Pazar

 

Müslümanlar son yirmibeş yıl içinde iyice uyuşturuldular, afyonlandılar, sersem ve şaşkın hale getirildiler.

Dinimiz, ülkemiz, halkımız aleyhinde öyle gelişmeler oluyor ki, azıcık vicdanı olanların bile feryat etmesi, ağlaması, üzüntü ve kahırdan geceleyin uykusuz kalması gerekirken bizde hiçbir tepki görülmüyor.

Nicemizi, beyin ve kalp cereyanlarını ölçen bir makinaya bağlasalar, ibresi kıpırdanmaz, duyguları ve tepkileri yazan kağıt üzerinde dümdüz bir çizgiden başka bir şey görülmez. Biz öldük mü?

Diyarbakır’da, Siirt’te, Erzincan’da, başka şehirlerimizde yeni kiliseler açıldı, misyonerler harıl harıl Teslis dinine adam toplamaya çalışıyor diye haberler geliyor, Müslümanlarda bir tepki yok.

Mustafa isimli bir vatandaşımız Hıristiyanlığa geçmiş, agresif ve meydan okuyan bir lisan ve üslupla kitap yazmış, “Niçin İslâm’ı bıraktım Hıristiyan oldum?” diyor. Tepki yok.

Televizyonlarda birtakım kendini bilmez ilâhiyatçılar fıkha, Şeriat ahkamına, Ehl-i Sünnet itikadına aykırı hezeyanlar savuruyorlar; yine tepki yok. Var mı diyorsunuz. O cılız iniltilere siz tepki adını mı veriyorsunuz?

Bir okulda altı erkek çocuk bir kız arkadaşlarının bodrum katında ırzına geçmişler, kız hamile kalmış, çocuğun babası kim, belli değil. Böyle dehşetli bir rezalet karşısında da tepki yok.

Bir bakan “Yürüyerek onbeş dakikada gidilen bir camiden başkasının yapılmasına izin verilmeyecektir” şeklinde beyanat veriyor. Müslümanlardan tepki yok.

Irak’ta oluk oluk Müslüman kanı akıtılıyor. Tepki yok. İsrail ordusu, felçli Şeyh Yasin’i, sabah namazından tekerlekli arabayla çıkartılırken füze ile öldürdü, şehid etti. Bu cinayete karşı da “gereken” tepki gösterilmedi. Birkaç yüz veya birkaç bin kişilik nümayişlere siz tepki mi diyorsunuz? En az bir milyon Müslümanın vakur ve mânâlı bir şekilde yürümesi gerekirdi.

Velhasıl bunca rezalet, zillet, kepazelik, insan hakları ihlâlleri, dinsizlik, ahlâksızlık, faziletsizlik, şekavet karşısında bu Müslüman toplum tepki göstermiyor. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmıyor.

Okadar uyuşmuş, afyonlanmış, mıymıntılaşmış vaziyetteyiz ki, bir kağıda şikâyet ve protestomuzu yazıp, altını imzalayıp postaya vermekten aciz vaziyetteyiz.

Din, ülke, millet konusunda bu kadar âciz olan birtakım Müslümanlara hem fotoğraf çeken, hem koku çıkartan, hem de “ciyak” diye bağıran bir cep telefonu gösterseniz, ansefalogramlarını kaydeden cihazın ibreleri parçalanır heyecanlarından, iştiyaklarından…

Din iman, itikad, mukaddesat, vatan millet konusunda böylesine tepkisiz olan canlı cenazeler, rant mevzuubahis olunca hemen canlanır ve seğirtirler.

Ezan okununca yakındaki camiye gitmez ama musibet herif küçük bir menfaat veya ziyafet için yirmibeş kilometre yol yapmaktan çekinmez.

Hiçbir şeye yanmam da, böyle tepkisizlerin kendilerini dinibütün, şuurlu Müslüman sanmalarına yanarım.

Bu tepkisizlerin çoğu futbol kulübü tutar gibi cemaat, tarikat, zümre fanatizmi ve holiganlığı yapar.

Müslümanları tepkili ve hassas hale getirmek için planlı, programlı bir kampanya başlatılmalıdır.

Bu konuda milyonlarca yapıcı tenkit broşürü bastırılıp dağıtılmalı, ehl-i imanı uyandırmak, şuurlandırmak için çareler, çözümler, teklifler üretilmelidir.

Müslüman halkın, kötülükler karşısında mektuplarla, dilekçelerle, başka yazılı vasıtalarla nasıl protesto etmeleri gerektiği hususunda bilgi verilmelidir. Bugünkü duygusuzluğun, tepkisizliğin, nemelâzımcılığın sonu iyi değildir. Biz kötülükleri protesto etmezsek, kötüler daha da cesaret bulacaklar ve tahribatlarını arttıracaklardır.

Din iman, ahlâk darbelenirken, ülkeye zarar veren işler yapılırken halkın susması, o ülkenin batacağına alâmettir. Ülke batarsa halk da batar.

Irak’ta Saddam Hüseyin diktatörlük yaparken protesto etmek, tepki göstermek mümkün değildi. Bizde diktatörlük yok, kör topal da olsa demokrasi var, basın hürriyeti var. Niçin bugünkü serbestlikten yararlanmıyoruz? Müslümanları kaz gibi yolan, inek gibi sağan birtakım uğursuzlar niçin bu gibi konularda hiçbir gayret ve faaliyet göstermiyor?

Birtakım şahsiyetler Yahudilerle, Siyonistlerle, Haçlılarla, agresif misyonerlerle işbirliği içindedir. Onlar niçin gereği gibi uyarılmıyor?

Şahsî menfaati, prestiji, ikbali mevzuubahs olunca yırtıcı kaplan kesilen bazılarımız niçin din, iman, Kur’ân, Şeriat, Sünnet ile ilgili konularda aynı hassasiyeti göstermiyor? Biz öldük mü?

Kıbrıs’ta neler oluyor? Kıbrıs konusunda ABD’ye, AB’ye ne gibi sözler verilmiştir, ne gibi gizli protokollar yapılmıştır? Denktaş feryat ediyor, “Bu anlaşma imzalanırsa onbeş-yirmi sene sonra Türkler Kıbrıs’tan sürülüp atılır…”diyor. Meselenin içyüzü nedir, işin doğrusu nedir? Niçin ilgilenmiyoruz?

Altı seneden beri başörtüsü yüzünden binlerce genç kızımız tahsil yapamadı, bir sürü haksızlık ve rezalet cereyan etti. Niçin bu konuda, yasal sınırlar içinde güçlü bir tepki gösteremedik, haklarımızı arayamadık?

Nüfusu bizden az başka ülkelerde zaman zaman bir milyon kişilik kalabalıklar miting ve yürüyüş yapıyor, bizde ise en hayatî konularla ilgili toplantılara bile ancak beş-on bin kişilik bir kalabalık katılıyor. Niçin niçin niçin? Çeçenistan’da kan dökülmeye devam ediyor. Çeçenler yalnız bırakıldı. Halkımız bu konuda niçin tepki göstermiyor?

Servet sahibi bir yığın sahtekâr haksız yere yeşil kart almıştır. Yeşil kart fakirlerin, yoksulların hakkı değil midir? Toplum, yeşil kart sahtekârlarıyla niçin mücadele etmiyor?

Partizanlığa, yiyiciliğe, ihalelere fesat karıştırmaya karşı niçin tepki göstermiyoruz?

Herifin biri ilçe kaymakamına herkesin ortasında “Şerefsiz!” diye hakaret edince millet niçin ayağa kalkmadı? Okullarda uyuşturucu kullanma yaşı 11’e düştü diye gazeteler yazıyor. Peki halk buna niçin tepki göstermiyor? Üzerimize ölü toprağı mı serpilmiştir?

Bunca kötülük karşısında vicdanlarımız niçin sızlamıyor, niçin isyan etmiyor?

Roma Bizans, Sodom Gomore, Pompei Herculanum gibi batmayı mı bekliyoruz? 12 Nisan 2004