CumartesiUCUZ kurtuluş reçeteleri, hayaller, boş ümitler… Halk ve aydınlar rahata o kadar alışmışlar ki, Türkiye’nin bugünkü krizden zahmetsizce, kolayca, çabucak çıkabileceğini sanıyorlar.

– Yeni bir anayasa yapılsın, memleket düze çıkar…

– Çıkmaz.

– Seçim yapılsın, işbaşına benim istediğim hükümet gelsin, işler düzelir…

– Düzelmez.

– Gerçek demokrasi gelsin, kriz biter, ortalık güllük gülistanlık olur…

– Olmaz.

– Hukuk gelsin, biz on sene içinde dünyanın bir numaralı ülkesi oluruz…

– Gelmez ve olmaz.

Dünyanın bütün güçlü, medenî, ileri ülkelerinin liselerinde mantık dersi okutulur. Mantık ne öğretir? En âmiyâne tarifiyle iki şey öğretir:

1. Doğru düşünme yolunu ve tekniğini öğretir.

2. Doğru ile yanlışı birbirlerinden ayırt etmeyi öğretir.

Bizim liselerimizde yıllardan beri mantık ya hiç öğretilmiyor, yahut da doğru dürüst öğretilmiyor.

Bir ülkenin aydınları, okur-yazarları, idarecileri, seçkinleri, üst tabakası mantık bilmezlerse hem kendileri sapıtır, hem de yaşadıkları ülkenin başı beladan ve krizden kurtulmaz.

İçinde bulunduğumuz krizin sebepleri vardır. Sağlam bir mantık kültürüne sahip olacaksın ki, bu sebepleri bulabilesin. Biz neticeleri görüyoruz, onların üzerinde duruyoruz ama sebeplerden haberimiz yok.

Türkiye’nin kurtulması için dört başı mâmur bir plan, program ve strateji lazımdır. Bence öyle bir plan, program ve stratejinin 100 kadar maddesi ve konusu olması gerekir. Maddelerin metinleri bir veya bir kaç cümle olur. Açıklamaları, gerekçeleri ise bir daktilo sayfasında özetlenebilir. Demek ki, bir kurtuluş reçetesi 100 sayfaya sığabilir.

Öyle Gripin tarifesi gibi iki cümlelik bir planla kurtuluş murtuluş olmaz. Seçimler yapılsın, bizim parti iktidar olsun ve memleket kurtulsun. Bu lafları söyleyenler, şayet kendileri inanıyorlarsa zekâ özürlüdür; inanmıyorlarsa düzenbazdır.

Bir ülkede, bir millette düzelme, kurtulma istidadı (yatkınlığı) varsa anayasayla da, anayasasız da kurtulur ve düzelir. İngiltere’de, İsrail’de anayasa yok.

Türkiye’nin düzelmesinin, kurtulmasının, selamete çıkmasının temel şartı vasıflı, güçlü, üstün insanlara ve beyinlere sahip olmasıdır. Bunlar yoksa ne anayasa, ne hukuk, ne iyi niyet ülkeyi, milleti, devleti kurtarmaya yetmez. Vasıflı, güçlü, üstün insanlar ve beyinler öyle kendi kendilerine yetişmez. Bunları iyi, güçlü, vasıflı, üstün bir eğitim sistemi ve üniversiteler yetiştirebilir ancak. Onlar yoksa, adam ve beyin de yoktur.

Bazı Müslüman cemaatlerde akılsızca bir inanç var. Bir kimsenin o cemaate girmekle, o cemaatin Hazretine intisap edip bağlanmakla kemal bulacağını sanıyorlar. Bunlar bâtınî fırkalarına ait hurafelerdir. Bir Müslüman ilimle, irfanla, kültürle, hikmetle, ibadetle, takva ile, ahlâk ve faziletle; iyilik, doğruluk, güzellik kaynağı hükümleri hayatına tatbik etmekle kemal bulur, yükselir.

Bazı cemaatler daha çok para toplamak, daha fazla güç kazanmak, daha çok sayıda müride ve bendeye sahip olmak için maalesef böyle ucuz reçetelere itibar ediyor. Bunlar boştur, zararlıdır.

Müslümanlar, sayıca çoğunluk olmalarına rağmen, bu yanlış zihniyet yüzünden keyfiyet bakımından geride kalmış ve bugünkü zillete duçar olmuşlardır.

Dayatmacı ideoloji hâkim olduğu müddetçe Türkiye’nin kurtulması ve selamete çıkması mümkün olamaz. Peki hangi irade bu ideolojiyi hükümden kaldıracaktır? Böyle bir idare var mıdır?

Eğitim düzelmeden, üniversiteler medenî ülkelerin üniversitelerine benzetilmeden Türkiye kurtulamaz.

Dayatmacı ideoloji kaldırılabilirse yerine ne konacaktır? Kesinlikle yeni bir ideoloji ve doktrin konulmayacaktır. Türkiye’nin bir millî kimliği vardır. İdeolojinin yerine o geçecektir.

Yakın tarihimizde ülkemize, halkımıza, devletimize büyük kötülükler edilmiştir. Bu kötülükleri yapanlar cezalandırılmadıkça memleket kurtulamaz.

Tahsili yetersiz, siyasî kültürü yok, ufku dar, IQ’sü 70 veya 80, basiretsiz, firasetsiz, idraksiz bir kimsenin “Benim kurtuluş reçetem şöyledir. Benim görüşlerim böyledir. Benim gibi düşünmeyenler sapıktır” gibi hezeyanlar sarfetmesi onun eblehliğine, aptallığına, geri zekâlılığına delildir.

Bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti kurtaracak, selamete çıkartacak planı, programı, stratejiyi yapacak beş kişi yoktur şu 65 milyonluk toplum içinde. Hikmet (bilgelik), ilim, irfan, kültür, uzmanlık evrensel değerlerdir. Gerekirse (ki gerekiyor) bunları dışarıdan temin etmemiz icap eder.

Hırsızlık, talan, yolsuzluk, yağma, hortumlama, haydutluk, eşkıyalık, kokuşma bizdeki büyük krizin en göze çarpan ve en büyük neticesidir. Her şeyden önce bunları ortadan kaldırmak için harekete geçilmeli gereken bütün tedbirler alınmalıdır.

Son on gün içinde birtakım bankalar bir gecede bilmem kaç katrilyon vurmuşlar. Böyle bir ülke düzelebilir mi? Bir yandan feryad ü figan ediyoruz, batıyoruz diye bağırıyoruz, öte yandan bir gecede birkaç katrilyon götürülüyor.

Kaliteli siyaseti kaliteli adamlar ve kadrolar yapar. Zulaya konmuş milyarlarca dolarlık kara ve necis paralarla kaliteli, temiz, hayırlı siyaset yapılmaz.

Yaftalarla, sloganlarla, tabelalarla temizlik, fazilet, üstünlük olmaz. Bir günah evinin kapısına “İffet Kâr Evi” diye bir levha asılmakla orası temize çıkmaz. 22 Temmuz 2001