Çarşamba


 

Son günlerin en önemli, en vahim, en düşündürücü hadisesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin, dünyadaki terörist şahıslar ve kurumlar listesine PKK’yı koydurtmamış olmasıdır. Bunun gizli mânâsı şudur: Amerika Türkiye’nin parçalanmasını hesapları içine almıştır. Bu konu ile ilgili bazı bilgileri ve görüşlerimi, açık ve vâzıh olması için madde madde sıralayayım:

(1) Modern Türk devletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası meşruiyet belgesi ve senedi Lozan andlaşmasıdır ve Amerika bu andlaşmayı imzalamamıştır.

(2) Sovyetler Birliği çökünceye ve Marksist sistemler dağılıncaya kadar devletlerin ve ülkelerin sınırları öyle kolay kolay değişmiyordu. Sadece, Hindistan ile yaptığı bir savaş neticesinde Pakistan doğu bölgesini kaybetmiş, Bangladeş devleti kurulmuştu. Ayrılıkçı hareketlere genelde izin verilmiyordu. Nijerya’nın Biafra bölgesi ayrı bir devlet olmak istemiş, çıkan iç savaşta dereler gibi kan akmış, fakat hareket başarı ile sonuçlanmamıştı. Sovyetler Birliği çökünce, zor ile bağlı tutulan birçok ülke bağımsızlığını ilan etti, Yugoslavya parçalandı, Çekoslovakya ikiye ayrıldı, daha başka parçalanmalar, kopukluklar oldu.

(3) Amerika, kendisine kafa tutan Irak’ı parçalamayı aklına koymuştu. Güney komşumuzun kuzeyde Kürtlerle meskûn bölgesi şu anda zaten fiilî bir kopukluk içindedir ve her geçen gün biraz daha bağımsızlığa doğru ilerlemektedir. Burada bağımsız bir Kürt devleti kurulduğu taktirde ileride Türkiye’den ve İran’dan da toprak isteyecektir.

(4) Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasında ve İslâm Hilafetinin kalkmasında Amerikan misyonerlerinin büyük rolü olmuştur. Onlar ülkemizdeki Bulgarları, Ermenileri, Hıristiyan Arapları ve diğer gayr-i müslim “milletleri” Osmanlı birliğine karşı kışkırtmışlardır.

(5) Haçlı dünyası Anadolu’yu tekrar bir Hıristiyan ülkesi haline getirmek emelinden asla vazgeçmemiştir. Türk aydınları ve halkı bu konuda fazla bir şey bilmemektedir ama konunun uzmanları dönen dolaplardan haberdardır.

(6) Türkiye Avrupa Birliği’ne girse de girmese de, birtakım gizli emperyalist mihraklar onun parçalanması hususunda kararlıdır.

(7) Şu anda Türkiye’deki İslamî hareket ile Milliyetçi-Türkçü hareket ehlîleştirilmiş ve sımsıkı bağlanmıştır. Ancak gelecekte neler olacağı bilinmez. Bu yüzden, ileride başlarına büyük gaileler çıkartacak ve dünyadaki emperyalist dengeleri altüst edecek güçlü bir Türkiye tehlikesini bertaraf etmek için, ülkemizin parçalanmasında yarar görmektedirler.

(8) Ülkemiz üzerindeki İsrail emellerini ve oyunlarını da göz ardı etmemek gerekir. Yahudi devleti de Müslümanlığın, Türkçü-Milliyetçi hareketin güçlenmesinden endişe duymaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nda dünya Yahudileri, İngiliz ve Fransız orduları içinde yekûn olarak yüzbinlerce kişiyi bulan “Siyonist lejyonlar”la Osmanlı’nın ve İslâm Hilafetinin yıkılması için gayret göstermişlerdi. İslâm’la barışmış güçlü ve milliyetçi bir Türkiye gerek İsrail devleti, gerekse dünya siyonizmi için büyük bir tehlike ve tehdit oluşturacaktır.

(9) Amerika, dünyadaki terörist teşkilatların listesini yapıyor ve bunun içine PKK’yı koymuyor… Böyle bir tutum ülkemizde alarm zillerinin en şiddetli şekilde çalmasını gerektirmez mi? Lakin bizim tekelci ve kartelci medyamız bu konu üzerinde gereği gibi durmadı, durmuyor. Niçin?

(10) Dışişleri teşkilatımızda Sabataycıların büyük ve ezici ağırlığı vardır. Zâhiren Müslüman ve Türk gibi görünen, hakikî kimlikleri itibarıyla Yahudiliğin Sabatay Sevi geleneğine bağlı bulunan çifte kimlikli sorumlularımız ABD’nin bu hareketi karşısında niçin enerjik ve kararlı bir tavır sergilemiyor?

(11) Türkiye aydınları ve halkı nice millî ve hayatî konularda sersemletilmiş, afyonlanmış, tepkisiz ve hissiz hale getirilmiştir. Uzun yıllardan beri Türkiyeliler afyonlanmakta, uyutulmakta, şartlandırılmaktadır. Basın, televizyonlar, üniversiteler, millî dâvalarda öncülük etmiyor. Gerçekleri haykıracak cesur seçkinler de kalmamıştır. Bir iki istisnâ, istenilen tepkiyi meydana getiremiyor.

(12) Türkiye’de Müslümanlara ve milliyetçilere “çürüterek çökertme” metodu ve ilkesi uygulanmaktadır.

(13) Türkiye’nin bir kısım toprakları üzerinde bağımsız millî bir Kürt devleti kurulması mümkün ve kabil değildir. Çünkü Kürt nüfus ülke geneline dağılmış ve yayılmıştır. Her hangi bir bölünme teşebbüsü karşısında çok vahim, çok kanlı hadiseler çıkacaktır, büyük felaketler yaşanacaktır.

(14) Türkiye’nin parçalanmasını, bölünmesini, büyük felaketler olmasını önlemek istiyorsak, yapacağımız ilk iş, din ile siyasî rejim ve yönetim arasında zıddıyeti, çekişmeyi kaldırmak olmalıdır. Bu konuda sorumluluğun büyük kısmı militan ve fanatik din düşmanlarına aittir. İkinci olarak da din sömürücülerine, mukaddesat bezirganlarına. Türkiye, hem din düşmanlığını, hem de din sömürüsünü birlikte önlemek, kaldırmak zorundadır. Kurtuluşunun ve yücelmesinin, birlik ve bütünlüğünü korumasının birinci şartı budur. Din düşmanlığı ve din sömürüsü insan hakları, hukuk, toplumsal uzlaşma, sosyal barış ile kaldırılabilir. Baskı ile, zorlama ile, zorbalık ile kaldırılamaz.

(15) Türkiye’deki birtakım esrarlı, gizli güçler ve mihraklar Müslümanları baskı ve vesayet altında tutmaktadır. Artık bu siyasetten vaz geçilmelidir. Müslümanların, din işlerini devletten bağımsız olarak idare etmelerine imkân sağlanmalıdır. Din sömürüsü ancak bu şekilde kaldırılır.

(16) Amerikalılar ve Avrupalılar İslâm’dan ve Müslümanlardan çekiniyor, korkuyor. Bizdeki bazı güçler de onlarla birlikte aynı fobilere sahiptir. Peki Türkiye’nin menfaati, İslâm’a karşı olmakta mıdır, yoksa İslâm’dan güç almakta mıdır?

(17) Türkiye’yi zaafa düşüren çökerten, yıkan, perişan eden en büyük tehdit ve tehlike din değil, kokuşma ve yabancılaşmadır.

(18) Millî kimliğini yitiren, yabancılaşan, kültürü ve sanatı darbelenen, ahlâk ve fazilet bakımından büyük kayıplara uğrayan bir toplum çökmeye mahkumdur. Türkiye’yi sevenler, onun kurtuluş ve selametini isteyenler millî kimliğe, ahlâk ve fazilete sarılmakla mükelleftir.

(19) Yanlış ve kötü yönetim sistemleri, miadını doldurmuş ve fosilleşmiş ideolojiler hiçbir devleti, toplumu, ülkeyi yüceltmez, aksine bir yığın buhrana, tahribata, sarsıntıya ve çöküntüye sebebiyet verir. Türkiye her türlü ayakbağından kurtarılmalıdır. 03 Ocak 2002