Çarşamba

 

Uzun yıllar boyunca yüksek tepelerde bulunmuş, memleketi kuşbakışı seyredebilmiş, işlerin içyüzünü bilen bir zat ile sohbet ediyoruz. Söz bir ara çetelere, organize rant yeme işine geldi. Sistemi bilen zat şu mealde konuştu:

– Bu ülkede on kadar büyük rant çetesi vardır. Bunlar son derece organize şekilde memleketi soyarlar, sömürürler, kanını iliğini sülük gibi emerler… Böyle dedikten sonra bunları birer birer saymaya başladı.

Okuyucularım

“Sen de sayılanları açıkça yaz”

diyebilirler. Böyle bir şeyi yapmam mümkün değildir. Çünkü organize rant çeteleri kendilerini açığa vuranları affetmezler, öldürürler. Gazeteci Uğur Mumcu bu yüzden öldürülmüştür. Bugün, zâhirde saygın görünen nice şahsiyet bu gibi rant çetelerine mensuptur. Onlarla devlet, devletin adliyesi bile başa çıkamamaktadır.

Birkaç seneden beri yazıyorum: İstanbul mafyasında kökten bir değişiklik olmuş, şehrin yeraltı gücü etnik bir gruba devr edilmiştir. Bu kökten değişiklik kendi kendine tesadüfen mi olmuştur? Hayır, kasıtlı ve planlı bir şekilde olmuştur. Peki, bu değişikliğin gayesi neydi? Milyarlarca dolarlık bir kara parayı illegal bir örgüte ve onun faaliyetlerine aktarmak istiyorlardı.

Türkiye’nin organize rant çetelerinden arındırılması mümkün müdür? Mümkündür ama şu anda böyle bir şey kaabil değildir. Teori olarak mümkündür, pratikte, realitede mümkün değildir. Niçin? Çünkü haram yeme, rantçılık, mafyacılık; ülkenin, devletin, halkın haklarını zimmete geçirmek temel bir prensip haline gelmiştir.

Temel prensip ne demektir? Bunu, Montesquieu’nün

“Kanunların Ruhu”

adlı eserini okumuş olanlar anlayabilir. Yıllarca önce mimar ve şehirci üstad Turgut Cansever’e sormuştum:

– İstanbul nasıl düzelir?

Acı bir tebessüm ile birlikte şu cevabı vermişti:

– Büyük ve dehşetli bir zelzeleden sonra…

Ülkemizde maalesef yaygın, genel, topyekûn bir kokuşma ve kirlenme mevcuttur. Birtakım sathi (yüzeysel), palyatif tedbirlerle bunu temizlemek, sosyal bünyeyi sağlığına kavuşturmak mümkün değildir. Bugünkü kanunlarımız mevcut kötülüklerin yüzde doksanını suç kabul ediyor, faillerine ceza veriyor. Lakin kanunlar kötülükleri önlemeye yeterli olmuyor.

Birkaç sene önce çok önemli bir müesseseden (kurumdan) kötü kokular gelmeye başlamıştı. Gazeteler, televizyonlar biraz bahs ettiler ve sonra ne oldu? Örtbas edildi. Birtakım adamların ağırlığı kanunlardan daha fazlaydı. Kartel medyası genel kokuşma hakkında gereken yayınları yapamaz. Çünkü o medya da

“sistemin”

bir parçasıdır. Öteki gazeteler yazsınlar… Biraz yazarlar, daha fazla yazamazlar. Zaten halkın büyük bir kısmı da bu kokuşmanın pis kokusuna alışmıştır.

Bu memlekette birtakım partiler ve politikacılar yıllar boyunca köylülerin oylarını satın almışlardır. Nasıl satın almışlardır? Devletin, memleketin, halkın tamamının menfaatlerine ve geleceğine zarar verecek şekilde desteklemeler yapmışlar; bazı ürünlere uluslararası piyasa fiyatının iki üç misli fiyat vermişlerdir. Oy satın almışlardır ama sonunda memleket batmıştır, iktisat ve finans çökmüştür.

İstanbul niçin bu kadar büyümüştür? Yekûn nüfusu 72 milyon olan bir ülkenin bir şehrinin 15 (bazıları bu rakamı 22’ye kadar yükseltiyor) milyona ulaşması bir takım popülist politikacıların kasıtlı ve planlı ihânetleriyle olmuştur.

Türkiye’nin bazı bölgeleri planlı ve programlı bir şekilde boşaltılmaktadır. Niçin? Çünkü ileride oralara

“başka nüfuslar”

getirilecektir.

Geçenlerde Edirne’nin sınır boyundaki bir yerde büyük bir yolsuzluk meydana çıkartıldı. Medyada bu konuda büyük ve geniş çapta yayın yapıldı. Sonra ne oldu? Konudan bahs eden var mı şimdi? Yok… Ne demişti o tarihte eski büyük bir bürokrat?

“Bir sene sonra eski hamam eski tas olacaktır her şey…”

İstanbul’un bir ilçesinde mahalli bir yer. Biri ağzından kaçırıyor.

“Buraya 50 milyar kaldı, merkeze üç trilyon gönderildi…”

Sokakta küçük bir çocuk kapkaççılık yapıyorsa, onun tek başına çalıştığını sanmak ahmaklık olur. İşin başında bir çete vardır. Çocukları kullanmaktadır. Çete bilinmektedir ama beli bir türlü kırılamamaktadır. Çünkü çete korunmakta, destek görmektedir. Organize rant çeteleri bütün yurdu, yurdun her sektörünü örümcek ağı gibi sarmıştır. Şimdi önemli bir soru geliyor:

– Birtakım İslâmcılar da bu rant çetelerine dahil midir? Cevap:

– Sistemin çarkları içine girmişlerse dahildirler.

Hattâ, bu birtakım İslâmcılar öyle profesyonel çıkmışlardır ki, eski dinsiz hırsız ve soygunculara rahmet okutmuşlardır. Bir soru daha:

– Bu pis işlerin içinde milliyetçi ve Türkçüler var mıdır? Cevap:

– Onların pir ü pâk, temiz, namuslu, dürüst, haram yemez olanlarını tenzih ederek söylüyorum: Maalesef vardır. Nitekim bir ara bir koalisyon zamanında neler yaptıklarını, malı nasıl götürdüklerini gördük. Şimdi safın biri çıkıp:

– Efendi sen neler konuşuyorsun?.. Benim böyle şeylerden hiç haberim yok, nereden çıkartıyorsun bunları?.. diyebilir. Ona:

– A safın teki, a zavallı!.. Sen bilmiyorsun diye bu gerçekleri yok mu sayacağız?.. cevabını veririz.

Bu memlekette eroin ve kokain gibi uyuşturucu maddeler bile son derece organize şekilde rant çeteleri tarafından, helikopterlerle taşınarak yapılmakta ve bu işten yılda milyarlarca dolar kazanılmaktadır. Uyuşturucu kaçakçılarının malı helikopterlerle taşıdıkları Meclis tahkikat komisyonunun (Susurluk ile ilgili) raporlarında yazılıdır.

Adam bundan yirmi sene önce siyasete sıfırdan başlamış, beş kuruşluk malı, mülkü, serveti yokmuş. Bugün doların milyarlarına hükm ediyor. Bu zenginlik nasıl meydana gelmiş? Fazla kurcalarsanız başınız belaya girer. Peki bunca kara parayı nasıl saklıyorlar?

Cevap: Minareyi çalan kılıfını önceden hazırlamıştır… Kara para milyarderlerinin (dolarla) gizli kasaları vardır. Gizli para kasaları kara paraların üzerlerine oturmaz mı?

– Nâdiren böyle şeyler olabiliyor… Genelde oturmazlar, daha doğrusu oturtulmazlar. Böyle bir şey yapanın tozunu havaya savururlar.

Adamın birinin ayda iki milyar liralık normal, helal ve tabii bir geliri var. Lakin bu adam ayda yirmi milyarlık bir hayat sürüyor. Ayrıca bir yığın da mal ediniyor, servet sahibi oluyor…

– Onun kara gelirleri vardır. Organize rant çetelerinin birine mensuptur.

Birtakım sahte Müslümanlar, yarı-mühtediler, sözde İslâmcılar malı nasıl götürüyor, nasıl kara para zengini oluyor? Onların Şeytan aleyhillaneden aldıkları kapı gibi fetvalar ve ruhsatlar bulunmaktadır:

– Birincisi: Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılabilir.

– İkincisi: Şimdiye kadar dinsizler yedi, bundan sonra biraz da Müslümanlar yesin.

Üçüncüsü: Biz haram ve kara para topluyoruz ama bunlarla ileride dinimize hizmet edeceğiz…

Müslümanları bırakalım, lâik ve çağdaş zihniyetli çeteciler ne gibi şemsiyeler ve paravanalar ardında bu işleri beceriyor? Paçaları sıkışınca, üzerlerine gidilince kendi kutsallarını ortaya koyuyorlar ve Atatürk’ü kalkan olarak kullanıyorlar. Peki bu işlerin neticesi ne olacak? Yukarıda bahs ettiğim gibi büyük bir zelzele olacak. Adeta kıyamet kopacak. Ne kara para kalacak, ne çeteci kalacak. Kurunun yanında yaş da yanacak. Her şey allak bullak olacak.

Soru: Bazıları ABD’deki veya başka ülkelerdeki villalarına, kâşanelerine kaçabilecekler mi?

Cevap: Binde biri bile kaçamayacak. Rezil ve sefil bir şekilde helâk olacaklar. Canları Cehenneme! 09 Mart 2006