Unutmayınız!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Cuma
1. Kars vilayetimizin Ermenistan hududundaki bölgesinde dehşetli bir tapu-kadastro trafiği vardır.Bu bölgedeki araziyi yabancılar satın almaktadır. Kimdir bu yabancılar? Amerikalı, Kanadalı, İngiliz, Fransız… Peki, bunların kökenleri nedir? Sakın Ermeni asıllı olmasınlar? Yabancılar Alanya’dan, Antalya’dan, Fethiye’den, Ayvalık’tan yer alsalar fazla garipsenmez. Bu saydığımız yerlerin iklimi ılımandır, asude bir hayat sürmeye çok müsaittir. Peki, Kars gibi iklimi sert bir vilayetimizde niçin toprak alıyor yabancılar? Hem de Ermenistan sınırında…
2. Ülkemizde son iki yıl içinde, hiçbir Hıristiyanın yaşamadığı 150 şehrimizde yeni kiliseler yapılmıştır. Birkaç yüz şehrimizde de kilise inşaatları devam etmektedir.
3. Türkiye’de şu anda binin altında Ortodoks-Rum yaşamaktadır.Bu vatandaşlarımızın papaz ihtiyacını temin için Heybeliada’da, Rum Ortodoks Ruhban Okulu açılacaktır. Yetmiş milyon Müslümanın özel ve bağımsız İslâm Lisesi ve Şer’iyye Fakültesi açamadığı bir ülkede, hür bir Hıristiyan ilahiyat okulu açılmasının asıl sebepleri acaba nelerdir?
4. Siyasi iktidar bir karar aldı, bundan sonra ülkemizdeki tarihî eserleri özel şahıslar, dernekler, yabancılar da restore ettirebilecekler. Sakın bu karar, eskiden kalma binlerce harap kilise binasının ihyası için alınmış olmasın?
5. Bir iktidar büyüğü “Müslümanlar Roma’da, Paris’te, Londra’da, New York’ta cami açabiliyor da, Hıristiyanlar niçin Anadolu şehirlerinde kilise açmasınlar?..” buyurmuş! Hazrete sormak lazım: Türkiye’de çoğunluğu teşkil eden Müslümanlara, Batı ülkelerindeki gibi tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak, dinî dernek kurmak hürriyetini vermeden nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? Bu gibi işlerde mütekabiliyet ve eşitlik gerekmez mi?
6. İstanbul’un tarihî sur içinde birtakım uluslararası entrikalar döndürülüyor. Balat ve Fener semti restore edilecekmiş. Eskiden Balat, Yahudi; Fener, Rum mahallesiydi. Avrupalılar ve Amerikalılar niçin Eyüp’ü restore ve ihya etmiyorlar? Yine tarihî semtlerimizden, Fatih ile Unkapanı arasında Zeyrek de Batılı misyonerlerin büyük alâkasını çekiyor. Amerika’dan gelen paralarla Zeyrek Camii’nin (eski Pantakrator kilisesi) dış kısmı restore ediliyor, caminin içi tam bir virane ve felaket. Hıristiyanlar bu eski kiliseyi tamir ettiriyor da, bunca Müslüman niçin harekete geçip caminin içini, usulüne göre tamir ettirtmiyor? Duyduğuma göre bu iş için 5 milyon dolar gerekliymiş. Bu para bulunamaz mı? Pekala bulunabilir, bu memlekette her sene “İslâmî hizmet ve faaliyetler” için milyarlarca dolar toplanıyor. Zeyrek Camii bir semboldür. Elbette onun ihyası ve tezyini için 5 milyon dolar bulunmalıdır.
Bir kısım Müslümanların haklı ve meşru tepkileri karşısında “Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik” edebiyatı biraz tavsar gibi oldu. Diyalogu ve kardeşliği daha sessizce ve sinsice yapıyorlar. Ancak üzüntüyle belirtiyorum, bazı saf ve temiz Müslümanlar bu tuzağa düşmüşlerdir, gerekçeleri de şu: Dinlerarası diyalogla gayr-i müslimler İslâm’a çağrılıyormuş. Bu gerekçe şeytanî bir kuruntudan ibarettir. Diyalog ve Evrensel Kardeşlik hareketi İslâm dünyasında çıkmamıştır, dışarıda tezgâhlanmıştır, hiçbir şuurlu Müslüman bu tuzağa düşmemelidir. İslâm dini kesin Kur’ân ayetiyle sabit olduğu üzere Allah katında tek hak dindir. Hıristiyanlar, İslâm’ın hak din olduğunu kabul etmiyorlar, Kur’ân’ın Allah tarafından gönderilmiş kitap olduğunu kabul etmiyorlar… Biz Müslümanlar da onların doğru yoldan çıkmış olduğunu, Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın yolundan gitmediklerini, Teslis inancı ile vahim bir hataya düşmüş olduklarını biliyoruz. Onlar bizi kabul etmiyorlar, biz onları niçin kabul edelim? Her üç din de “İbrahimî” imiş… Hazret-i İbrahim Aleyhisselam elbette atamızdır. Ancak ondan sonra Hazret-i Musa, Hazret-i İsa, Hazret-i Muhammed gelmiştir, tek başına İbrahim demekle iş bitmiyor; İbrahim’e, Musa’ya, İsa’ya, Muhammed’e (hepsine salatü selam olsun) iman etmek gerekiyor.
7. Denizli’de üç cami yıkılmak isteniyormuş… Denizli’nin ilçelerinden Honaz’da 1924’te kapanan 1948’de cami haline getirilen bina tekrar kilise yapılmak isteniyormuş…Böylelikle inanç turizmi teşvik edilecek, ülkeye para girecekmiş. Hiçbir Rum’un yaşamadığı bir şehrimizdeki caminin, eski bir kiliseden çevrilmiş olsa bile tekrar kilise yapılmak istenmesi korkunç ve dehşetli bir hadisedir. Müslümanlar bunu gündem defterlerine kaydetsinler.Şayet tepki göstermezlerse, Allah’ın azabı onların üzerine de inebilir. Bunu da unutmasınlar!
8. Büyük Millet Meclisi toplandı, çoğunluğun olaylarıyla Pamukova’daki hızlandırılmış tren kazasıyla ilgili görüşme yapılmasına lüzum olmadığı kararına varıldı. Vahim bir tren kazası oluyor, hızlandırılmış tren seferleri başlamadan önce konunun uzmanı bir profesörün uyarıları dikkate alınmıyor. Kısa zaman sonra feci bir kaza oluyor, 36 vatandaş can veriyor, bir hayli insanımız yaralanıyor, sakat kalıyor, bütün dünya trenlerimizin ilkelliği dolayısıyla bizi ayıplıyor. Muhalefet bu konu Mecliste görüşülsün diyor, iktidar milletvekilleri böyle bir görüşmeye lüzum yoktur diyorlar. Ellerimizi vicdanımızın üzerine koyalım ve düşünelim…
9. İran’da bir general, bazı İranlı kadınların manken gibi giyinmelerini, aşırı şekilde süslenip püslenmelerini, makyaj yapmalarını tenkid etmiş. Bizim çok ilerici, çok çağdaş, çok uygar, çok pembe bazı gazetelerimiz ve gazetecilerimiz komşu ülkenin generalini kınadılar. Bizde ise kadın kıyafetleri ve tesettür konusunda bambaşka bir hava var. Okullara ve üniversitelere başörtülü öğrenci alınmıyor, başörtülü avukatlar ruhsat alamadıkları için mesleklerini icra edemiyor, resmî dairelerde Müslüman kadın memurlar başlarını örtemiyor. Geçenlerde, hatırlayacaksınız, başörtülü bir vatandaş yüksek bir mahkemenin salonundan dışarı atıldı. Ülkenin Başbakanı, Meclis Başkanı, bakanları başörtülü eşlerini resmî davetlere ve resepsiyonlara götüremiyorlar. Mustafa Kemal Paşa’nın annesi Zübeyde Hanım ile zevcesi Latife Hanım sağ olsalardı başörtülü oldukları için Cumhuriyet bayramı resepsiyonlarına katılamayacaklardı… 14 Ağustos 2004