27 Eylül 1998 Pazar günkü yazı bulunamadı..

 

1. Ülke çok kötü idare edilmiştir ve edilmektedir. 2. Anadilini ve parasını yitiren bir memleketin hali iyi değildir, sonu da iyi olmaz. 3. Her şeyin başı eğitimdir. Genç nesillerini millî kimliğine ve çağdaş dünyaya uygun bir şekilde yetiştiremeyen milletler ve devletler yanlış yoldadır. 4. Türkiye’nin laikliğe ve ideolojiye değil; insan haklarına, hukuka, adalete, güvene, hikmete, fazilete, ilme, irfana, kültüre, becerikli ve başarılı insanlara, gerçek demokrasiye ihtiyacı vardır. 5. Mahkemeler ve hâkimler mutlaka bağımsız; kanunlar mutlaka âdil olmalıdır.

Sorular

Laiklik ve Kemalizm olmadan cumhuriyet de olmaz, demokrasi de olmaz diyorsunuz. Sizinle laiklik ve kemalizm konusunda tartışmak istemem. Lakin bazı sorular yöneltmek istiyorum. Birinci soru: Fazilet, ahlâk, bilgelik, adalet olmazsa cumhuriyet olur mu? İkinci soru: Sadece lafla cumhuriyet demekle o rejim gerçek cumhuriyet olabilir mi? Cumhuriyetin temelinin hukukun üstünlüğüne, adalete dayanması gerekmez mi? Üçüncü soru: Halkıyla kavgalı, halkına zıt cumhuriyet olur mu? Cumhur Arapça bir kelimedir ve toplum demektir. Cumhuriyet halk rejimi mânasına gelir. Halkın ezici çoğunluğuna zıt giden bir düzene nasıl cumhuriyet denebilir? Dördüncü soru: Her ülkenin, her milletin bir kimliği, kişiliği, kültürü vardır. Fazilet, hikmet, hukuk temellerine dayalı gerçek bir cumhuriyet rejiminin bu üç “k”ya saygı göstermesi, bunları benimsemesi gerekmez mi? Beşinci soru: Gerçek bir cumhuriyet rejimi kokuşma, rüşvet, talan, çeteler, mafyalar, soygun ile birlikte yaşayabilir mi? Daha böyle nice sorular yöneltebilirim. Bugün Afrika’da, Latin Amerika’da adı cumhuriyet olan, fakat gerçekte cumhuriyet olmayan rejimler bulunmaktadır. Bunlara “Muz cumhuriyeti” deniliyor. Bir cumhuriyete yapılabilecek en büyük kötülük onu hukuka, fazilete, hikmete, gerçek demokrasiye, temel insan hak ve hürriyetlerine değil de, tarihî ârızalara, resmî ideolojiye dayandırmaktır. Milletin ve ülkenin tarihine, atalarına, kimliğine, kişiliğine, kültürüne, millî geleneklerine cephe alanlar gerçek cumhuriyetçi değil, cumhuriyetçi müsveddeleridir. Kadim Atina’da bir zamanlar 20 bin hür vatandaşa mukabil, 50 bin köle varmış. Bu kölelerin hiçbir siyasî hakkı yokmuş, eşya gibi alınır satılırlarmış, insandan sayılmazlarmış. Bugün de, kendilerini birinci sınıf, Müslüman çoğunluğu ikinci sınıf vatandaş olarak gören sahte cumhuriyetçiler ve yalancı demokratlar var.

En Kötüsü

Helal yollarla para kazananlar var. Kimisi aklına, kimisi uzmanlığına, kimisi sermayesine dayanarak ticaret, ziraat, hayvancılık, nakliye, inşaat, sınaî üretim yapıyor; bazıları hizmet vererek para kazanıyor. Çalışmadan da kazanç elde etmek mümkün. Miras yoluyla zengin olanlar var. Helâl olmayan yollarla da hayli kazanç temin ediliyor. Kadın satan, fâizcilik ve tefecilik yapan, kumarhâne işleten, meyhâne çalıştıran, devleti ve belediyeleri dolandıran, rüşvet alan, devlet bankalarını tokatlayan haydutlar, eşkıya mevcut. Bu helâl olmayan kazançların en çirkini din istismarı, mukaddesat bezirgânlığı ile elde edilendir. Bunu yapanlar karı satanlardan, meyhânecilerden, uyuşturucu tâcirlerinden daha alçak, daha şerefsiz, daha namussuz, daha sefil, daha pespâye mahluklardır. Müslüman kesim artık uyanmalı, bünyesi içinde böyle hiçbir sömürücüye hayat hakkı tanımamalıdır.

Cumadan Sonra Para

Cuma namazından sonra cami kapısında yine para toplandı. Peygamber makamı olan minberden cemaate hitaben “Aziz Müslümanlar para veriniz” diye seslenildi. Peki bu toplanan paralarla ne yapılır? Benim gördüğüm ve bildiğim kadarıyla cami helası yapılır, imamevi yapılır. Boya, badana yapılır. Camilere flüoresan lamba takılır, hoparlör tesisatı kurulur, yazın serinletmek için vantilatör, kışın ısınmak için kalorifer konulur. Cuma günleri camilerde toplanan paralarla dâvet, tebliğ, ilim, irfan, ahlâk, fazilet, hikmet, sanat çalışmaları niçin yapılmaz? Camilerde, fakir fukaraya dağıtılmak için niçin para toplanmaz? İstanbul ilçelerinden birinin müftülüğü kendisine bağlı camilerde para toplanmasını yasaklamış. Cuma namazları için taksi ile oradaki mâbedlerden birine mi gitsem?…

İmam Tâyin Edilsin

Sultanahmet camiinin iki imamından biri başka bir vazifeye tâyin edildiği için, bazı günler imamlık vazifesini müezzinler yapıyor. Diyanet İşleri Başkanlığından istirham ediyorum. İstanbul’un bu en önemli camiine bir an önce ehil bir imam tâyin etsinler. Müslümanlar elli yıla yakın zamandan beri İmam-Hatip okullarında, İlahiyat fakültelerinde, Yüksek İslâm Enstitülerinde yüzbinlerce eleman yetiştirdiler. Bunların içinden: 1. Mükemmel Arapça bilen, bu lisanla kitap yazabilen. 2. Yine mükemmel Türkçe, Osmanlıca, edebiyat kültürü olan. 3. İngilizceyi iyi bilen. 4. Derin bir islâmî kültüre sahip olan, Şeriat ve tasavvuf sahasında mümessil ve sözcü durumunda olan. 5. Köyden de gelmiş olsa, en yüksek şehir kültürüne ve edebine sahip bulunan. 6. Sanat kültürü, sanat tarihi, mimarlık, İslâm sanatı, geleneksel el sanatları konusunda büyük birikimi olan. 7. Çok güzel konuşan, vaaz ve hutbeleri insanları cezbeden. ve daha bunlar gibi hayli vasıflara sahip bulunan bir zat bulunsun ve bir an evvel Sultanahmet camii mihrabına geçirilsin. 28 Eylül 1998 Pazartesi