ye hâkim olan Evangelist felsefe şudur.
Bütün Yahudiler Kutsal Topraklarda toplanmalıdır. Armageddon savaşını Müslümanlar kaybedecek, Yahudiler kazanacaktır. Sonra Hazret-i İsa yeryüzüne inecek, Yahudiler Hıristiyan olacak, bin yıllık Altın Çağ başlayacak ve saire ve saire…
Söylemesi bile korkunç, dilim varmıyor, lakin insanlara duyurmakta yarar olduğunu sanıyorum: Ortadoğu’da bazı büyük barajların başına birtakım işler gelme ihtimali vardır.
Üçüncü Dünya Savaşı’nda en büyük zarara Kürtler uğrayacaktır. Hepsinin suçlu ve hatâlı olduğunu iddia etmiyorum. Kürt kavmi çok büyük âlimler, şeyhler, mürşidler yetiştirmiştir. Lakin içlerindeki birtakım beyinsizler yüzünden hepsi zarar görecektir. Şu anda yanlış ata oynuyorlar.
Defalarca yazdım: Ortadoğu’da iki büyük ve güçlü devlet Amerikalıların ve Yahudilerin kışkırtmaları, provokasyonları, hile ve mekirleri yüzünden çatışabilir, milyonlarca insan ölebilir, nice şehirler, beldeler harab olabilir.
Rusya’nın Çeçenistan’da direnmesinin sebebi şudur: Çeçenistan’ı elden kaçırırlarsa Federasyon tuzla buz olur.
2015’te Türkiye, Avrupa Birliği’ne üye olabilirmiş. O tarihe kadar dünya bugünkü şekliyle kalmayacak, büyük hercümerç olacaktır.
ABD’nin, müteveffa Sovyetler Birliği gibi çökme ihtimali büyüktür. Nasıl, ne zaman çöker onu bilemem. Tarihe bakınız, çökmemiş bir imparatorluk, bir cihan devleti gösterebilir misiniz?
Türkiye’ye üçüncü dünya yangını içinde ne olur? İnşaallah bugünkü sınırlarını ve bütünlüğünü korur.
Amerika bizi uyutuyor. Yıllardan beri “Irak’ın bütünlüğü korunacaktır” masal ve mavallarıyla bizi uyuttular ve şu anda Güneydoğu bölgemizin öte tarafında bağımsız bir Kürt devleti kurulmuş vaziyettedir. Böyle bir devletin kurulması Türkiye’nin ve İran’ın parçalanması manasına gelir. Bunu anlamak için strateji dehası olmak gerekmez.
Elli yıldan beri İsrail devleti ve siyonizm, Kürt milliyetçiliğini kullanıyor. Sonunda ne olacak? Bu gelişmelerden Kürtler kârlı mı, zararlı mı çıkacaklar?
Evangelistlerin umduklarının tersine Armageddon savaşını Müslümanlar kazanırsa ne olacak? İsrail devleti yıkılacak, Yahudiler perişan olacak.
Yahudiler ve Amerikalılar yenilince, Kürtler şemsiyesiz ve korumasız kalacaktır. Onların da akıbetleri parlak olmayacak.
Barzani, ter ter tepinerek Irak’ta bir İslâm devleti kurulamaz diyor. Müslümansa, İslâm’ı niçin istemiyor? Onun ailesinin Kripto Yahudi olduğu söyleniyor.
Türkiye şu anda korkunç hıyanetlerle karşı karşıyadır. Birtakım adamlar şahsî menfaatleri, nüfuzları, ikballeri için ülkeyi ve halkı satmışlardır. Kimlerdir bunlar? İsim veremem.
Türkiye her geçen gün hızla sömürgeleşiyor. Korkunç borçlara batmış, kokuşma sellerinde yuvarlanan; ziraatı, hayvancılığı, sanayiî darbelenen; bütünlüğü tehdit altında olan bir ülkeyiz.
Şirret bir azınlığın, ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden dindar Müslümanları iç-tehlike, tehdit olarak görmesi ve onlara ağır baskılar yapması, hakaretler savurması ne korkunç bir anormalliktir.
Birtakım çokbilmişler, “Seçimleri biz kazanırız ve ülkeyi biz idare ederiz” hesapları yapıyorlardı. Ne ucuz hesaplar, ne boş hayaller. Haydi, öyleyse başörtülü hanımını Yüksek Tepeye çıkartsana…
Pembelerin ülkemizdeki gizli iktidarları, dehşetli hükümranlıkları hep böyle sürer gider mi acaba? Hayır, onların saltanat ve hâkimiyetlerinin de sonu gelecektir. Kuru ve yaş birlikte yanacaktır.
Halkımızın bir kısmı pek hayalperest… Her şey düzelecek, mutlu günler gelecek sanıyorlar. Türkiye’nin altı oyuluyor, haberleri bile yok.
Ehl-i dünya dünyada, ehl-i ukba ukbada…
Hortumcular yeni hortumlama planları yapıyor.
Rüşvetçiler daha fazla rüşvet almanın peşinde.
Kara para sahipleri trilyonlara doymuyorlar. Daha fazla, en fazla, fazla, fazla…
Zen-perestler karı kız peşinde koşuyor. Kendi analarına, bacılarına, eşlerine, kızlarına laf atılınca, gözdikilince ateş kesiliyorlar; başkalarının anaları, bacıları, eşleri, kızları onların nazarında sadece karı.
Pisboğazların ömürlerinin büyük kısmı sofra başında tıkınmakla, helâda ıkınmakla geçiyor.
Dini imanı para olanlar dolar, euro biriktiriyor.
Birtakım sahte dindarlar, Baron edebiyatı yapıyor.
Velhasıl herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Bu esnada gemi alttan su alıyor, üst katlarda yangın başlamış, dışarda fırtına korkunç. Aldıran yok, aldanmışlar bir kere.
Bolluk yıllarında insanların bir kısmı çok azdılar. Açlar ağlarken onlar yüksek sesle kahkahalar atıyordu. Yedi yıl kıtlık olacak, parası olanlar da bir şey bulamayacak.
Doğalgaz bir kesilmeye görsün, İstanbul halkı ne yapar? Gafiller yeni apartmanlara soba deliği ve bacası bile yapmamışlar… Sular akmazsa ne olacak? Petrol veya likit gaz yüklü iki gemi çarpışırsa koca şehir cayır cayır yanmaz mı?
Ya büyük zelzele… Şehirde yüz binlerce çürük bina var, içindekilere ne olacak?
Dalkavuklar, devletlilerin etrafında “Sayın büyüğüm… Sayın Başkanım… Sayınım…” diye pervaneler gibi dönüyorlar. Sayınlar, gurur içinde güm güm yürüyor.
Altımız oyuluyor… Ufukta kapkara bulutlar var… Gören yok, aldıran yok. 18 Şubat 2005