Uyarı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 17 Şubat 2019
Salı
1912’de o zamanın en büyük, en modern, en hârika transatlantiği Titanic daha ilk seferinde feci şekilde batmış, binden fazla insan ölmüştü. Bütün uzmanlar “Bu gemi batmaz” diyorlardı. Peki niçin battı? Sebebini ben söyleyeyim: Beyinsizin biri “Titanic’i Allah bile batıramaz” gibi kâfirâne bir lâf etmişti. Bu söz o kocaman gemiyi batırmaya yetmişti.
Hiçbir güç Allah’la savaşamaz. Er veya geç sonunda mağlub olmaya, hezimete mahkûmdur Allah’a kafa tutanlar.
Bugün, tarihte olduğu gibi birtakım şahıs ve zümreler Allah’a açıkça isyan etmekte, akıllarınca bütün varlıkların Rabbi olan Cenâb-ı Hak’la savaşmaya kalkmaktadır.
Müslümanların içinde maalesef bilerek veya bilmeyerek isyankârlara yardımcı olan, destek veren cahiller, gafiller ve hâinler vardır.
Müslümanların içine:
1. Ajan provokatörler sokulmuştur.
2. Birtakım adamlar ve zümreler, dindar ve İslâmcı kılığında Müslümanları manipüle etmek, yönlendirmek için vazifelendirilmiştir.
3. Birtakım adamlarla şöyle anlaşmalar yapılmıştır: Sizin din rantı yemenize, Müslümanları kaz gibi yolarak, inek gibi sağarak milyarlarca dolar devşirmenize izin veriyoruz, göz yumuyoruz. Sizin de buna karşılık vazifeniz Müslümanları yanlış yollara sokmak, çıkmaz sokaklarda dolaştırmak, İslâmî hareketi dejenere etmektir.
4. Allah ve Resûlü ile savaşanların en büyük müttefiki ve yardımcısı din sömürücüleri, din rantı yiyen alçaklardır.
5. İslâmî hareketin içine karpuz gibi adamlar sızmıştır. Bunların dışı yemyeşil, içleri ise kıpkırmızıdır. Zavallı saf Müslüman kitleler bunları kurtarıcı olarak görmekte, peşlerinden gitmekte, onları maddî ve manevî desteklemektedir.
İslâm dini apaçık bir dindir. Doğru yol bellidir, eğri yol da bellidir. Dinimizin helallerle ve haramlarla ilgili hükümleri, hiçbir tereddüte ve şüpheye yer kalmayacak şekilde ortadadır. Kim Allah’ın, Resûlü’nün, âmil âlimlerin ve evliyaullahın, Sâlih Seleflerin yolunu bırakır da âsilerin, fâsıkların, fâcirlerin, isyankârların, tağutların, münkirlerin, münafıkların yolunu tutarsa, o kendi istek ve ihtiyarıyla (seçimiyle) ilâhî azab ve gazaba müstahak olur, Cehennemi boylar.
Allah’ın ve Resûlü’nün düşmanları Müslümanları gemlemek, kösteklemek, uyutmak, afyonlamak, şaşırtmak, boş ve faidesiz işlerle oyalamak; onların enerji, imkân, potansiyel, fırsat ve zamanlarını ziyan ettirmek istiyorlar. Birtakım münafıklar da, bu işte vazife almışlardır.
Müslüman halkın hepsi de ince düşünceli, firasetli, hikmetli, keskin görüşlü olamaz. Bu gibi sıfatlara sahip çok az adam yetişir milyonlar arasından. Yapılacak iş, yetersiz Müslümanların bu gibi yüksek zevata tâbi olmalarıdır.
Bizim büyük önderimiz, Kıyamet’e kadar kaaid ve seyyidimiz, kurtarıcımız olan Resûl-i Kibriya Fahr-i Kâinat aleyhisselatü vesselam Efendimiz gündemimizi belirlemiştir.
Birinci madde: İman etmektir. İnanç hükümlerinde sahih bir itikada sahip olmak gerekir.
İkinci madde: Başta beş vakit namaz olmak üzere Allah’a ibadet etmektir. Hür ve mukim (yolcu olmayan) erkekler beş vakit namazı cemaat olarak kılmalıdır.
Üçüncü madde: Diğer farzları yerine getirmek, haramlardan ve günahlardan uzak durmaktır.
Dördüncü madde: Nefs-i emmâresiyle büyük cihad yapmak, yüksek ahlâka, fazilete, edebe sahip olmaktır.
Beşinci madde: Başta din ilimleri ve kültürü olmak üzere faydalı ilim öğrenmektir. İlim rütbesi rütbelerin en yükseğidir.
Altıncı madde: Ümmet şuuruna sahip olmak, Müslümanların tek vücut gibi birlik ve beraberlik içinde olmasıdır.
Yedinci madde: Dünyayı âhiretin tarlası bilmek, var gücüyle ebedî kalınacak âhiret âlemi için azık toplamak, dünya hayatı sınavını başarıyla vermek için çok çalışmaktır.
Sekizinci madde: İnsi ve cinni şeytanları en büyük düşman bilmek; onların yap dediklerini yapmamak, yapma dedikleri mâruf ve güzel şeyleri yapmaktır.
Dokuzuncu madde: Allah’ın ve Resûlü’nün çizmiş olduğu sınırları aşmamaktır.
Onuncu madde: Emr bi’l-maruf ve nehy ani’l-münker yapmaktır.
Din düşmanlarının isteklerini yerine getiren, onlara yardımcı olan, onların direktifleri dairesinde hareket edenler ekinlerini ateşe vermiş, hem bu dünyada, hem de ebedî kalınacak âhiret âleminde rezil ü rüsvay olmaya mahkûmdur. O yol gidilecek yol değildir. Din düşmanlarının önlerine attıkları yağlı kemiklerle zengin olanlar ne olduk demesinler, ne olacağız desinler. Onların âkibetleri çok kötüdür.
Gerçek ve âmil büyük ulema ne diyor? Gerçek ve kâmil mürşidler ve meşâyih ne diyor? Sâlih Selefler bize ne gibi öğütlerde bulunmuşlardır? Bunlara kulak vermemiz, bunların gösterdiği yoldan gitmemiz gerekir.
Birtakım adamlar bundan yirmi beş yıl önce radikallik taslıyor, cart curt ediyor, küfür konusunda mangalda kül bırakmayacak şekilde nutuk atıyordu. Sonra bu münafıklar önlerine atılan dünya kemiklerine köpekler gibi koşuştular, haram servetler edindiler, islâmî hareketi kirlettiler. Şimdi sesleri ve solukları çıkmıyor. Hepsi de semirdi, semizleşti, Karun gibi zengin oldu. Yol onların gösterdiği yol değildir. Onların dini imanı paradır. Onların putları, nefs-i emmâreleridir.
Müslümanın bu dünyada izzet ve haysiyet içinde yaşaması için ihlâs, istikamet, fetanet, firaset, hikmet lâzımdır. Bunlar kendisinde yoksa, sahip olan büyük Müslümanlara bağlanacaktır.
İslâmcı kılığındaki ajan-provokatörlerin peşlerinden gidenlerin burunları pislikten kurtulmaz.
Müslümanlar! Şeytanların peşlerinden gitmeyiniz. Müslümanım demekle, zaman zaman abdest alıp namaz kılmakla iş bitmez. Yol yanlışsa, metod yanlışsa iflâs eder, âhirete yüzü kara gidersiniz.
Yabancı ve düşman istihbarat teşkilâtları tarafından yetiştirilmiş ekiplerin, onlar tarafından hazırlanmış afyonlayıcı ve zehirleyici reçetelerin mübtelâsı olmayınız. 10 Temmuz 2002