Pazar

 

Geçenlerde bir sohbet meclisinde bir profesör, üniversitelerimiz hakkında şöyle konuştu: “Yüksek tahsil müesseselerimiz ortaokul seviyesine düşürülmüştür. İlmî araştırma yapılmamaktadır. Bilhassa sosyal ilimler, lisan, edebiyat, tarih konusunda tam bir sefalet, rezalet ve fecaat hüküm sürmektedir.”

Ben de aynı kanaatteyim. Üç dört hafta önce taşra üniversitelerinden birinin tarih bölününde okuyan bir öğrenci ile karşılaştım. Tarih bilgisini ve kültürünü anlamak için, belli başlı Osmanlı tarihçilerinin isimlerini saymasını istedim. İnanmayacaksınız ama bir tek isim bile veremedi. Peçevi, Naima, Solakzâde, Lütfi Paşa gibi çok meşhur müverrihlerimizi bile söyleyemedi.

Lisan ve edebiyat kürsülerinde de durum bundan farklı değildir.

Üniversitelerimiz bu hale nasıl düşmüştür?

Bunun birinci sebebi liselerin bitmiş olmasıdır. Türkiye’de, üzerinde lise tabelası bulunan bir sürü bina, bunlarda -sözde- yüzbinlerce öğrenci var ama bir tek gerçek lise yoktur.

YÖK üniversitelerimiz bitmiştir. Üniversiteler derin devletin, resmî ideolojinin, gizli iktidarın fidelikleri haline düşürülmüştür.

Üniversitelerimiz, dünya birincisi olmamız gereken türkoloji eğitim ve araştırmalarında bile nal toplamaktadır.

Kürsülerin, enstitülerin öyle ilmî araştırma dergileri vardır ki, on onbeş seneden beri bir tek yeni sayısı çıkartılmıyor. İlmî araştırma yapmak için hem şevk bırakılmamıştır, hem de maddî imkân tanınmamaktadır.

ABD’de profesörler iki senelik mukavelelerle işe alınırmış. Bu iki sene içinde yeteri kadar ve doğru dürüst ilmî araştırma ve yayın yapmayanların, müddet hitamında mukaveleleri yenilenmezmiş. Orada bir doçent, bir profesör kariyerinde kalabilmek için mutlaka ilmî araştırma ve yayın yapmak zorunda bırakılırmış. Bizde öyle mi? Üniversitelerimiz YÖK’ün kollektif üretim çiftlikleri, kibbutzları gibidir. İlmî araştırmaya ne lüzum var. Başörtüsü avı yaparsın, aferin alırsın, olur biter.

Yahudiler, Sabataycılar, Antisemitizm

İKİ sene kadar önce ziyaretime, büyük bir Avrupa ülkesinin başbakan danışmanlarından, çeşitli fikir kitapları yazmış, kalem sahibi bir zat gelmişti. Görüşürken bir ara söz Yahudilere intikal edince, “Ben de Yahudiyim” demişti. Kendisine, antisemit olmadığımı, lakin anti-siyonist olduğumu söyleyince, “Ben de siyonizme karşıyım” demişti.

İsrail, siyonizm ideolojisi üzerine kurulu, ırk ve din esasına dayanan bir devlettir. Ancak orada, siyonizmi ve İsrail devletini kabul etmeyenler Yahudiler de bulunmaktadır. Bunların bir kısmı mutaassıp dindar cemaatlerdir. Onlara göre, İsrail devleti, vaad edilmiş Mesih geldikten sonra kurulabilirdi. Mesih gelmeden Yahudi devleti kurulduğu için günah işlenmiştir, yanlış bir iş yapılmıştır.

İsrail’e karşı olanların bir kısmı ise, bu muhalefetlerini dinî esas ve sebeplere dayandırmakta, fikir ve siyaset açısından tenkit etmektedir. Hattâ, bunlardan biri, siyonizme, dinî ve ırkî temellere dayalı devlete son verilerek, Araplarla Yahudilerin birlikte yaşayacakları federe bir Filistin devleti kurulmasını istemiştir.

Dünyanın her ülkesinde Yahudi mevcuttur. Ancak, Türkiye’deki durum gariptir. Bizde iki çeşit Yahudi cemaati vardır. Bunların biri açık Yahudilerdir, Yahudi olduklarını, Musevî dinine mensup bulunduklarını inkâr etmemektedirler. İkincisi ise, zâhiren (dıştan) Türk ve Müslüman görünen, gerçekte ise, Yahudiliğin bir tarikatı mahiyetinde olan Sabataizme mensup gizli Yahudilerdir. Yahudi cemaatinin ileri gelenlerinden bir zata göre bunların sayısı bir buçuk milyondur, yânî ülkemizde bir buçuk milyon Yahudi asıllı sözde Müslüman vardır. Bu açıklama Aksiyon dergisinde yayınlanmıştır.

Ben şahsen ülkemizde bu kadar fazla Yahudi kökenli vatandaş, Sabataycı bulunduğunu sanmıyorum. Elde herhangi bir istatistik bulunmadığı için kesin bir rakam vermek mümkün değildir. En az tahmin beş bin kişidir. Bazıları 180 bin diyor.

Sayıları ne kadar olursa olsun, Türkiye’deki bu Sabataycı cemaatin ağırlığının büyük olduğu bellidir. Bunların kabinede en az bir bakanları bulunur. Büyük medyanın yüzde kırkı onların kontrolundadır. Üniversiteleri, büyük kolejleri vardır. Fikir, siyaset, kültür, sanat, finans, iktisat, ithalat-ihracat, bankacılık, sahalarında çok güçlüdürler. Yakın tarihimizde damgaları vardır.

Birtakım meşhur şahsiyetlerin Sabataycı, yâni Yahudi olduklarına dair dedikodular, rivayetler dolaşmaktadır. Bunlar doğru mudur?

Antisemitizm yaparak gerçek ortaya çıkartılamaz. Yapılacak iş bu konularda ilmî araştırma yapmak, ciddî makaleler yayınlamaktır. Filanca büyük zat aslen Sabataycı mıdır, değil midir? İşin içine duygu, polemik, tartışma, düşmanlık, antisemitizm karıştırmadan mesele incelenmeli, sahih bilgiler ve belgeler ortaya konulmalıdır.

Sabataycılık Türkiye’nin büyük bir gerçeğidir. Bu realiteyi inkâr etmek mümkün değildir. Türkiye’nin bugünkü siyasî, kültürel, ideolojik yapısını anlamak, yakın tarihi kavramak için Sabataycılığı bilmek zorundayız. Sabataycılık faktörünü hesaba katmadan doğru hükümlere ve neticelere varmak mümkün değildir

Birinci dünya savaşında, İngilizlerin ve Fransızların safında birtakım Siyonist taburları Gelibolu’da, Filistin cephesinde Osmanlı ordusuyla çarpışmışlardır. Bunları incelemek, bu konuda yayın yapıp gerçekleri ortaya koymak, nasıl antisemitizm olmazsa. Sabataycıları incelemek de antisemitizm sayılmaz.

Bir kitabında, “Kahrolsun Şeriat” başlıklı bir fasıl bulunan Tekin Alp takma adlı sahte Türkçü Moiz Kohen’i incelemek,onun Yahudi olduğunu, İslam’a karşı kin ve düşmanlık beslediğini söylemek de antisemitizm değildir. Ben şahsen bazı dinsiz ve bozuk Türkleri de sevmem ve tenkit ederim. Bu da Türk düşmanlığı değildir.

Alfabe devrimine karşı olan, “Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir” başlıklı bir kitap yazan Yahudi profesör Avram Galanti ile Moiz Kohen Tekin Alp’i bir tutmak mümkün müdür? İkisi de Yahudidir ama…

Keşke Türkiye Müslümanları da ülkemizde yaşayan Museviler kadar hür olsalar. Onlar kendi dinî-ruhanî reislerini kendileri seçiyor. Müslümanlar ise seçemiyor. Onların havralarına, dinî hizmet ve faaliyetlerine devlet karışmıyor. Bizde ise bütün camiler, ibadetler devletin kontrolundadır.

Türkiye’de antisemitizm olmuş mudur, hâlen var mıdır? Olmuştur, vardır. Lakin bu antisemitizm hiçbir zaman, yakın tarihimizde Müslümanlara ve İslâm dinine karşı yapılan saldırılar kadar yoğun, insafsız ve şiddetli olmamıştır? Marjinal kalmıştır.

Sabataycı Yahudilerin sırları açıklanınca, asıl hüviyetleri öğrenilince, Yahudi oldukları için imtiyazlarını kaybedecekler, zulme mi uğrayacaklardır? Hayır! Bugün ülkemizde Karun kadar zengin büyük Yahudi iş adamları mevcuttur. Yahudi oldukları için onlara bir şey diyen mi vardır?

Kimlikleri açığa çıkınca bazı Sabataycıların, aşırı şekilde sürdürüp durdukları İslâm düşmanlığı ortadan kalkacaktır. Fena mı olacaktır? Açıklıkta yarar vardır. 12 Nisan 1999