Uyarıyorum
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Şubat 2019
Pazar
Dinimiz bize ne güzel ölçüler vermiş. Hazret-i Peygamber (Salât ve selâm olsun O’na) “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalış, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış” buyurmuş. Biz bu düsturu hayatımıza tatbik edebiliyor muyuz?
28 Şubat’tan beri kara, üzücü, kasvetli günler geçiriyoruz.Başımıza bir sürü felâket ve musibet geldi. Uyandık mı? Ne gezer.
Dünyanın en güçlü devleti, yirmi seneden beri dış ve iç savaşla perişan olmuş küçük bir İslâm ülkesine saldırdı. Biz ne yapıyoruz? Yasal hudutlar içinde protesto ediyor muyuz? 11 Eylül günü ağır darbe yiyen Amerika’da bile hür vicdanlı, iz’anlı, insaflı insanlar savaş aleyhinde propaganda ve gösteri yapıyor. Fransa, İtalya, İngiltere gibi Hıristiyan ülkelerde yüzbinlerce insan Afganistan’daki çirkin, kirli savaşı protesto eden yürüyüşler, mitingler yapıyor.
Türkiye Müslümanlarının tepkisi maalesef çok azdır. Ben kanunlara aykırı işler yapılsın, suç işlensin demiyorum. Yürüyüş yapmak, miting tertiplemek, protesto etmek insanların temel ve evrensel haklarındandır. Elbette bunların yasalarla çizilmiş sınırları vardır. İşte biz, bu yasal sınırlar içinde haklarımızı kullanmıyoruz, tepkilerimizi dile getirmiyoruz.
Türkiye Müslümanlarını bu pısırık, mıymıntı, âciz, tepkisiz, hak ve hürriyetlerini kullanamayacak derecede pasif hale kimler getirdi? Bu “kimlerin” başında birtakım din baronları vardır. Yüce ve mukaddes İslâm dinine, ihlâsla, samimiyetle, istikametle, garazsız ivazsız, ücretini Allah’tan bekleyerek, Kur’ân ve Sünnet presiplerinin ışığında hizmet edenlere bir sözüm yok. Onlar elleri öpülecek kimselerdir.Lakin şu din baronları yok mu? Şu dini imanı para ve mal olan, nefs-i emmarelerine put gibi tapan uğursuzlar yok mu? İşte onlar İslâm’ın ve Müslümanların önündeki en büyük engeldir. Onların gayesi peşlerine takılan dindar yığınları kaz gibi yolmak, inek gibi sağmaktır. Dikkatlerin dağılmasını hiç mi hiç istemezler. Bütün paralar onlara, bütün alkışlar onlara, bütün teveccühler onlara, bütün destekler onlara olmalıdır.
Diyelim ki, siyasî iktidar savaş aleyhinde miting yapmaya, yürümeye müsaade etmiyor. Böyle bir yasak ve engelleme Anayasa’ya, devletimizin imza koymuş olduğu uluslararası sözleşmelere, temel insan haklarına aykırıdır. Yasal sınırlar içinde direnmek, hak aramak gerekir.
Yürüyüş ve miting yapılamıyorsa milyonlarca adet broşür bastırılıp dağıtılır. Türkiye’de basın yayın serbesttir, broşür çıkartmak izne tâbi değildir.
Amerika’nın Afganistan’a açtığı savaş terörle merörle ilgili değildir. Asıl sebep petroldür, doğalgazdır, Orta Asya’yı, Kafkasları, Hazar havzasını kontrol altına almaktır.
Halkımıza gerçekleri anlatmak gerekiyor. Bu vazifeyi kim yapacak? Ecinniler mi?
Afganistan’a karşı açılan savaşı protesto etmek için ille de dindar olmak gerekmez. Bu kirli savaşı solcular da protesto ediyor.
Bin Ladin’i yakalayacağız diye sivil Afgan halkını öldürüyorlar. Afganistan’da taş üstünde taş kalmıyor. Kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, masum ve bîgünah insanlar öldürülüyor. Bu kırım karşısında taşlar bile üzüntü ve öfkeden çatlar ama nice Müslümanın sesi soluğu çıkmıyor.
Herkes kendi derdinde. Peki Afgan halkının, o ülkedeki Müslüman kardeşlerimizin dertleriyle kim dertlenecek?
Afganistan, geçen yüzyılın 20’li yıllarının başında bizim emperyalist devletlere karşı açtığımız İstiklâl Savaşı’mızı candan destekleyen, Ankara’da ilk elçiliği açan ülkedir. Şimdi biz bu karanlık günlerde niçin o kardeşlerimiz için gerekli hizmetleri yapmıyoruz?
Bin Ladin’i yakalamak bahanesiyle koskoca bir ülkeye saldıran, milyonlarca masum insanı ateş ve kan içinde bırakan Amerika’nın bu yaptığı ile 11 Eylül’de New York’ta ve Washington’da canlar yakan teröristlerin yaptıkları arasında ne fark vardır?
Savaş başladı. Ne zaman biteceğini kimse kestiremez. İleride ateş bizim bacamızı da sarabilir. Mikrop savaşının şakası yoktur. Türkiye’nin düşmanı çok. Ülkemize mikrop saçarlar ve sonra da “Bu işi Bin Ladin yaptı”derler.
Uluslararası silâh tacirleri yüz milyarlarca dolar kazanmak için Ortadoğu’da, Kafkaslar’da büyük bir savaş çıkartabilirler.Müslümanlar birbirini yerken onlar da seyrine bakar.
Teröristler, sabotajcılar Boğaz’dan geçen bir gaz gemisini yahut büyük bir tankeri havaya uçursalar ne yapacağız? Aksaray’da, altında metro yolu geçen bir bina çöktü, enkazı hâlâ kaldırılamadı.
Milletin, ülkenin, devletin haklarını korumak, emniyetini düşünmekle vazifeli bazıları kendi maaşlarına zam yapmaktan, kıyak emeklilik elde etmekten başka bir şeyle meşgul olmuyor.
Âhir zamanda yaşıyoruz. Bundan sonra pembe günler yoktur. Her gelen gün, geçen günü arata arata bozulacaktır dünya. Öyle günler gelecektir ki, ölen kimseleri kasdederek sağlar, “Keşke biz de onlar gibi ölüp gitseydik de şu günleri görmeseydik” diyeceklerdir.
Âhir zaman fitneleri hakkında yüzlerce hadîs var.
Her şeyi yapmaya gücümüz yetmiyor ama yapabileceğimiz şeyler var. Bunların birincisi dine sarılmak, daha dindar olmaktır. Cumaya gitmeyenler cumaya gitsinler. Sadece cumaya gidenler beş vakit namaza başlasınlar.Halka bu konuda kimler nasihat edecektir? Müslümanlardan hayır, hasenat, hizmet için toplanan milyarlarca doların bir kısmının nasihat ve uyarı hizmetlerine ve yayınlarına harcanması gerekmez mi?
Felâketleri, belâları, âfetleri defetmek için sadaka verilmelidir. Sadaka yoldaki dilenciye verilen para değildir. Profesyonel dilenciye verilen para boşa gitmiş olur. Sadaka, öncelikle hayâsından dolayı kimseden bir şey isteyemeyen fakirleri, ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmak ve elden geldiği kadar dertlerine deva ve çare temin etmektir. Haber veriyorum: Şu günlerde sadaka vermediğiniz için ileride çok pişman olacaksınız. Bu ihtarı yapmak için kâhin olmama gerek yok.
Tevbe ve istiğfar ediniz. Gün gelir, tevbe ve istiğfara vakit ve fırsat bulamazsınız.
Abdestli geziniz. Camilere, cemaate devam ediniz.
Azgınlıkları, para hırsını, nefsaniyeti, lüks ve gösterişi bırakalım. Aptalca ve salakça kurtuluş reçetelerinin peşinden koşmayalım. Olmayacak dualara âmin denilmez.
Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıblenin hepsi kardeştir. Meşreb, mezhep, fırka, hizip, cemaat, görüş, tercih ayrılıkları yüzünden mü’min kardeşlerimize husumet beslemeyelim, düşmanlık etmeyelim. Müslümanın şahsına düşmanlık edilmez. Yanılsa bile.
Bağlı bulunduğu din baronunu Allah’tan,Peygamber’den, dinden, Kur’ân’dan, Şeriat’tan daha fazla tutan ve seven kişi sapıktır. Peki bunlar kimlerdir?Allah’a saldırılınca, Peygamber’e dil uzatılınca, Kur’ân’a ve Şeriat’a hakaret edilince ses çıkartmayan, tepki göstermeyen ama kendi baronlarına dil uzatılınca küplere binen, havalara çıkan adamlardır.
Zor günler geliyor. Hazırlanınız. 22 Ekim 2001