Pazartesi

Din sömürüsü yapan, islâmî hareketi kirleten, dini imanı para olan, nefs-i emmarelerine put gibi tapan kişi ve gruplarla mücadele edilebilir mi? Bu iş çok zordur. PKK ve Hizbullah terörünü bahane ederek silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile milyarlarca dolarlık kazançlar temin edenler olduğu gibi din sömürüsü yoluyla da en az o kadar para kazananlar vardır. Böylelerini tenkit ettiğiniz, uyardığınız, maskelerini düşürdüğünüz takdirde uslanıp, tevbe edip yola geleceklerini sanmak ahmaklık olur. Derhal saldırıya geçecek, galiz şekilde düşmanlık edecek, kova kova pislik savuracaklardır. Foyalarını çıkartan adamlara “Bunlar münafıktır, söyletmeyin, konuşturmayın, yaşatmayın!..” diyeceklerdir.

Din sömürücüleri ile yapılan mücadele, iki tarafı keskin bir kılınç gibidir. Din düşmanları, İslâm karşıtları bu mücadeleyi kendi menfaatlerine ve lehlerine kullanmak isteyecektir, velhasıl nazik ve çetrefil bir iştir.

Son aylarda, başta Almanya olmak üzere dış ülkelerdeki paralı işçilerden büyük meblağlar toplayan sahte holdingçilerle ilgili hayli uyarıcı yazı yayınlandı. Bu konuda senelerce önce birkaç kere ben de yazmıştım ama o zaman dikkati çekmemişti. İktisadî, sınaî, ticarî faaliyet yapmak, şirketler ve holdingler kurmak maksadıyla sermaye toplayanlara bir şey diyen yoktur. Ancak bazı adamlar para toplamak için çalışıyor, başka bir şey yapmıyor. Titancılar gibi para toplamakla ticaret, sanayi, iktisadî faaliyet olmaz. Sonu iflâs ve rezalettir. Lâkin kötü niyetli adamların bahanesi çoktur. İflâs edince, topladıkları trilyonları batırınca mağdur kişilere “Biz çok büyük işler yapıyorduk ama rejim bizi batırdı, düşmanlarımız bizi iflâs ettirdi” diyeceklerdir. Kesinlikle inanılmamalıdır.

Başka sahalarda da din sömürüsü yapılıyor. Paradan, dünya tantanalarından, kirli işlerden uzak durması gereken tarikatçılık sahasında da çok acayip işler görüyoruz.

“İsim vererek niçin teşhir etmiyorsun?” diye sorabilirsiniz. Bir kere ben savcı değilim; ikincisi elimdeki bilgiler istihbarî mahiyetteki rivayetlerdir, sübut delillerine sahip değilim. Filânca herif 50 trilyon götürmüş diyorlar. Peki bu para ile ne yapacakmış? İleride hizmet yapacakmış. Pöh!.. Adamın bu parayı götürdüğünü nasıl isbat edeceksin?

Ellerine imkân ve fırsat geçiren bazıları utanmak ve arlanmak bilmeksizin götürüyormuş. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Kulağımıza tevatür derecesinde rivayetler, dedikodular geliyor. Bunları araştırmak için ekipler kurulması, polis hafiyesi, istihbaratçı gibi çalışılması gerekir.

Bu konularda daha fazla yazmam mümkün değildir. Araştırma yapacak imkânım yoktur. Daha fazla yazarsam evden camiye giderken bile yanımda iki koruma olması gerekir.

Küfür ve dalâletle sıkı işbirliği içinde olanlar var. İslâm dâvâsına ihanet edenler var. Dâvâ dâvâ dâvâ diyerek trilyonları, katrilyonları deve edenler var. Kesin Kur’ân hükümlerine, Sünnete, şer’î prensiplere aykırı bir sürü yamukluk yapan var. Nemrud’lar, Firavun’lar, Neron’lar var. Akıl almaz efsanevî servetler edinenler var. Bir sürü halt karıştıranlar var. Müslüman kütlelerin bunları tanıması, bilmesi gerekiyor. Fakat kimse cesaret edip de bu konularda dosya hazırlamıyor.

Bazı adamlar İslâm dâvâsını satmıştır. Din sömürüsü yapılarak kazanılan servetler dünyada ve âhirette rezillik, rüsvaylık, uğursuzluk getirecektir. Hiç kimse bu paraları âfiyetle yiyeceğini sanmasın.

Futbol kulübü tutar gibi islâmî faaliyet, tarikatçılık, cemiyetçilik, hizipçilik, fırkacılık yapılmaz. İslâm ilim, irfan, hikmet, ahlâk, fazilet, firaset, fetanet dinidir. Din rantı yiyen, düzenin kirli kemiklerine köpek gibi saldıran, gayr-i meşru kirli servetler edinen adamlar ve zümreler yüce dâvâmıza gölge düşürmektedir.

Allah düşmanı, Peygamber düşmanı, Kur’ân düşmanı, Şeriat düşmanı militan ateistlerle, harbî kâfirlerle, saldırgan ateistlerle son derece dost ve samimî Müslümanlar görüyoruz. Bu samimiyet ve dostluğun ardında mutlaka bir hesap, bir satılmışlık, bir bulaşıklık vardır.

İslâmî kesimin içinde it sürüsü kadar casus, ajan, provokatör, manipülatör bulunmaktadır. Müslümanlar bu adamların oyunlarına gelmekte, iğvalarına kapılmakta, hile ve hüd’alarının kurbanı olmaktadır. Milyonlarca saf, kültürsüz, tecrübesiz Müslümanı bu konuda kimler uyaracaktır?

Üç senedir bir sürü kötülük, fitne, fesat, zulüm ve teaddi yapıldı. Milyonlarca Müslüman hâlâ uyanmadı. Hâlâ olmayacak dualara âmin deniliyor. Hâlâ çılgınca para toplanıyor. Birtakım din sömürcüleri ve baronlar paraya, alkışa, şöhrete, tantanaya, debdebeye doymuyor. Bu yanlış gidişe hangi güç, hangi mâşerî (toplumsal) vicdan “Dur!” diyecektir?

Din temsilcisi pozlarına bürünen, büyük geçinen bazı adamlarda bir sürü rezalet ve kepazelik görülüyor. Bunları tenkit edecek otoriteler, makamlar yok mudur?

Müslümanları Kur’ân’ın, Peygamber’in, Sünnet’in, Şeriat’ın, ahlâkın, faziletin, hikmetin nûrlu yoluna sokacak rehberler nerededir?

Din baronları, din istismarcıları, din bezirganları cirit atıyor. Bir adam bile çıkıp bunlara höt demiyor, usulü dairesinde tenkit etmiyor. 15’inci milâdî yüzyılda Katolik âlemindeki rezalet ve skandallara benzer birtakım kötülükler İslâm dünyasının şu 15’inci hicrî asrında görülüyor. Ortalık zındık dolu. Bunları ilimle, irfanla, gerçek ve sahih dinî kültürle susturacak, redd ü cerh edecek âlimler yok mudur? Tasavvuf ve tarikat hayatını dejenere eden sapıkları ve sömürücüleri frenleyecek uyarıcılar, murakıplar nerededir?

“Biz sadece kendi hizmetimize bakarız, başka hiçbir işe karışmayız… Dünya yıkılsa bizi ilgilendirmez… Bize dokunmayan yılan bin yaşasın… Bizi tenkit eden kâfirdir, münafıktır… Biz iyiyiz, öteki Müslümanlar kötüdür… Bizde hiç hatâ yoktur, bütün hatâ ve yanlışlar bize karşı olanlardadır… Bizim hazretimiz en büyüktür, öteki hazretler çok küçüktür… Müslümanlar ikiye ayrılır: Bizden olanlar ve bizden olmayanlar…” Bu gibi hezeyanlarla nereye gidilir? Kurtuluşa mı, yoksa zillete mi?

İslâmî hareketin son elli yılı, geçirdiği safhalar, bugünkü durumu hakkında ciddî, yüksek seviyeli kitaplar yazacak, tahliller yapacak düşünürlerimiz, büyük fikir adamlarımız yok mudur? 28 Şubat 2000